3 Kasım 2013 Pazar

Masum Zindanları


Masum Zindanları

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
03 Kasım 2013, 11:48
‘O da ne’ demeyin, bugün olan tam da budur. İnsanlık tarihi “AKP Türkiye"sinde buna da tanık oldu: zindanlar masumla dolu. Bu da zulmün yönetimde oluşuna en açık göstergedir. Zindanlardan gelen tutsak mektuplarını okumak ayrı keder. Yazdıkları her şeyi duyurmak istesem de, yazının sınırları nedeniyle çoğundan söz edemiyorum. Söz edebildiklerim de zaten mektuplardan birer cümlecik. Cezaevleriyle ilgili yazılarıma gelen okur tepkileri de ilginç. Zindanlarda yaşananlar hakkında “inanılır gibi değil” diyen de var, “Sanki 21 yy yaşamıyoruz, Ortaçağ’da yaşıyoruz” diyen de, “Zindanlardaki insanlarımıza neden birkaç yazar dışında medya kör, sağır” diye isyan eden de. En acısı da bu: masum zindanlarındaki insanlık dışı uygulamalar toplumda kanıksandı. Heyecan verici, coşkulandırıcı olansa, zindanlardaki devrimcileri faşizmin teslim alamayışı, onların baş eğmeyen dik duruşları...


Özkan Yılmaz’ın, Kocaeli F Tipi’nden yolladığı rengârenk kartında zindandan dışarıya çiçekler atan bir el deseni görünüyor. “Tecritin, baskının, sansürün olmadığı; sokaklarında özgürlüğün kol gezdiği bir dünya özlemi”ni Nâzım’ın “KabletTarih” şiirinden dizelerle dile getirmiş: “...ve bizden sonra gelenler / demir parmaklıklardan değil /asma bahçelerden seyredecek / bahar sabahlarını, yaz akşamlarını...” Aynı zindandan Gürkan Türkoğlu’nun kartındaki Türkiye haritası faşizme öfkenin, bağımsızlık özleminin yumruklarıyla bezeli: “Bizler Tam Bağımsız Türkiye şiarıyla 6. Filo’yu Dolmabahçe’de denize döken Denizler Mahirler gibi ABD Defol dedik, füze kalkanına hayır dedik, ülkemizin bağımsızlığı uğrunda mücadele ettik.” Edirne F Tipi’nden yazan Ali Erdoğan, KESK üyesi. “Eli palalılar, tecavüzcü askerler, cinayet işleyen polisler, ‘kamu çalışanı ve adresleri belli’ denilerek tutuksuz yargılanırken, bizler ‘Terör örgütü üyeliği konusunda kuvvetli şüphe olması, kuvvetli derecede suç işleme şüphesi ve potansiyeli olması’ gibi gerekçelerle tutukluyuz. Bizlere yapılan işkencelere ilişkin suç duyurularından sonuç alamıyoruz. Dosyalarımızda gizlilik kararı var fakat daha polis operasyonları sırasında bile, bazı medya kuruluşları dosyadan haberdar!” diye yazmış. Tekirdağ F Tipi’nden Mesut Yavuz’un yazdıklarını keşke tümüyle herkes okuyabilseydi. Uzun mektubunun bir bölümü şöyle: “Kasım 2012'de Maltepe’de, başta derneğimiz Gülsuyu Gülensu Halklar Derneği, evlerimiz basıldı, kapılarımız kırıldı, gözaltına alınıp tutuklandık. Hasan Gürbey, Yusuf Altındağ, Serhat Yurtsever’le birlikte bu cezaevindeyiz. Yirmi yıldır yaşadığım mahallemde yozlaşmaya karşı mücadele ettiğim, ülkemin sorunlarına kayıtsız kalmayan devrimci demokrat bir insan olduğum için şu an ‘potansiyel suçlu’ sayılıyorum!” Kandıra F Tipi’nden yazan Hasan Farsak, “AKP’nin gençliğe topyekün savaş açtığını” söylüyor: “Özellikle Gezi Parkı’na yapılan saldırıyla başlayan Haziran Ayaklanması’nda gençliğin oynadığı rol, 6 şehidin 21-26 yaş gençlerden olması AKP’yi korkuttu. Aslında AKP bütün gençlerden değil, örgütlü gençlerden korkuyor. Bu nedenle de örgütlenmemizi istemiyor ve bizi terörist gibi gösterip saldırıyor, tutukluyor. Biz AKP’nin bizden çaldığı geleceğimizi istiyoruz. Tıpkı Ali İsmail gibi, Abdullah gibi! İşte suçumuz bu!” Zindanlardan gelen birçok mektubun isyanı aynı: Ağır hasta tutsakların durumu. Adım adım eritilmeye, ölüme itilmeleri. Mektupların çoğu,“cezaevlerindeki ağır hasta tutsaklara karşı duyarlı olmaya” çağırmanın çığlığıyla yazılmış. Bu çağrı insanlığa, içinde vicdan taşıyanlara. Hem de çok acil...


Kırıkkale F Tipi’nden yazan Mesut Çeki, zindanlardaki insanlık dışı bir uygulamayı, “gelen mektuplarındaki fotoğrafların tutsaklara verilmemesi”ni , yaşanmış trajikomik bir olayla anlatıyor. Tutsağın, “mektubumdaki fotoğraflar neden verilmedi” sorusunu gardiyanın “Fotoğraftakiler senin ailenden kişiler değil” diye yanıtlıyor. Bu yanıt üzerine tutsak “peki kim?” diye sorunca gardiyan, “O, Eskişehir’de ölmüş müydü neydi, Ali İsmail mi ne, o ve Pir Sultan” diyor. Tutsaksa, “Onların benim ailemden olmadığını nereden biliyorsun? Ali İsmail kardeşimdi, Pir Sultan Pirim” diyor. Gardiyan, “Müdürün talimatı bu!” deyip kapatıyor mazgalı. Masumiyetin ve zulmün boyutuna siz karar verin!

***

Dörtlük

Dalgalar halkı anımsatıyor bana

Her birinde suyun dipsiz uğultusu

Haykıran halk da insanlık denizidir

Onun da derinden gelir gürültüsü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder