Tutmaz. Çünkü şiirin nabzı gerçekliğe, damarları içten, duru, çıkarsız olana, varlığı hayata dayalıdır. Yalan, sahtekârlık, yalakalık, soysuzluk, teslimiyet, bencillik, gayri insanilik kirin katlarıdır. Medya kir tutar ama şiir kir tutmaz. Mallarmè “Şiir sözcüklerin dinidir” diyor. İnancına ihanet ettiği an zaten o sözcükler o dine ait değildir. Yani kirlenmiştir ve şiirden uzaklaşmıştır. Sözcüklerin yan yana gelip, şiire ulanabilmesi için, hayatla, vicdanla, estetikle, cesaretle, derinlikle uyumlu olması gerekir. Şiirin haklılığı ve aklı olmalıdır. Hani Can Yücel, “Akılsız şiir kafasız kalmış Danton gibidir!” diyor ya, öyle.
İnsan dünyayı ve yaşamı son hızla kirletiyor. Toprak kirlenmesi, hava kirlenmesi, duygu kirlenmesi, ahlâk kirlenmesi, vicdan kirlenmesi, deniz kirlenmesi, zevk kirlenmesi diye saymaya kalksanız sonu gelmez. İşte medya! Kirlenmenin doruğunda. Dünyayı kirletenlerin elindeki en güçlü silah o. Yani en kirli silah. Şiirse kire karşı savaşın silahıdır. Şair kire bulaştığı an şiir onu terk eder!
Vasat bir şair bile mazluma, mazlumun hakkını arayana, halk için direnene şiir yazabilir. İyi olur, kötü olur, vasat olur ama şiirdir. Ama en iyi şair bile, zalimi, celladı, insanlık dışı olanı öven şiir yazamaz. Yazmaya kalksa bile şiir değil, şiirin biçimini kullanmış nesir olur. Şiir olarak cansızdır. Yani ölü. Kenan Evren’i ya da RTE’yi kutsayan şiir yazılmaz. En iyi şair bile beceremez. Ne yazarsa yazsın, yazdığı şey şiir değildir. Ama Erdal Eren’e, Ali İsmail Korkmaz’a yazılır. En vasat şairin yazdığında bile şiir tüter. Evren’e övgü kirdir, insanlık suçudur, kandır. Şiir tutmaz. Erdal’ınki, Ali’ninki masumiyettir. Şiirin damarında akandır. Diktatörler, zalimler hakkında yazılmış güzellemeler ölüdür. Vakti geçip eskiyince çöpe atılan eşyadan farkları yoktur. Yalakalık şiire tutunamaz. Medyaya tutunabilir. Emperyalist zalimin şiiri olmaz. Zulme uğramış halkın şiiri olur. Bush’un, Hitler’in, Obama’nın şiiri olmaz. Onların zulmünde kırılmış halkın şiiri olur. Zalimin cenaze merasiminde resmi bando çalar, duygusuz, ruhsuz basmakalıp konuşmalar yapılır ve bu basmakalıp merasim medyada haber değeri taşır, şiir değeri taşımaz. Şiirin seslendirdiği acı farklıdır. Söz gelimi halkın kendi ölüsüne yaktığı ağıt şiir yüklüdür.
Medya hem tinini, hem tenini satabilir. Şiir tenini, tinini satamaz. Şair yaşamda kalabilmek için içine sindiremediği türden işler yapsa da, şiir bu dayatmaya gelmez. İçine sindiremediği işi yapan şiir yoktur! Ruhsuzluk ya da ruhu kirlenmişlikte şiir nefessiz kalır, yaşamaz. Medya canını kasadan, sermayeden alır, şiir ise hayattan, insanlık değerlerinden, içtenlikten. Medya kolayca sistemin dalkavuğu olur. Şiir insani değerleri sınırlayan her şeye diklenir. İsyankârdır.
Medyanın kirlisi de var, temizi de. Ama şiirin kirlisi yoktur. Medya kirden beslenerek, kir içinde büyüyebilir. Şiirin kirlenmeye başladığı yer tükenmeye, ölmeye başladığı yerdir. Yalanın sahtekârlığın, vicdansızlığın batağında medya kök tutar. Şiir o bataklıkta can çekişir! Medya boyun eğdiği, teslim olduğu güçlerden beslenir, onlara sözcülük yapar. Teslimiyet şiirin ölümüdür. Değersizlik (söz gelimi porno) medyada tutunur, şiirde tutunamaz. Şiirde tüten erotizmdir. Kabalık medyaya gider. Şiirde çiçeklenen inceliktir. Sistem yandaşı medyanın enerjisi banka, senet, akü, ampül, manipülasyon, kalleşlik, sinsiliktir. Şiirinki ise gün ışını, acı, sevinç, umut, fedakârlık, kaygı, merak, cesaret, sevda...
Medya türbana da sarabilir kendini, pornoya da. Şiire ise ne türban tutunabilir ne porno. Deneyen sapır sapır dökülür. Yunus, Karaca yüzyıllardır dimdik dururken ‘Zaman’e şairlerin döküldüğü gibi. Türbanı güzelleyen tek şiir yoktur. Zülüfü güzelleyen ölümsüz nice şiir var.
İnsan kir tutsa da şiir kir tutmaz. Çok şeyin büyük oranda kirlendiği şu dönemde şiirin temiz kalma sebebi budur.
* * *
Cemal Süreya:
“Şiir Anayasa’ya aykırıdır, doğanın ahlâkı kovduğu yerdedir, yasa dışıdır
İnsan dünyayı ve yaşamı son hızla kirletiyor. Toprak kirlenmesi, hava kirlenmesi, duygu kirlenmesi, ahlâk kirlenmesi, vicdan kirlenmesi, deniz kirlenmesi, zevk kirlenmesi diye saymaya kalksanız sonu gelmez. İşte medya! Kirlenmenin doruğunda. Dünyayı kirletenlerin elindeki en güçlü silah o. Yani en kirli silah. Şiirse kire karşı savaşın silahıdır. Şair kire bulaştığı an şiir onu terk eder!
Vasat bir şair bile mazluma, mazlumun hakkını arayana, halk için direnene şiir yazabilir. İyi olur, kötü olur, vasat olur ama şiirdir. Ama en iyi şair bile, zalimi, celladı, insanlık dışı olanı öven şiir yazamaz. Yazmaya kalksa bile şiir değil, şiirin biçimini kullanmış nesir olur. Şiir olarak cansızdır. Yani ölü. Kenan Evren’i ya da RTE’yi kutsayan şiir yazılmaz. En iyi şair bile beceremez. Ne yazarsa yazsın, yazdığı şey şiir değildir. Ama Erdal Eren’e, Ali İsmail Korkmaz’a yazılır. En vasat şairin yazdığında bile şiir tüter. Evren’e övgü kirdir, insanlık suçudur, kandır. Şiir tutmaz. Erdal’ınki, Ali’ninki masumiyettir. Şiirin damarında akandır. Diktatörler, zalimler hakkında yazılmış güzellemeler ölüdür. Vakti geçip eskiyince çöpe atılan eşyadan farkları yoktur. Yalakalık şiire tutunamaz. Medyaya tutunabilir. Emperyalist zalimin şiiri olmaz. Zulme uğramış halkın şiiri olur. Bush’un, Hitler’in, Obama’nın şiiri olmaz. Onların zulmünde kırılmış halkın şiiri olur. Zalimin cenaze merasiminde resmi bando çalar, duygusuz, ruhsuz basmakalıp konuşmalar yapılır ve bu basmakalıp merasim medyada haber değeri taşır, şiir değeri taşımaz. Şiirin seslendirdiği acı farklıdır. Söz gelimi halkın kendi ölüsüne yaktığı ağıt şiir yüklüdür.
Medya hem tinini, hem tenini satabilir. Şiir tenini, tinini satamaz. Şair yaşamda kalabilmek için içine sindiremediği türden işler yapsa da, şiir bu dayatmaya gelmez. İçine sindiremediği işi yapan şiir yoktur! Ruhsuzluk ya da ruhu kirlenmişlikte şiir nefessiz kalır, yaşamaz. Medya canını kasadan, sermayeden alır, şiir ise hayattan, insanlık değerlerinden, içtenlikten. Medya kolayca sistemin dalkavuğu olur. Şiir insani değerleri sınırlayan her şeye diklenir. İsyankârdır.
Medyanın kirlisi de var, temizi de. Ama şiirin kirlisi yoktur. Medya kirden beslenerek, kir içinde büyüyebilir. Şiirin kirlenmeye başladığı yer tükenmeye, ölmeye başladığı yerdir. Yalanın sahtekârlığın, vicdansızlığın batağında medya kök tutar. Şiir o bataklıkta can çekişir! Medya boyun eğdiği, teslim olduğu güçlerden beslenir, onlara sözcülük yapar. Teslimiyet şiirin ölümüdür. Değersizlik (söz gelimi porno) medyada tutunur, şiirde tutunamaz. Şiirde tüten erotizmdir. Kabalık medyaya gider. Şiirde çiçeklenen inceliktir. Sistem yandaşı medyanın enerjisi banka, senet, akü, ampül, manipülasyon, kalleşlik, sinsiliktir. Şiirinki ise gün ışını, acı, sevinç, umut, fedakârlık, kaygı, merak, cesaret, sevda...
Medya türbana da sarabilir kendini, pornoya da. Şiire ise ne türban tutunabilir ne porno. Deneyen sapır sapır dökülür. Yunus, Karaca yüzyıllardır dimdik dururken ‘Zaman’e şairlerin döküldüğü gibi. Türbanı güzelleyen tek şiir yoktur. Zülüfü güzelleyen ölümsüz nice şiir var.
İnsan kir tutsa da şiir kir tutmaz. Çok şeyin büyük oranda kirlendiği şu dönemde şiirin temiz kalma sebebi budur.
* * *
Cemal Süreya:
“Şiir Anayasa’ya aykırıdır, doğanın ahlâkı kovduğu yerdedir, yasa dışıdır
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder