Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
İş ufak ufak oraya gidiyor. “Gitmesi mi kaldı?” diye sorana da şahsen itiraz etmem, ama ‘yedek’te umut bulunsun diye böyle söylemiş oldum. İş, “Şuna şöyle inanacaksın!” noktasına geldi dayandı. Bir öneri olarak değil, “komut” olarak!
“Şuna şöyle inanacaksın” mış! Neye nasıl inanacağımdan sana ne! Sen Allah’a ve Kitabı’na inanırsın, ben Arı’ya ve Balı’na! Hesap makamı sen misin ki, neye nasıl inanacağımı sana sorayım? İşlediğimi düşündüğün günah senin hesabına mı yazılıyor? Yanacağımı düşündüğün cehennemde benim yerime sen mi yanacaksın? Üstelik senin inandığın Kitap da bunu söylemez. Kimin neye inanacağı konusunda Başfetvacı kesilmen senin uydurman. Geç!
Üstelik anlamadığım şu: senin saptamanla vatandaşın %99’u ( yani %60’ından fazlası) zaten seninle inanç ve aynı düşüncende. Yine senin saptamanla ben zaten %1’leri bile bulamamış marjinalim. Hani, “Gücünüz ne ki?” diyorsun ya, aynen öyle. Peki, buna rağmen, seninle aynı inançta olmayanlara karşı bu korkun, bu telaşın, bu öfken, bu tahammülsüzlüğün, tehditkârlığın niye?
Sen, “Başimam’ı dinleyin!” de, ben “Bilime kulak verin” diyeyim; sen, “Evrim’de Adnan Hoca yetkini!” de, ben “tercihim Darwin” diyeyim; sen, “Diyanet’in hesabı şaşmaz!” de, ben “Einstein’ınki” diyeyim; sen, “İlahi adalet!” de, ben “Çağdaş hukuk” diyeyim; sen, “Şeriatın kestiği parmak acımaz!” de, ben, “Bıçak paslıysa tetanoz, kirliyse mikrop kapar, hijenik bile olsa kıvır kıvır kıvrandırır, sakat bırakır” diyeyim; sen deki, “Enerji kutsal Kitap’ta gizlidir!”, ben diyeyim ki “Balda”.... Ne var bunda? Vatandaşı, neye nasıl inanacağı konusunda özgür bırakmıyorsun, hiç olmazsa ne düşündüğüme karışma. Zaten marjinalim! Yasalarda, farklı inanç sahiplerine ceza getiren madde mi var? Arıya inanç da, inançlardan biridir; suya, toprağa, havaya inancın doğal uzantısı olarak. Bin kişiden birinin, “Ateistim!” demesi seni neden çıldırtıyor? Bak, zaten oran belli: binde bir! ‘Cennetin tapusu’ sana mı kayıtlı? Cennetin dere yataklarında, yeşil yamaçlarında yağma ve kaçak yapılanmaya giden mi var? Ben senin “Yağmur duana” karışıyor muyum? Sen de benim, yağmurun sevgilisi ormana tapınmama karışma! Sen, “Allah’ın izniyle vatanı HES’lerle donatacağız!” de, ben de,“Cennetinin bilincinde olan buna izin vermez!” diyeyim. Senin sevabın sana, benim günahım bana. İnanca zincir vurma! “Bütün inançlara eşit uzaklık” diyordun, “ileri demokrasi”nin “ileri yalan”larından biri de bu mu?
Diyelim ki, konumuz kurban. Sen, “İbrahim aleyhisselam, ‘Allahü taalâ bir oğul verirse, onu Allah için kurban edeceğini’ söyledi. Dileği hasıl olunca, sözünü yerine getirmesi rüyada bildirildi. Sözünde durup oğlunu kurban etmek istedi. Cenab-ı Hak, ‘İbrahim, gerçekten rüyasına sadakat gösterdi. Bu bir imtihandı. Oğluna karşılık ona büyük bir kurbanlık koç fidye verdik’ buyurdu. Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında canı ile Hazret-i İsmail’i kurban etmesi emredildiğinde evladı ile ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edildi. Üç imtihanı da kazandı.” diye anlat, ben, “Çok büyük topraklara ve ‘ovaları kaplayan sürülere’ sahipti. Dönemin kuraklık ve ekonomik krizini ‘tarihin en uzun ömürlü ve en etkili reklâmı’yla aştı!” diye anlatayım. Hani, “İsteyen sana, isteyen bana inansın” da demiyorum. % 60tan fazla vatandaşın kurban ve kurbancı olduğu gerçeği ve marjinal olduğumun bilincindeyim. Tek isteğim: düşünceme, inancıma karışma!
Sen ömrün kadar esip gürlersin, oysa rüzgâr ve yıldırımlar, senden önce de vardı, sonra da olacak. Yalanla zenginleşen çok; içlerinde yedi sülâlesini abâd eden var. Arıya sadâkat da benim servetim. Beni ‘günahkâr’ say, umurumda değil, ama bana inanç dayatmasına yeltenme! Çek elini balımdan!
Dörtlük
İnsan ol sevgiyle dolaş
‘Kafire küfür’le değil
Cennete dünyada ulaş
Ahrete seyirle değil
“Şuna şöyle inanacaksın” mış! Neye nasıl inanacağımdan sana ne! Sen Allah’a ve Kitabı’na inanırsın, ben Arı’ya ve Balı’na! Hesap makamı sen misin ki, neye nasıl inanacağımı sana sorayım? İşlediğimi düşündüğün günah senin hesabına mı yazılıyor? Yanacağımı düşündüğün cehennemde benim yerime sen mi yanacaksın? Üstelik senin inandığın Kitap da bunu söylemez. Kimin neye inanacağı konusunda Başfetvacı kesilmen senin uydurman. Geç!
Üstelik anlamadığım şu: senin saptamanla vatandaşın %99’u ( yani %60’ından fazlası) zaten seninle inanç ve aynı düşüncende. Yine senin saptamanla ben zaten %1’leri bile bulamamış marjinalim. Hani, “Gücünüz ne ki?” diyorsun ya, aynen öyle. Peki, buna rağmen, seninle aynı inançta olmayanlara karşı bu korkun, bu telaşın, bu öfken, bu tahammülsüzlüğün, tehditkârlığın niye?
Sen, “Başimam’ı dinleyin!” de, ben “Bilime kulak verin” diyeyim; sen, “Evrim’de Adnan Hoca yetkini!” de, ben “tercihim Darwin” diyeyim; sen, “Diyanet’in hesabı şaşmaz!” de, ben “Einstein’ınki” diyeyim; sen, “İlahi adalet!” de, ben “Çağdaş hukuk” diyeyim; sen, “Şeriatın kestiği parmak acımaz!” de, ben, “Bıçak paslıysa tetanoz, kirliyse mikrop kapar, hijenik bile olsa kıvır kıvır kıvrandırır, sakat bırakır” diyeyim; sen deki, “Enerji kutsal Kitap’ta gizlidir!”, ben diyeyim ki “Balda”.... Ne var bunda? Vatandaşı, neye nasıl inanacağı konusunda özgür bırakmıyorsun, hiç olmazsa ne düşündüğüme karışma. Zaten marjinalim! Yasalarda, farklı inanç sahiplerine ceza getiren madde mi var? Arıya inanç da, inançlardan biridir; suya, toprağa, havaya inancın doğal uzantısı olarak. Bin kişiden birinin, “Ateistim!” demesi seni neden çıldırtıyor? Bak, zaten oran belli: binde bir! ‘Cennetin tapusu’ sana mı kayıtlı? Cennetin dere yataklarında, yeşil yamaçlarında yağma ve kaçak yapılanmaya giden mi var? Ben senin “Yağmur duana” karışıyor muyum? Sen de benim, yağmurun sevgilisi ormana tapınmama karışma! Sen, “Allah’ın izniyle vatanı HES’lerle donatacağız!” de, ben de,“Cennetinin bilincinde olan buna izin vermez!” diyeyim. Senin sevabın sana, benim günahım bana. İnanca zincir vurma! “Bütün inançlara eşit uzaklık” diyordun, “ileri demokrasi”nin “ileri yalan”larından biri de bu mu?
Diyelim ki, konumuz kurban. Sen, “İbrahim aleyhisselam, ‘Allahü taalâ bir oğul verirse, onu Allah için kurban edeceğini’ söyledi. Dileği hasıl olunca, sözünü yerine getirmesi rüyada bildirildi. Sözünde durup oğlunu kurban etmek istedi. Cenab-ı Hak, ‘İbrahim, gerçekten rüyasına sadakat gösterdi. Bu bir imtihandı. Oğluna karşılık ona büyük bir kurbanlık koç fidye verdik’ buyurdu. Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında canı ile Hazret-i İsmail’i kurban etmesi emredildiğinde evladı ile ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edildi. Üç imtihanı da kazandı.” diye anlat, ben, “Çok büyük topraklara ve ‘ovaları kaplayan sürülere’ sahipti. Dönemin kuraklık ve ekonomik krizini ‘tarihin en uzun ömürlü ve en etkili reklâmı’yla aştı!” diye anlatayım. Hani, “İsteyen sana, isteyen bana inansın” da demiyorum. % 60tan fazla vatandaşın kurban ve kurbancı olduğu gerçeği ve marjinal olduğumun bilincindeyim. Tek isteğim: düşünceme, inancıma karışma!
Sen ömrün kadar esip gürlersin, oysa rüzgâr ve yıldırımlar, senden önce de vardı, sonra da olacak. Yalanla zenginleşen çok; içlerinde yedi sülâlesini abâd eden var. Arıya sadâkat da benim servetim. Beni ‘günahkâr’ say, umurumda değil, ama bana inanç dayatmasına yeltenme! Çek elini balımdan!
Dörtlük
İnsan ol sevgiyle dolaş
‘Kafire küfür’le değil
Cennete dünyada ulaş
Ahrete seyirle değil
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder