29 Eylül 2013 Pazar

Yobazlığın ‘Ahmet Hakan’cası!


Yobazlığın ‘Ahmet Hakan’cası!

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
29 Eylül 2013, 12:15
Sosyalistlere ‘din’ destekli saldırı; sisteme göz kırpmanın, güvence sağlamanın en klasik yollarından biridir. “Allahsız komünistler Moskova’ya” eski hikâyedir. Hikâye eskimiş de olsa, o kuluçka civcivleri, horozluk döneminde de, demek ki aynı tonda ötüyor!

Konumuza gelince: Ahmet Hakan, “Yobaz böyle buyurdu” manşetli haberi nedeniyle ‘Sol’un ‘din düşmanlığı’ yaptığını yazdı! Şahsen ben ‘din düşmanlığı’ dediği şeyin ne anlama geldiğini bilmiyorum. Onun için, ihtimale dayalı düşünüyorum. Acaba ateistleri mi kasdediyor? Yoksa “Bir insanın ahlâki davranışları için dini dayatmalara gerek yoktur” diyen Einstein’ı mı kasdediyor? Dinsel inancı olmayan çok büyük alimler, aydınlar var. Sözgelimi: “Din ve mantık kadar birbiriyle çelişen başka iki şey yoktur!” diyen Voltaire, “Toplum için tehlikeli olan inançsızlık değil, inançtır” diyen B. Shaw gibi bilgeleri mi kastediyor. ‘Din düşmanı’ denen kişinin yaptığı, ne tür kötülüktür? ‘Din düşmanlığı’ dediği şeyin karşıtı ne? Dinsever, dinbaz, dinci; hangisi? Ahmet Hakan, ‘din düşmanlığı’ dediği şeyin topluma verdiği herhangi bir zarara tanık mı? Kenya’da alışveriş merkezinde katliamı onlar mı düzenlemiş? Onlar mı insan kanı içip, insan ciğeri yiyor? Sivas’ta insanları onlar mı yakmış! Hrant’ı katleden, zindanları aydınlarla dolduran, Picasso’nun tablosundan Musa heykeline dek kültürü buzlayanlar bu ‘din düşmanları’ mı? Kiliseleri yağmalayan, papazların kafasını kesen, kadınları taşlayarak öldüren, hep bu ‘din düşmanları’ mı? Mustafa Kemal de dahil, yobazların ‘din düşmanı’ saldırısına hedef olan değerleri Nâzım, Aziz Nesin diye saysak sonu gelmez. Onlara saldıran yobazın insanlık düşmanlığını saysak, onun da sonu gelmez!

Bırak sola akıl vermeyi de, namuslu aydın ol! Aydın olmanın tüm kıstaslarına da değil, birkaç temel kıstasına uy yeter! İlkin: Yobazlığın insanlığa düşmanlık olduğu bilinciyle, dinci yobaza ‘yobaz’ de! Yobazla hesaplaşmak, aydın olmanın en temel kıstasıdır. Sonra: Kendini savunma özgürlüğü olmayana saldırma! Ateisti geçtim, farklı inançtakinin dileğince yaşama, inancını savunma özgürlüğü var mı? Hayyam’dan 4 dizenin cezası: mahkûmiyet! Bugünkü AK Hacılar iktidarı ‘yobaz’ değil de, ne? “Şeriatta birleşelim” diyen yobaz değil mi? Bunların yobaz olduğunu sadece sosyalistler değil, Yaşar Nuri Öztürk, İhsan Özkes gibi din bilgesi aydınlar da söylüyor. Onlar da mı ‘din düşmanı’? Sırtını dine, hele ki iktidardakinin mezhebine yaslayıp küfretmek kolaydır. ‘Dine dayanıp, sosyaliste küfür savurmak’ hem kolaydır, hem de bu sayede sırtın sıvazlanır. Ama, kilisesi yağmalanan, papazı katledilen Süryani’nin, katliam hedefi Alevi’nin, horlanan Yezidinin haklarını ‘din düşmanı’ dediğin insanlar savunuyor! Kime karşı, yanıtını sen ver! Aşağı tükürsem El Nusra sakalı, yukarı tükürsem badem bıyık, o yana bakıyorum Gezi Parkı’na ‘kışla – cami’ düşü, bu yana bakıyorum Camlıca Tepesi’ne ‘avm – cami’ projesi! TV’de meme, müzede nû tablo buzlu. Kuran kurssuz sokak, ‘İmam Hatip’siz mahalle kalmadı! Milyonlarca Alevinin yaşadığı, Süryani, Ortadoks, Hristiyan, Musevi halkı olan bir toplumda, Başbakan kendi mezhebine odaklı ‘din propagandası’ yapıyor. Sen de bunu utanmadan savunuyorsun! Bilime vurgu yapan öğretmene ceza, Darwin okutan profesör zindanda! Yalana alet olmayan imam sürgün! Evet, ben bu yobazlığa düşmanım! Hem de katışıksız!

Seni anlamıyor değilim Ahmet Hakan. Çalıştığın kurumların sistemle ilişkisi ve habercilik seceresi belli. Niye çalışıyorsun, demiyorum. Çalış, çalışabildiğin sürece, ama ‘aydın namusuyla’ çalış. Dinci faşist sistemin devrimcilere dönük kâbusuyla değil! O kurumların tiraj seviyesi yüksek de olsa, haysiyet seviyesini her halde kendin de biliyorsun. Orada aydın onuruyla direnmenin bir anlamı var, ama böyle ikili oynamanın değil. Sosyalistler yobaza ‘yobaz’ dedi diye ‘din düşmanlığı’ silahına sarılmak, ‘Allahsız komünistler’ zarına oynamaktır. ‘Arada bir sistemi yağlama’ya gereksinimi olanlar, sola karşı sık sık bu silaha başvurur ama en kirli, en el yakanı da budur. Din silahıyla saldırı, Laisizm karşıtı dincilikle örtüşür. Laisizm düşmanlığı, insanlık düşmanlığıdır. İktidarda olandan farklı inanç taşıyanın vay haline! Çevir kafanı, yobazlığın vardığı yere; dinci faşizme bak! Katliamların ve bilim, sanat her alanda insanlık düşmanlığının sonu gelmiyor. Asıl düşmanlık budur. ‘Sol Gazetesi’ne, kendinden çok emin tonda ‘din düşmanı’ dediğin yazının son cümlesindeki gibi: “Gerisi teferruat!”

---------------------------
Bertrand Russell: “Günümüz dünyasında temel sorun, aptalların kendilerinden son derece emin, akıllıların ise sürekli şüphe içinde olmalarıdır!”

27 Eylül 2013 Cuma

Derin’ Devlete ‘Derin’ Hizmet!


Derin’ Devlete ‘Derin’ Hizmet!

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
22 Eylül 2013, 11:43
Şahsen ben bu ‘derin devlet’i anlayabilmiş değilim! Kime sorsam farklı tanımlıyor. Herkesin farklı bir ‘derin devlet’ tanımı var! AKP’nin, CHP’nin, BDP’nin, liberallerin, solun... “Ergenekon’da derin devlet yargılandı” diyen de var, “Ergenekon’u derin devlet yargıladı” diyen de! Ergenekon’dan derin devlet çıktı mı, çıkmadı mı? Buna da herkesin yanıtı farklı. Çıktıysa kim, eğer çıkmadıysa kim gizledi; hükümet mi, mahkeme mi, sanıklar mı? “AKP derin devletle mücadele ediyor” diyen de var, “Derin devletle baş edemedi” diyen de, “AKP’nin kendisi derin devlet oldu” diyen de!.. Peki, bizim Merdan Yanardağ’ı nasıl açıklamalı? 12 Eylül’de işkence gördü; 4,5 yıl yattı, çıkınca Özgür Gündem’de yazıişleri müdürlüğü yaptı, ÖDP’de kurucu üyeydi, nice seçkin yapıta imza attı, Yurt’u kurdu, şimdi Ergenekon’dan 10 sene yedi. Zindanda. Ya Kenan Evren? Darbeci Paşa, ‘derin’ koruma altında, paşalar gibi uzatmaları yaşıyor!

Devlette bir derinlik olduğu da kesin, bir ‘derin devlet’ olduğu da. Yüksekten bakanın başı döner. Bunu anlıyorum. Ama derindeki kim? Vali Mutlu, Bakan Güler bilir mi acaba? ‘Hrant Cinayeti’nin terfi eden şüpheli polis şefleri, işkencecilikten valiliğe yükselen Sedat Selim Ay bilir mi? ABD’nin AKP ile ilişkisinin ‘yüksek düzeyde’ olduğu söyleniyor, acaba ‘derin devlet’le ilişkisi ne düzeyde? AKP neyin nesi? ‘Derin devlet’in fesi mi, sesi mi, hasmı mı, mağduru mu, ası mı, hası mı? Ülkede bu kadar savcı var, ‘derin devlet’le ilgilisi, bilgilisi hiç yok mu? ‘Derin devlet’ten yakınanlar, içi ‘derin’ bilgilerle dolu belgeleri “derin devlet’in yargılandığı mahkemelere” bavullarla taşıdılar. Nereden, nasıl geldi? Kıyıdan mı derinden mi? Soros, ABD derin devletiyle içli dışlı olduğu kadar ‘bizim’ yandaş liberallerle de içli dışlı olduğunu saklamıyor. ‘Bizimkilerin’ bir bölümü de saklamıyor! Peki, bu ilişkilerin ‘derinlik derecesi’ ne? AKP devlet katında derinleşmişse, dalgıç ekibinde Sorosçu liberaller de var mı? RTE’nin önünde diz hizasınca eğilen ve evinde iftar veren Genelkurmay Başkanı Özel’in ‘derin devlet’ hakkında düşüncesi ne? Devletin en derin bilgi ve belgeleri nerede saklanır? ‘Kozmik Oda’da mı? Peki, anahtarı kimde, ‘Hacılar’da mı? Eğer öyle ise, saklısı kalmış mıdır? ABD’ye müttefik ülkelerle derin ilişkisi olan CIA’nın bu konudaki bilgisi nedir? TRT, valilikler, Emniyet, Milli İstihbarat diye resmi kurumları saysak, AKP ve ‘cemaat’ın etkili ve yetkili olmadığı kurum kaldı mı? Devlet adına ve imkânlarıyla El Nusra’yı ÖSO’yu donatıp, on binlerce silahlı şeriatçı milis oluşturanlar kimler? Balbay, Yalçın Küçük, Hilmioğlu, Tuncay Özkan mı? Sordukça, kafam iyice karışıyor! Sözgelimi Sırrı Süreyya, bir dönem Tuncay Özkan’ın televizyonunda çalıştı. Film yapmasında Tuncay’ın desteği az değil. Yanlış anımsamıyorsam, ünlü filminin jeneriğinde Tuncay’a teşekkür vardı. Bu teşekkür, ‘derin devlet’ katkısına mı? Peki, Tuncay zindana düşünce, acaba ziyaretine hiç gitti mi? Şu siyaset dedikleri şey vicdandan, insaniyetten daha mı derin?

‘Derin devlet destekli darbecilik’ten tutuklamaların sonu gelmiyor! Baskıları destekleyenleri geçtim, ya sessiz duranlar? ‘Derin devlet’le ilgili ne düşünüyorlar? “Artık derin devlet yok” diyen de var! Nereye gitti? ‘İslam bayrağı altında toplamak’ düşüncesini savunanların ‘derin devlet’le ilişkisi ne? Arınç’la, RTE ile, Çelik’le sarmaş dolaş ‘ileri demokrasi, açılım, süreç’ pozları veren akiller, sanatçılar, aydınlar ‘derin devlet’in neresinde? Hizmet cephesinde mi, mücadele cephesinde mi? Bilim, hukuk, kültür, eğitim kurumları ezilirken, “Darbecilikle, derin devletle, vesayetle mücadele ediyor” diye RTE’ye umut erketeliği yapan ‘derin devlet dalgıçları’nın şu an devlet konusundaki ‘derin’ düşünceleri neler? Yoksa ‘derin devlet’in kıyı muhafızlığına mı terfi ettiler? ‘Derin devlet’ten başka, her halde bir de ‘en derin devlet’ var! Çünkü, derinlik kadar ‘en’ konusunda da AKP ile gelmiş geçmiş hiçbir yönetim yarışamaz! En uzun süreli, en kalabalık zindanlar bunların döneminde; kültür, bilim, sanatta en büyük tahribatı bunlar yaptı; Libya’dan Roboski’ye, Hrant’tan Gezi Eylemcileri’ne, tek tek ya da toplu, en kanlı savaş ilişkileri, katliamlar ve linç bunların döneminde; ABD’ye en bağlı olan bunlar; yalanda, şiddette, halka karşı polis teröründe zaten bunlarla kimse yarışamaz!.. Hâlâ ‘en derin devlet’ bunlar değilse... yani!

‘Derin’i ya da ‘sığ’ı, bu memlekette devlet konusunda net konuşan, neye neden karşı olduğunu, neyle nasıl mücadele edileceğini açık söyleyenler sadece sosyalistler, gerisi alavere dalavere!

* * * 

Kuzey Amerika Yerli Atasözü:
“Eğer bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu geçiyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir!”

22 Eylül 2013 Pazar

Siyaset siyaset olarak kalmalıdır, din din olarak


Siyaset siyaset olarak kalmalıdır, din din olarak

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
18 Eylül 2013, 11:32
Çünkü siyaset ve dinin birbirine dolanması toplumu bulandırır. Sadece toplumu bulandırsa iyi, hayatı da bulandırır, çelmeler, tökezletir. Örneklerini saysak sonu gelmez. İnsanlık tarihinde, siyasi gücü ele geçirmiş din yüzünden çekilmiş acıları hiçbir kuyuya sığdıramazsınız. O kadar derin kuyu yok. Dine rağmen bilimin yaşamını sürdürebilmesi, kundakçıya, baltacıya, yangınlara rağmen ormanların içten içe filizlenip yaşam direncini sürdürebilmesi gibidir. Mark Twain’in “Geçmişte toplumlar dindar oldukları için değil, dine rağmen gelişmiştir” sözünde bu anlam gizlidir. Suudi Kralına kaşıkla, Beyaz Saray’a kepçeyle ikram ve imkân sunan dinci İktidarbaşı RTE, sapıyla ve gazıyla da halkın gözünü oyuyor. Bütün aydınlık değerlerin, bilimin, çağdaş eğitim, adalet ve insan haklarının önüne din duvarı ördüler! Ama tarih gösterir ki, toplumların gelişme ve özgürlük özlemleri kara duvarlardan daha kuvvetlidir. Evet, bu ülke yıllardır emperyalizmin boyunduruğunda ve ona göbekten bağlı iktidarlarca yönetildi. Ama şu “Siyasi İslam”, emperyalizmin bu ülkeye vurduğu en büyük darbedir. Kültürüne sızıp kemirmeyi, yapısını kökten değiştirip ufalamayı hedefledi. Toplumlar faşist zulmün, adaletsizliğin hedefi olabilir. Boyun eğmezse dövüşür kurtulur. Ama kültürü kemirilmiş bir toplum ayakta duramaz, ufalanır. Ondan ki, bu ülkeye dayatılan “Siyasi İslam”ın, faşist zulüm ve emperyalist talandan öte bir anlamı bulunmaktadır. Halkı halk yapan değerlerin tümüne, bu coğrafyanın ufkuna düşmanlıktır. Onu karanlığın koynuna iteleyip yok etme hesabıdır. Din bunun silahıdır. ABD bu sefer bu coğrafyaya “Siyasi İslam” silahıyla saldırdı. Bu dinci yönetimin ABD sivil darbesiyle işbaşına geldiğinden, aklı başında kimsenin kuşkusu yoktur. Kaldı ki, ABD, Ortadoğu’ya yeni şeklini “Siyasi İslam”la vermek istediğini ve AKP’yi “yakın müttefik” gördüğünü de saklamıyor.

‘Dinin bulaştığı siyaset’in çağdaşı, moderni, seviyelisi olmaz. Bağnazı, ilkeli, kindarı olur. Üstelik, bu günkü dinci yönetim, göbeğinden ABD’ye bağlı. Yani bunların dindarlıkları da sahte. ‘Kabe’ deseler de kıbleleri Beyaz Saray! ‘İlahi değerler’ diye dayattıkları şey emperyalizmin dünyevi çıkarları. Bunların inancı o çıkarların maskesi, jandarması. Bunu anlamak o kadar zor mu? İktidardaki hacıların, her olaydaki davranış ve sözleri bunun yansıması. Hacı Arınç, Suriye’ye müdahale için, “Gücümüz yeterse gireriz!” dedikten sonra yutkunup, “Ama kararı Obama verir!” diye eklemedi mi? Şam’a iki saatte gitme hesabı yapanlar, cumayı Şam’da kılmayı planlayanlar, “Savaşsız çözüm oyalamadır” diyen bunlar değil miydi? Şimdiki maskeleri Hürriyet’in manşeti: “Liderler anlaştı, dünya derin bir nefes aldı!” Emperyalist yağmacılığın savaş taşeronu Hacı Davutoğlu, ‘aut’ olunca, bu kez “Biz hiç savaş istemedik!” diye avutmaya başladı. Utanma da yok. “Hiç savaş istemedi” ama iç savaşa berdevam! Hacının “kardeşlerimiz” dediği El Nusralı, ÖSO’lu şeriatçı canilere onca silah, mühimmat, kimyasal gökten mi iniyor, Hz. İbrahim’e koç getiren melekler mi taşıyor? Bu ne şeytanlık? “Siyasi İslam” budur.

Siyasete dinin ‘D’si girdimi, laisizmin ‘L’si sizlere ömürdür! AK Hacılar bırak dinin ‘D’sini, dinciliğin kendisini siyaset kıldılar! Hem de namaz kılar gibi! Laisizm, işin kilididir, o gitti mi, bilim, çağdaş kültür, eğitim, hukuk sizlere ömür! Tümünün köküne zemzem suyu dökülür! Bunların tümü hacı! Tamam, kendi halinde hacılıkla derdim yok ama bunların hacılığı iktidar bulamacı! ABD’ye kulluktan, şeriata kolluk gücü olmaya dek ne ararsan var.Sadece takke, çarşaf, türban olsa, neyse ne, sonuçta kumaş! Ya, milisin palası, El Nusra’nın elindeki kimyasal? Kısacası, laisizmin sadece ‘L’ teleği düşse, ‘ağır aksak yine uçar’ diye avunursun. Ama ‘M’ sine dek yolunmuş! Evet, ‘Siyasi İslam’ budur! Yani, ‘hoşt’ denecek şeye ‘hoşgörü’nün sonucu! İşin bu yanını da, CHP’li sosyal demokratlar kendi terazilerinde tartmalı. Bakalım “Siyasi İslam”a “hoşgörüleri” mi ağır basacak, dinin siyasete sızmasına karşı mücadeleleri mi?

Emperyalizmin, Ortadoğu’da kendine jandarmalık modeli olarak geliştirdiği “Siyasi İslam” çökmüştür. Ardında kan gölü, milyonla ölü, parçalanmış toplumlar bırakarak. Bu coğrafyanın bilim, çağdaş eğitim, hukuk ve insan haklarından yana yurtseverlerine düşen görev, “Siyasi İslam” çöpünü süpürmektir.

---------------------
A. Einstein:

“Bir insanın ahlaki davranışları anlayış, eğitim ve sosyal bağlara dayanmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Ölümden sonra ceza korkusu ve ödül iştahıyla hareket eden kişi zavallıdır.”