Yasadışı işleri nedeniyle, hakkındaki şikayetler ayyuka çıktığında, AKP’nin bir memuru görevden alması, terfi ettireceği anlamına geliyor! Faşizmi, İleri Demokrasi diye sunma sahtekârlığının doğal sonucu budur. İşkenceci ve tecavüzcü olduğu kanıtlanmış Polis Sedat Selim Ay, görevden alınmış ama ‘İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfi ettirilmişti! Gezi Direnişleri’nde, halka gestapovarî saldırgan tavırları nedeniyle şikayet edilen Polis Yunus Dolar, görevden alınıp Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfi ettirildi! Hrant Dink'in, öldürülmesinden altı ay önce ceza aldığı ‘Türklüğe Hakaret‘ davasında, Dink'in ceza almasını savunan Hasan Erbil, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Dink'i savunan Eminağaoğlu ise İstanbul'a sürüldü. Dink Suikasti‘nden sonra, Trabzon'dan Afyon'a atanan İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç ve aynı olay nedeniyle açığa alınan İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, bir üst rütbeye terfi ettirildi. Dink’e yönelik yapılacak ilk eylem bilgisine ulaşan ve Erhan Tuncel’i muhbir yapan Engin Dinç, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı‘na atandı. Dink’in öldürülmesi sürecinde sorumluluğu olduğu gerekçesiyle kamuoyunda tartışılan görevliler arasında yer alan Ali Fuat Yılmazer, 1. Sınıf Emniyet Müdürü oldu. Böylece, Ali Fuat Yılmazer’in İl Emniyet Müdürlüğü ya da Daire Başkanlığı için önü açıldı. Dink'in katili Samast ile hatıra fotoğrafı çektiren Polis Yakup Kurtaran, Malatya Emniyet Müdür Yardımcılığı'na kadar yükseldi. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü, vali oldu; valisi ise, Bakan. Bu Eylül’de, Hrant’ın doğum günü ertesinde ise ‘doğum günü hediyesi‘ olarak, basına başka bir terfi haberi yansıdı: Erhan Tuncel’le yaptığı skandal telefon konuşmasında “Gebermişse gebermiş!” diyen Polis Şefi Muhittin Zenit, Emniyet İstihbarat’ın yeni Daire Başkanı Ergin Dinç’in Özel Kalem Müdürlüğü’ne terfi etti…
Deniz Feneri davasından, değişik cinayet olaylarına; ihale sahtekârlıklarından, AK Belediyeler‘deki yolsuzluklara kadar örtülü işlere bulaşmış AK Yandaşların nerelere yükseldiklerini; onlarla uğraşan onurlu insanların ise başlarına ne belaların geldiğini listelemeye kalksak, kitaplara sığmaz. Gizlisi saklısı da yok, gazetelerde çıkıyor. Namuslu vekillerin, muhalif yazarların, hukuka bağlı avukatların bunları seslendirmekten dilleri kurudu.Başlarına gelen belalar da cabası! AKP, bildiğini okumaktan geri adım mı attı? Yolsuzluk, sahtekârlık, cinayet, işkence, katlima hizmet, dolandırıcılıktan yargılanmış da, ceza almış bir AK Yandaş var mı?Ama dedim ya; terfi edenleri, ödül alanları saymaya kalk, bitmez! İktidara kulsanız, böyle! Muhalifseniz, F Tipi’nde idare edeceksiniz…
Hükümet olunca, işi kılıfına uydurmaktan kolay ne var? RTE “Torbala!” dedi mi, hangi konu olursa olsun torba yasa çıkıyor! Neyin suç olup olmadığını, işine geldiği gibi iktidar mı belirliyor, yoksa bunun hukuk ve uluslararası yasalarda belirlenmiş ölçüleri mi var? Artık bu soru anlamını yitirdi. Diktatöre göre; suç hükmü, onun iki dudağı arasında! Tüm dünyanın demokratik bulduğu muhalif gösterilere onun, “Marjinallerin terör suçu, cezalandırılması gerekir” demesi, muhalifler ve eylemleri hakkında darbe hesapları ya da marjinal ve terör hükmü vermesi; polis zulmü, zindan, cinayet için yeterli! Demokratik meslek örgütü yöneticilerinden, spor taraftar gruplarına; üniversite hocalarından çevrecilere; gazetecilerden sanatçılara kadar, anında soruşturma, yargılama başlıyor!
AK Hacılar için sadakatin temel ölçüsü ecdat ve inanç; ecdadın izinde yürümek, inancın gereğini yerine getirmek… Buradaki ‘izinde yürümek’ sözü, arkasında yürümek anlamında değil. ‘Ona sadakat için onu geçmek’ anlamında! Sözgelimi: Abdülhamid on yasak mı getirmiş, bunlarınki en az on beş olmalı! AK Hacılar İktidarı ve emir kulu bürokratların ecdadı sollama çabaları bundan! Hesaplamadıkları şey; sollama hırsıyla tam gaz gittikleri yol: kendi duble zulüm yolları! Zemin; kan yamalı beton! Karşıdan gelene toslamak; attan, kum zemine düşmeye benzemeyecek. Hele ki, karşıdaki damperli çelik kasa çapulcu kamyonu ise!.. Zulüm; ne yaparsa yapsın, kalıcı değildir; eninde sonunda titreyip akıttığı kana düşer! Bu da, torba yasalara sığmayan tarihin insanlık yasasıdır ve yüzlerce değil, tektir!
---------------------------------------------------------
Tacitus:
“Devlet ne denli bozulmuşsa, yasaların sayısı o denli çoktur.”
Deniz Feneri davasından, değişik cinayet olaylarına; ihale sahtekârlıklarından, AK Belediyeler‘deki yolsuzluklara kadar örtülü işlere bulaşmış AK Yandaşların nerelere yükseldiklerini; onlarla uğraşan onurlu insanların ise başlarına ne belaların geldiğini listelemeye kalksak, kitaplara sığmaz. Gizlisi saklısı da yok, gazetelerde çıkıyor. Namuslu vekillerin, muhalif yazarların, hukuka bağlı avukatların bunları seslendirmekten dilleri kurudu.Başlarına gelen belalar da cabası! AKP, bildiğini okumaktan geri adım mı attı? Yolsuzluk, sahtekârlık, cinayet, işkence, katlima hizmet, dolandırıcılıktan yargılanmış da, ceza almış bir AK Yandaş var mı?Ama dedim ya; terfi edenleri, ödül alanları saymaya kalk, bitmez! İktidara kulsanız, böyle! Muhalifseniz, F Tipi’nde idare edeceksiniz…
Hükümet olunca, işi kılıfına uydurmaktan kolay ne var? RTE “Torbala!” dedi mi, hangi konu olursa olsun torba yasa çıkıyor! Neyin suç olup olmadığını, işine geldiği gibi iktidar mı belirliyor, yoksa bunun hukuk ve uluslararası yasalarda belirlenmiş ölçüleri mi var? Artık bu soru anlamını yitirdi. Diktatöre göre; suç hükmü, onun iki dudağı arasında! Tüm dünyanın demokratik bulduğu muhalif gösterilere onun, “Marjinallerin terör suçu, cezalandırılması gerekir” demesi, muhalifler ve eylemleri hakkında darbe hesapları ya da marjinal ve terör hükmü vermesi; polis zulmü, zindan, cinayet için yeterli! Demokratik meslek örgütü yöneticilerinden, spor taraftar gruplarına; üniversite hocalarından çevrecilere; gazetecilerden sanatçılara kadar, anında soruşturma, yargılama başlıyor!
AK Hacılar için sadakatin temel ölçüsü ecdat ve inanç; ecdadın izinde yürümek, inancın gereğini yerine getirmek… Buradaki ‘izinde yürümek’ sözü, arkasında yürümek anlamında değil. ‘Ona sadakat için onu geçmek’ anlamında! Sözgelimi: Abdülhamid on yasak mı getirmiş, bunlarınki en az on beş olmalı! AK Hacılar İktidarı ve emir kulu bürokratların ecdadı sollama çabaları bundan! Hesaplamadıkları şey; sollama hırsıyla tam gaz gittikleri yol: kendi duble zulüm yolları! Zemin; kan yamalı beton! Karşıdan gelene toslamak; attan, kum zemine düşmeye benzemeyecek. Hele ki, karşıdaki damperli çelik kasa çapulcu kamyonu ise!.. Zulüm; ne yaparsa yapsın, kalıcı değildir; eninde sonunda titreyip akıttığı kana düşer! Bu da, torba yasalara sığmayan tarihin insanlık yasasıdır ve yüzlerce değil, tektir!
---------------------------------------------------------
Tacitus:
“Devlet ne denli bozulmuşsa, yasaların sayısı o denli çoktur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder