Adamın sahtekârlık yapması suç değil, senin ona sahtekâr demen suç kapsamına giriyormuş! Girsin. Sen onun sahtekâr olduğunu kanıtıyla gördüysen ‘sahtekâr’ diye gerçek adıyla çağır, sözü bin dereden dolandırma. Suçmuş, olsun! Git, sahtekârın sahtekâr olduğunu kanıtlamaya çalış. Onun sahtekârlığını aklayıp, senin haklılığına kelepçe vurabilirler. Vursunlar, dertlenme! Sonuçta; kelepçe bileklerinde, onurunda değil. Asıl olan, onurun özgürlüğüdür. İlkin onu koru, onurunu.
Ekranda tartışanlara bakıyorum, dinci faşizmin kürekçisi ötüyor da ötüyor. Ahlâksızlıkta, seviyesizlikte, alçaklıkta sınırsız. Diğeri, sözde onun karşıtı, ama sözü dolaştırıyor da dolaştırıyor. Ahlâksıza ‘ahlâksız’, alçaklık yapana ‘alçak’ demiyor. “Yaptığınız etik değil, yıkıcı olmak yarar sağlamaz, yapıcı olmakta yarar var” türü eveleyip geveliyor, ıkınıp sıkınıyor. Öbürünün dili tazı gibi, bunun dili kötürüm!
Adam, kendine muhalif gördüğü herkese, ağzına gelen her küfürü ediyor. İftiranın, yalanın bini bir para. Yani küfürbaz, tehditkâr, iftiracı. Diğeri, küfürbaza ‘küfürbaz’ demeyecek kadar ürkek. Sözü, “Sinirine hakim değil, psikolojisi bozuk, kendini tutamıyor” türü, kıyısından berisinden dolaştırıyor. Küfür edene sen de küfür et, demiyorum ama küfürbazı da gerçek adıyla ve doğru tanımla. Biri yalanı misline katlarken, diğeri “Sanırım danışmanlarınız sizi yanlış bilgilendiriyor” diye mızırdanıyor. AK Hacılar yalanı, iftirayı, tehdidi türettiler de türettiler. Doğrudan yalan, dolaylı yalan, katmerli yalan, püsküllü yalan... Konu yok ki; yalana, iftiraya, tehdide sarıp sunmamış olsunlar! O yapıda etkin olan bu yöntem. Peki, ona karşı olanın edilgenliğine ne demeli? Evine girmiş eli palalı hırsızı “Evime habersiz ve izinsiz girdiniz, bu yasal değil” diye ‘uyarmaya’ benziyor. Başbakan, bakanları, danışmanları ve yağcılarının ağızlarında iftira, küfür, tehdit eksik değil. En sevdikleri terslemelerden biri de “Hadi oradan!” demek. Böyle dediler mi, yalanın üstü örtüldü sanıyorlar. O örtüyü kaldırıp oyunu bozmak istiyorsan, terslenmeyi kabullenmeyip, kokmadan, sen de ona “Hadi oradan!” çekeceksin. Saldırıyı göğüslemenin ilk adımı budur!
Konuşmaya başladığı an, kanallar yayınlarını kesip ona bağlanıyor. Her cümlesi gerçeğin üstüne kara örtü. “Biz hiçbir zaman makam peşinde koşmadık, önemli olan hizmet” diyor. Patronun ‘Servet önemli değil, önemli olan insanlıktır’ diye sallaması gibi. Haydi oradan! “76 milyon tek yürek olarak, kardeş olarak geleceğe yürüyeceğiz” diyor. Haydi oradan! Benim senin gibi kardeşim yok! Ülkemim geleceği, seninle mücadeleden geçiyor. “Pakistan’daki kilise saldırısını, Kenya’daki saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İslâm’la terör yan yana getirilemez. İslâm adına yapıyorlarmış, haydi oradan” diyor. Asıl sana haydi oradan! El Kaide’ye El Nusra’ya silahlar havadan mı indi? İslâm adına savaştığını söyleyen şeriatçı canilere ‘Suriye’nin Dostları’ diye Merihliler mi ev sahipliği yaptı? “Türkiye’yle gönül bağımız var” diyor. Kestiği kurbanla kurbancının ‘gönül bağı’na benzer bir bağ olmalı! Gel de ‘Haydi oradan’ deme!
“Boynuz kulağı geçer” misali, bakanları onu geçti! Tehdit, yalan ve iftirada yarış halindeler. Hacı Bağış Efendi, BJK Başkanı’nı “Ben sosyalistim diyen bir teknik direktörün bu takımda ne işi var? Onun bu yöndeki açıklamaları sosyalizmi özendiriyor. Biliç’in yaptıkları Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzer” diye ‘fırçalamış’!.. Acaba gazete haberi doğru mu diye tartmaya gerek yok, çünkü bu tür tavırlar bu şahsın karakterine uygun. Söylenmesi gereken tek söz, ona da “Haydi oradan” demektir.
Evet; küfürle, tehditle, sahtekârlıkla, yalanla, soygunla mücadelenin ilk adımı: mücadele ettiğin şeyin adını doğru koymak ve açık adıyla çağırmaktır. Dile kelepçe vurmadan. Dile vurulan kelepçe, onura vurulmuş demektir.
***
Dörtlük
Sen özgürlüğü tutuklamaya kendinden başlayan insan
Korkak ve yılgın değil şu alemde hiçbir şey senin kadar
Ne ağaç bıçkıcıya kendini öyle kolayca sunmakta
Ne de düşmanına yem olmayı bekleyen başka canlı var
Ekranda tartışanlara bakıyorum, dinci faşizmin kürekçisi ötüyor da ötüyor. Ahlâksızlıkta, seviyesizlikte, alçaklıkta sınırsız. Diğeri, sözde onun karşıtı, ama sözü dolaştırıyor da dolaştırıyor. Ahlâksıza ‘ahlâksız’, alçaklık yapana ‘alçak’ demiyor. “Yaptığınız etik değil, yıkıcı olmak yarar sağlamaz, yapıcı olmakta yarar var” türü eveleyip geveliyor, ıkınıp sıkınıyor. Öbürünün dili tazı gibi, bunun dili kötürüm!
Adam, kendine muhalif gördüğü herkese, ağzına gelen her küfürü ediyor. İftiranın, yalanın bini bir para. Yani küfürbaz, tehditkâr, iftiracı. Diğeri, küfürbaza ‘küfürbaz’ demeyecek kadar ürkek. Sözü, “Sinirine hakim değil, psikolojisi bozuk, kendini tutamıyor” türü, kıyısından berisinden dolaştırıyor. Küfür edene sen de küfür et, demiyorum ama küfürbazı da gerçek adıyla ve doğru tanımla. Biri yalanı misline katlarken, diğeri “Sanırım danışmanlarınız sizi yanlış bilgilendiriyor” diye mızırdanıyor. AK Hacılar yalanı, iftirayı, tehdidi türettiler de türettiler. Doğrudan yalan, dolaylı yalan, katmerli yalan, püsküllü yalan... Konu yok ki; yalana, iftiraya, tehdide sarıp sunmamış olsunlar! O yapıda etkin olan bu yöntem. Peki, ona karşı olanın edilgenliğine ne demeli? Evine girmiş eli palalı hırsızı “Evime habersiz ve izinsiz girdiniz, bu yasal değil” diye ‘uyarmaya’ benziyor. Başbakan, bakanları, danışmanları ve yağcılarının ağızlarında iftira, küfür, tehdit eksik değil. En sevdikleri terslemelerden biri de “Hadi oradan!” demek. Böyle dediler mi, yalanın üstü örtüldü sanıyorlar. O örtüyü kaldırıp oyunu bozmak istiyorsan, terslenmeyi kabullenmeyip, kokmadan, sen de ona “Hadi oradan!” çekeceksin. Saldırıyı göğüslemenin ilk adımı budur!
Konuşmaya başladığı an, kanallar yayınlarını kesip ona bağlanıyor. Her cümlesi gerçeğin üstüne kara örtü. “Biz hiçbir zaman makam peşinde koşmadık, önemli olan hizmet” diyor. Patronun ‘Servet önemli değil, önemli olan insanlıktır’ diye sallaması gibi. Haydi oradan! “76 milyon tek yürek olarak, kardeş olarak geleceğe yürüyeceğiz” diyor. Haydi oradan! Benim senin gibi kardeşim yok! Ülkemim geleceği, seninle mücadeleden geçiyor. “Pakistan’daki kilise saldırısını, Kenya’daki saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İslâm’la terör yan yana getirilemez. İslâm adına yapıyorlarmış, haydi oradan” diyor. Asıl sana haydi oradan! El Kaide’ye El Nusra’ya silahlar havadan mı indi? İslâm adına savaştığını söyleyen şeriatçı canilere ‘Suriye’nin Dostları’ diye Merihliler mi ev sahipliği yaptı? “Türkiye’yle gönül bağımız var” diyor. Kestiği kurbanla kurbancının ‘gönül bağı’na benzer bir bağ olmalı! Gel de ‘Haydi oradan’ deme!
“Boynuz kulağı geçer” misali, bakanları onu geçti! Tehdit, yalan ve iftirada yarış halindeler. Hacı Bağış Efendi, BJK Başkanı’nı “Ben sosyalistim diyen bir teknik direktörün bu takımda ne işi var? Onun bu yöndeki açıklamaları sosyalizmi özendiriyor. Biliç’in yaptıkları Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzer” diye ‘fırçalamış’!.. Acaba gazete haberi doğru mu diye tartmaya gerek yok, çünkü bu tür tavırlar bu şahsın karakterine uygun. Söylenmesi gereken tek söz, ona da “Haydi oradan” demektir.
Evet; küfürle, tehditle, sahtekârlıkla, yalanla, soygunla mücadelenin ilk adımı: mücadele ettiğin şeyin adını doğru koymak ve açık adıyla çağırmaktır. Dile kelepçe vurmadan. Dile vurulan kelepçe, onura vurulmuş demektir.
***
Dörtlük
Sen özgürlüğü tutuklamaya kendinden başlayan insan
Korkak ve yılgın değil şu alemde hiçbir şey senin kadar
Ne ağaç bıçkıcıya kendini öyle kolayca sunmakta
Ne de düşmanına yem olmayı bekleyen başka canlı var
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder