Böyle bir yarış olsa, ‘korku’ birinci gelir. “Korkunun ecele faydası yok” sözü, herkesçe bilinen bir deyimdir. Ama bilmek ondan kurtulmaya çare değil. “Korkusu bacayı sarmış” kişi ne yapsa boş, isterse polis ve ordu gücüne sahip olsun, “dağları bekleyen korku” sunu yenemez. Her diktatör bir gün o korkunun pençesine düşer ve çırpınmaya başlar. Uykusunda bile çırpınır. RTE’nin bugün hali budur!
Korkunun, korkana faydası yok. Başkasına faydası olabilir. Söz gelimi, hırsızın, yalancının, zalimin, diktatörün korkmaya başlaması toplum için faydalıdır! Yani diktatöre ‘ecelin çan seslerini’ dinleten korku, onun zulmü altındaki topluma da, umudun ayak sesleridir!
Korkunun pençesine düşmüş diktatörün, bu duygudan kurtulmak için yapmayacağı şey yoktur. Onu korkutan her şeye karşı daha da zalimleşir. Artık neye baksa, onda korkusuna neden arar! Korku psikozu budur. “Korkmaya başlayan, başaklı buğday sapını bile yılan sanır” derler ya, aynen öyle. Bu bir hastalıktır. İstisnasız bütün diktatörlerde olan bir hastalıktır. Daha doğrusu bütün diktatörlerin bu psikoza yakalandıkları bir an vardır. ‘Ecelin çan sesleri’ o anın fonudur!
Korkunun pençesine düşen diktatör, ekonomiyi düzeltmek için karşılıksız para basar gibi, yalan üretecektir. Gerçeği örtmek için! Tehdide, zorbalığa, baskıya gaz verip, misline katlayarak dizlerindeki titremeyi durdurmaya çalışacaktır! ‘Tanrı’ dahil, silah olarak kullanabileceğini düşündüğü her şeyi kullanacaktır. Güç gösterilerine girecektir. Hükmettiğini düşündüğü kesimleri, onu korkutanlara karşı kışkırtacaktır. Sarılıp düşmemek için! Ama hiçbirinin faydası olmayacak, ecelinin ona adım adım yaklaşmasını durduramayacaktır. Tarihte ne kadar diktatör varsa, bu manzaranın o kadar örneği var. İşte tarih, bugün RTE ile coğrafyamızda birine daha tanık oluyor.
Korktukça azgınlaşıyor. Onun, korkusunun sonucu olan ‘azgınlık gazı’yla, çevresindeki yağcı, yamak takım daha da pervasızlaşıyor. RTEnin yardımcılarından ve en mahir yağcılarından Mehmet Ali Şahin denen, akıl ve vicdan özürlü şahısın dediğine bak, “Gezi gösterilerine katılanlar, müebbetle yargılanmalı!” Aynı konumdaki Davutoğlu, Arınç, Bağış, Akdoğan, Hüseyin Ç. gibi hacıların fetvaları hakeza, farksız! Bunların kışkırtmalarıyla yasa tanımazlık, baskı, şiddet misline katlandı. Gazetesinden kovulan gazeteci, işinden atılan memur, direnişe katıldığı için tutuklanan insan haberinin, polis ve adliye terörünün olmadığı gün yok. Bir de utanmadan ‘ileri demokrasi havarileri’ olarak geziyorlar!
Korktukça çuvallıyorlar. Çuvalladıkça batacaklar. Hani, “İpliği pazara çıktı!” derler ya, aynen o haldeler. “Dünya Türkiye’nin ekonomik şahlanışını, demokrasi destanını, RTE gibi bir dünya liderine sahip oluşunu gıptayla izliyor!” nutuklarına artık, dünyada bıyık altından gülüyorlar! Aynı gazı verdikçe, daha çok batıyor, battıkça daha da trajikomik oluyorlar. RTE’nin yardımına hangi “yakın arkadaşı” koşacak? Berlusconi mi? Hüseyin Üzmez’le benzer davadan, yani “küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istismar, tecavüz” ve ayrıca “sahtekârlık, devleti dolandırmak” gibi suçlardan sabıkalı. Artık, RTE’lerin düğününe nikah şahidi olduğu günlerin pozları, referans değil, ‘anılması tabu’ belgeler. Mursi mi koşacak? Firavunlaşma yolunda fesi düştü, keli göründü! Obama mı, Merkel mi? Beyzbol sopasıyla mı? Soldan devşirip beslediği yerli liberalleri bile, halini “psikolojik rahatsızlık” ile açıklamaya başladı. Onlar, RTE’nin ‘iyileşip’ tekrar ‘direksiyonda ülkesini daha da ileri taşıyacağı’ kavalını çala dursun, kendisi “halkın %50 si” diye açıklasa da, onu oraya getirenler, götürmenin hesabına çoktan başladı. Yazık ki, gelişine hazırlıksız yakalanan halk, götürmeye de hazırlıklı değil. Dağınık. Ama bir farkla: korku duvarını yıktı ve öz gücünü gördü! Artık korkma sırası, Diktatör ve dinci faşist yapılanmanın kürekçilerinde. Hayat kuralıdır: Korkusundan sıyrılan halk, öz gücüne sarılır. Diktatörse, neye sarılırsa sarılsın, faydasız. Eceliyle yüz yüzedir.
----------------------------------------------
Dostoyevski:
“Korku yalan doğurur!”
Korkunun, korkana faydası yok. Başkasına faydası olabilir. Söz gelimi, hırsızın, yalancının, zalimin, diktatörün korkmaya başlaması toplum için faydalıdır! Yani diktatöre ‘ecelin çan seslerini’ dinleten korku, onun zulmü altındaki topluma da, umudun ayak sesleridir!
Korkunun pençesine düşmüş diktatörün, bu duygudan kurtulmak için yapmayacağı şey yoktur. Onu korkutan her şeye karşı daha da zalimleşir. Artık neye baksa, onda korkusuna neden arar! Korku psikozu budur. “Korkmaya başlayan, başaklı buğday sapını bile yılan sanır” derler ya, aynen öyle. Bu bir hastalıktır. İstisnasız bütün diktatörlerde olan bir hastalıktır. Daha doğrusu bütün diktatörlerin bu psikoza yakalandıkları bir an vardır. ‘Ecelin çan sesleri’ o anın fonudur!
Korkunun pençesine düşen diktatör, ekonomiyi düzeltmek için karşılıksız para basar gibi, yalan üretecektir. Gerçeği örtmek için! Tehdide, zorbalığa, baskıya gaz verip, misline katlayarak dizlerindeki titremeyi durdurmaya çalışacaktır! ‘Tanrı’ dahil, silah olarak kullanabileceğini düşündüğü her şeyi kullanacaktır. Güç gösterilerine girecektir. Hükmettiğini düşündüğü kesimleri, onu korkutanlara karşı kışkırtacaktır. Sarılıp düşmemek için! Ama hiçbirinin faydası olmayacak, ecelinin ona adım adım yaklaşmasını durduramayacaktır. Tarihte ne kadar diktatör varsa, bu manzaranın o kadar örneği var. İşte tarih, bugün RTE ile coğrafyamızda birine daha tanık oluyor.
Korktukça azgınlaşıyor. Onun, korkusunun sonucu olan ‘azgınlık gazı’yla, çevresindeki yağcı, yamak takım daha da pervasızlaşıyor. RTEnin yardımcılarından ve en mahir yağcılarından Mehmet Ali Şahin denen, akıl ve vicdan özürlü şahısın dediğine bak, “Gezi gösterilerine katılanlar, müebbetle yargılanmalı!” Aynı konumdaki Davutoğlu, Arınç, Bağış, Akdoğan, Hüseyin Ç. gibi hacıların fetvaları hakeza, farksız! Bunların kışkırtmalarıyla yasa tanımazlık, baskı, şiddet misline katlandı. Gazetesinden kovulan gazeteci, işinden atılan memur, direnişe katıldığı için tutuklanan insan haberinin, polis ve adliye terörünün olmadığı gün yok. Bir de utanmadan ‘ileri demokrasi havarileri’ olarak geziyorlar!
Korktukça çuvallıyorlar. Çuvalladıkça batacaklar. Hani, “İpliği pazara çıktı!” derler ya, aynen o haldeler. “Dünya Türkiye’nin ekonomik şahlanışını, demokrasi destanını, RTE gibi bir dünya liderine sahip oluşunu gıptayla izliyor!” nutuklarına artık, dünyada bıyık altından gülüyorlar! Aynı gazı verdikçe, daha çok batıyor, battıkça daha da trajikomik oluyorlar. RTE’nin yardımına hangi “yakın arkadaşı” koşacak? Berlusconi mi? Hüseyin Üzmez’le benzer davadan, yani “küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istismar, tecavüz” ve ayrıca “sahtekârlık, devleti dolandırmak” gibi suçlardan sabıkalı. Artık, RTE’lerin düğününe nikah şahidi olduğu günlerin pozları, referans değil, ‘anılması tabu’ belgeler. Mursi mi koşacak? Firavunlaşma yolunda fesi düştü, keli göründü! Obama mı, Merkel mi? Beyzbol sopasıyla mı? Soldan devşirip beslediği yerli liberalleri bile, halini “psikolojik rahatsızlık” ile açıklamaya başladı. Onlar, RTE’nin ‘iyileşip’ tekrar ‘direksiyonda ülkesini daha da ileri taşıyacağı’ kavalını çala dursun, kendisi “halkın %50 si” diye açıklasa da, onu oraya getirenler, götürmenin hesabına çoktan başladı. Yazık ki, gelişine hazırlıksız yakalanan halk, götürmeye de hazırlıklı değil. Dağınık. Ama bir farkla: korku duvarını yıktı ve öz gücünü gördü! Artık korkma sırası, Diktatör ve dinci faşist yapılanmanın kürekçilerinde. Hayat kuralıdır: Korkusundan sıyrılan halk, öz gücüne sarılır. Diktatörse, neye sarılırsa sarılsın, faydasız. Eceliyle yüz yüzedir.
----------------------------------------------
Dostoyevski:
“Korku yalan doğurur!”
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder