Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
Ülke medyasının nerdeyse tamamına yakınını dinci faşist sistemin parçası ve yalakası yapmaları yetmedi, kalanının önüne de ikide bir mahkeme kararıyla “sansür” duvarı örüyorlar. Halkın haber alma hakkı ve özgürlüğünün kırıntısına bile tahammülleri yok. Gelmiş geçmiş en karanlık iktidar bu iktidar, en karanlık dönem bu dönemdir. Gerçekliğin izi sürülmesin diye yalan ve entrikanın, baskı ve gözdağının her türünü uygulayan iktidar, geleceğimizin önündeki en büyük beladır. Ülkenin ve halkın hayatını ilgilendiren en önemli konularda bile hükümetin tavrı yalan, demagoji ve muhalefete saldırı. Ağzımıza düşen ilk söz lânet! Olmasın da ne olsun! Şu hale bak, ülkenin geldiği şu noktaya.
Sistem güvenceli dinci nurcu faşistin dilediği gibi konuşma özgürlüğü var, dilediği gibi küfür ediyor, saldırıyor. Küfredip saldırdığı insanların kendilerini savunma hakları yok. Ağzını açtığı an savcı yakasına yapışıyor. Gerekçe hazır: “Halkı dinden soğutmak!” Din, bütün motifleri, bütün kurumlarıyla dört bir yandan toplumun hayatını kuşattı. “Din” dediysem, herkesinki değil, sadece AKP’nin mezhebi! Bu yolun kapısını “Her inanca eşit uzaklıktayız” söylemiyle açmış olsalar da, kapıdaki ‘korumalar’ın o yolda yürümesine izin, destek ve mühimmat sağladığı tek inanç sadece Başimam’ınki.
Artık her olay yorumunu dinden alıp, hesabını dine göre yapıyor. Dinsiz gün de yok, gündem de. “Anaların gözyaşını dindirmek” için başlatılan “Barış Süreci” bile geldi dine dayandı. Biri, “İslâm düşüncesinde birlik” çağrısı yaptı; diğeri “İslam bayrağı altında birliğin binlerce yıllık mirası var” dedi; bir akil, şeriatçı yobazların Madımak’ta yaktığı canlara Kuran okuttu; diğeri, soyu Hz. Muhammed’e dayanan İsmail Fakirullah Türbesi’ni ziyaret etti; bir vekil Saidi Nursi’yi andı; diğeri, “İslamla emek eksenli birlik” formülü buldu; felsefeci “gerçek sol dini inanca karşı olmaz” dedi; yandaş gazeteci, “halk çoğunluğunun dini inancı İslamda birliğin temel harcı” diye yazdı. Soldan devşirme liberal hacılar ‘görev aşkı’yla İslami yapılanmaya harç taşıdılar! Usul usul nurcu faşizmi kaşıdılar.
Bir sıfatı da ‘KESK Başkanı’ olan sistem akili şahsın, iktidar adına halka akıl verme turlarının Siirt durağında, kadınların sokulmadığı Molla Burhan Medresesi’nde Molla Mücahidi’yi ziyareti ve diz çökmesini içlerine sindiremeyen bir grup kadın öğretmen “Birçok kadın öğretmenin üyesi olduğu seçkin devrimci bir kuruluşun başkanı bunu nasıl yapar, acaba istifa mı etsek?” diye sordu. “Pire için yorgan yakmaya değmez” atasözümüzü anımsatıp ‘dezenfekte’ öğütüyle yanıtladım.
Şu hale bak, ABD’nin çanağından yemlenen, sistemin kanlı karanlık, nurcu faşist kayığına kürek çeken liberallerin şu pervasızlıklarına! Ağızlarındaki demokratlık, çağdaşlık, Arap Baharı, laisizm cikletini nurcu faşizmi geliştirme temposuyla çiğniyorlar. Türkiye’nin Ortadoğu’da sınırlarını genişletmesine dönük savaş tamtamlarıyla “Barış Süreci” kutluyorlar! Sanki Reyhanlı’da masum halkı katledenle Roboski’de masum halkı katleden farklı canavar! ABD ve taşeronu nurcu faşizm değil!
“Arap baharı, devrim, demokrasi” gibi söylemlerle Libya’yı kan gölüne ve her birinin birbirini boğazladığı aşiretler toplumuna çevirip unuttular. Aynı söylemlerle Tunus’u, Mısır’ı dinci yobaz Müslüman Kardeşler’e teslim ettiler. Kanlı sermaye düzeninin yalakaları şimdi aynı lanetli söylemle Suriye’ye yöneldi. Onlara göre, Reyhanlı Katliamı da ‘gelecekteki bereket’in doğal “maliyeti”!
Mısır’daki Nur Partisi, “Mısır’a gelen İranlıların ulusal güvenliği ve ‘Sünni Doktrin’i sarstığını, Şiilerin çıplak kadınlardan bile daha tehlikeli olduğunu” söylüyor. Sanki bizim nurcular başka mı düşünüyor? Siyaset dine düğümlenince sonuç budur: yobazlık, savaş, kan, katliamlar. Sorumluları mı: her gün ekrandalar!
_________________________________________
Yunus Emre
Gitti beyler mürveti
Binmişler birer atı
Yediği yoksul eti
İçtiği kan olmuştur
Sistem güvenceli dinci nurcu faşistin dilediği gibi konuşma özgürlüğü var, dilediği gibi küfür ediyor, saldırıyor. Küfredip saldırdığı insanların kendilerini savunma hakları yok. Ağzını açtığı an savcı yakasına yapışıyor. Gerekçe hazır: “Halkı dinden soğutmak!” Din, bütün motifleri, bütün kurumlarıyla dört bir yandan toplumun hayatını kuşattı. “Din” dediysem, herkesinki değil, sadece AKP’nin mezhebi! Bu yolun kapısını “Her inanca eşit uzaklıktayız” söylemiyle açmış olsalar da, kapıdaki ‘korumalar’ın o yolda yürümesine izin, destek ve mühimmat sağladığı tek inanç sadece Başimam’ınki.
Artık her olay yorumunu dinden alıp, hesabını dine göre yapıyor. Dinsiz gün de yok, gündem de. “Anaların gözyaşını dindirmek” için başlatılan “Barış Süreci” bile geldi dine dayandı. Biri, “İslâm düşüncesinde birlik” çağrısı yaptı; diğeri “İslam bayrağı altında birliğin binlerce yıllık mirası var” dedi; bir akil, şeriatçı yobazların Madımak’ta yaktığı canlara Kuran okuttu; diğeri, soyu Hz. Muhammed’e dayanan İsmail Fakirullah Türbesi’ni ziyaret etti; bir vekil Saidi Nursi’yi andı; diğeri, “İslamla emek eksenli birlik” formülü buldu; felsefeci “gerçek sol dini inanca karşı olmaz” dedi; yandaş gazeteci, “halk çoğunluğunun dini inancı İslamda birliğin temel harcı” diye yazdı. Soldan devşirme liberal hacılar ‘görev aşkı’yla İslami yapılanmaya harç taşıdılar! Usul usul nurcu faşizmi kaşıdılar.
Bir sıfatı da ‘KESK Başkanı’ olan sistem akili şahsın, iktidar adına halka akıl verme turlarının Siirt durağında, kadınların sokulmadığı Molla Burhan Medresesi’nde Molla Mücahidi’yi ziyareti ve diz çökmesini içlerine sindiremeyen bir grup kadın öğretmen “Birçok kadın öğretmenin üyesi olduğu seçkin devrimci bir kuruluşun başkanı bunu nasıl yapar, acaba istifa mı etsek?” diye sordu. “Pire için yorgan yakmaya değmez” atasözümüzü anımsatıp ‘dezenfekte’ öğütüyle yanıtladım.
Şu hale bak, ABD’nin çanağından yemlenen, sistemin kanlı karanlık, nurcu faşist kayığına kürek çeken liberallerin şu pervasızlıklarına! Ağızlarındaki demokratlık, çağdaşlık, Arap Baharı, laisizm cikletini nurcu faşizmi geliştirme temposuyla çiğniyorlar. Türkiye’nin Ortadoğu’da sınırlarını genişletmesine dönük savaş tamtamlarıyla “Barış Süreci” kutluyorlar! Sanki Reyhanlı’da masum halkı katledenle Roboski’de masum halkı katleden farklı canavar! ABD ve taşeronu nurcu faşizm değil!
“Arap baharı, devrim, demokrasi” gibi söylemlerle Libya’yı kan gölüne ve her birinin birbirini boğazladığı aşiretler toplumuna çevirip unuttular. Aynı söylemlerle Tunus’u, Mısır’ı dinci yobaz Müslüman Kardeşler’e teslim ettiler. Kanlı sermaye düzeninin yalakaları şimdi aynı lanetli söylemle Suriye’ye yöneldi. Onlara göre, Reyhanlı Katliamı da ‘gelecekteki bereket’in doğal “maliyeti”!
Mısır’daki Nur Partisi, “Mısır’a gelen İranlıların ulusal güvenliği ve ‘Sünni Doktrin’i sarstığını, Şiilerin çıplak kadınlardan bile daha tehlikeli olduğunu” söylüyor. Sanki bizim nurcular başka mı düşünüyor? Siyaset dine düğümlenince sonuç budur: yobazlık, savaş, kan, katliamlar. Sorumluları mı: her gün ekrandalar!
_________________________________________
Yunus Emre
Gitti beyler mürveti
Binmişler birer atı
Yediği yoksul eti
İçtiği kan olmuştur
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder