18 Ağustos 2013 Pazar

Neyin günah olduğuna da mahkemeler mi karar veriyor?


Neyin günah olduğuna da mahkemeler mi karar veriyor?

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
18 Ağustos 2013, 12:16
‘İnanç’ın bu denli ayaklar altına düşürüldüğü, her işe nane kılındığı, gözdağı, torpil, kalkan, referans malzemesi yapıldığı; ekonomiden spora, kültürden eğitime her alanda siyaset ve yağmalama iştahına meze gibi kullanıldığı başka dönem (Hilafet dönemi de dahil) bu coğrafyada oldu mu acaba? Hangi konu olursa olsun, ağzını açan söze “Allah’ın izni, İnşallah, Maşallah”la başlıyor. Yalan söylerken de, iftira atarken de. Hangi işe girerse girsin, ha keza, Allah’ın adı ağzında! Koyun keserken de, insan keserken de, kumar oynarken de! İcraatına “Allah da böyle istiyor!” diye başlayan devlet memuru, katliama dayalı savaş hesabını “İnşallah Şam’da namaz kılacağız!” diye yapan ‘devlet büyüğü’, insanları diri diri yakmayı “Rabbin takdiri!” diye sunan hukukçu sürüsüne bereket! Allah’ın adıyla ‘yoksula yardım’ diye soygun çeteleri kuran iktidar yandaşları da var, “Allah’ın askeriyim” diye elinde palayla sokağa çıkan iktidar milisleri de! Bu iktidar ‘kutsal’lık ile ‘inanç’ı öylesine sarındı ki, artık ‘kutsal inanç’ tanımı AKP tekelinde! Ya AKP’lisin ya kafir! Zaten bunu da kendileri açık açık söylüyorlar.


Devleti yönetenlerce “İnşallah, Allah’ın izniyle, yüce rabbim, bismillah”la pazarlanan yalan ve sahtekârlığın bini bir para! Günün hangi saatinde açarsanız açın, ekranda ya da bir gazetede mutlaka karşınıza çıkıyor! Artık bu sözleri duymaktan insanlara bulantı geldi! Ağızlarını Allah’ın adıyla açıyorlar ama gerisi yalan, dolan, kara plan! Üstelik bunların tamamı Hacı! Umre’de şeytana savurdukları taşların ara sıra birbirlerine gelmesinin bir hikmeti olmalı! Sadece iktidar mı? Muhalefet partisinin, üstelik kendisini ‘demokrat’ diye sunan şeriatçı vekili, “Hilafetten ne zarar gördünüz ki?” diye soruyor! Gel de, “Kör müyüz, görecek ne kaldı?” diye ağzına geleni sayma! Ya ‘laisizmin temsilcisi’ vekiller? Kantara vursan, acaba laikliği sahi olanlar mı ağır basar, eğreti ya da sahte duranlar mı?

Dincilerin ‘inanç azgınlığı’ öyle boyutlara varıyor ki, sanki farklı düşünenlerin ‘günahı’ onların hesabına yazılıyor! Sen onun ‘kafir için bilediği satırı’ndan ‘oruç siniri’ne kadar her şeyine saygı duyacaksın! Ama ondan sana karşı böyle bir ‘ölçü’ bekleme! Üstelik sen bu ‘ölçüsüzlüğe’ de saygı duymak zorundasın! Zaten Hacı RTE ve AKP’nin hacı bakanları da sık sık, “İnançlarına saygı duyulmazsa inançlı Müslümanların çileden çıkmaları normaldir!” diye dincileri kışkırtmıyor mu?

Bu ne biçim inanç, bu ne biçim vicdan? 19 yaşında filiz gibi bir genç, dinci faşist barbarlarca linç ediliyor, dinci medyada konu hakkında konuşanlar sırıtıyorlar! Polis, özgürlük ışığı arayan gencecik evlatlarımızı gaza boğuyor, ülkeyi yöneten hacılar, boğanı ‘şeref madalyası’yla ödüllendiriyor, boğulanı ise ‘camide içki içti’ iftirasıyla ‘inanç’ gruplarının hedefi kılıyor!

Bu dönemde Adliye kurumu da, Diyanet’ten ve Hükümetin Hacı Bakanlarından geri kalmadı! Ateiste ‘inanmama özgürlüğü’ savunanın zaten katli vacip! Hadi ondan vazgeçtik! Ama inanç sahibi olduğu halde laisizmi savunanlara ya da Alevi ve farklı inanç sahiplerine dinci gazetelerin örümcek kafalı yazarlarınca her gün hakaretin, gözdağının, lanetin bini bir para. Üstelik ‘sevap’ adına! “Bunlara palayı kafadan vurun” diyen de var, kestiği insanın ciğerlerini yiyen yamyama “Allah’ın askeri” diyen de. Bak bakalım, haklarında açılmış bir dava var mı? Ama bir aydın, yobazlığı eleştirmeye görsün, mahkemeye davet hazır! Gerekçesi : “Dine hakaret, halkın dini değerlerini alenen aşağılama!” Anlayamadım kaldım, neyin günah neyin sevap olduğuna da mahkemeler mi karar veriyor bu memlekette?

* * * 

Dörtlük

İnsanlık yürekçe zengin

Hilafla tavafla değil

Sevenler gönülce engin

Kubbeyle hutbeyle değil

 Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder