Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
Düşünce yoluyla bulaşan bir virüstür. Beyin, para kesesi gibi işlev görür ve virüsü biriktirir. Bu virüsü taşıyana bir şey anlatma olanağı yoktur. Çünkü banka hesabı en kabarık kişinin kendini en zengin sayması gibi, beyni bu virüse kese olan kişi de kendini âlemin en akıllısı bilir. Böyle akıl zenginleri, özellikle AKP döneminde hormonlu sera sebzeleri gibi çoğaldı ki ne çoğalma! Organiğini ara ki bulasın!
Belirtilerinden biri çenededir. Beyindeki virüsün ateşi çeneye vurur. Demokratlığı kimse ondan daha ateşli savunamaz. Karşı görüşlü birinin ekranda onunla tartışma şansı yoktur. O şansı bulsa bile, susmasını boşuna bekler. İleri demokratlık virüsünün besin kaynağı demagojidir. Köklü bilgi ve mantık onun karşısında dikiş tutturamaz. Temeli sağlam tarihi yapıların TOKİ karşısında dayanamayışı gibi! Demokratlık adına söylediği her şeyin doğru ve haklı olduğundan öylesine emindir ki, akıl hastanesindeki “Napolyon” bile Napolyonluğunu o derece savunamaz!
Sözgelimi siz, “Şu rezalete bak, dünyaca ünlü çizgi romanları İslâmlaştırdılar: Örümcek adam namaz kıldı, Penguen örtündü!” diye sistemin demokrasi düşmanlığına bir itirazda bulunmaya görün, ileri demokrat virüslünün yanıtı hazırdır: “Bu ne nefret, türbanlı kızın, imam hatipli bir çocuğun çizgi romana bakma hakkı yok mu?” Hani, kendisi oturmuş da o hakkı karşılamak için ona uygun çizgi roman yapmış olsa amenna! Ama ruhları yok ki yarattıkları yeni bir değer olsun. Bir başka sanatçının ürününü güve gibi kemirmeyi, sansür ve gaspı “hak” örtüsü altında “ileri demokrat” olarak savunur da savunur. “Çarşaflının da bakma hakkı var” diyecek olsa, virüslü bu kafa, maazallah, Modigliani’nin tablolarına bile çarşaf giydirir! “İleri Demokrasi” adına, benzer işler yapılmıyor mu sanki!
Michelangello’nun heykelinde Davut’un cinsel organını “muhafazakârların da Davut’a bakma hakkı var” diye buzladılar. Dindar gençlerin de Yunus, Karacaoğlan, Cemal Süreya, Melih Cevdet, Edip Cansever okumaya hakkı var diye, şiirlerinden “biralı, sevişmeli, hurili, memeli” sözleri ayıkladılar. RTÜK’ün “göğüs ucunu gösterme yasağı” ile ilgili maddesi, örtülü bayanların film izleme hakkı nedeniyle, TRT’de bin yıllık mermer kadın heykellerinin göğüs uçlarına uygulanmadı mı? “Bu ne nefret, türbanlı kızın çizgi romana bakma hakkı yok mu?” diye Penguen’i türbana sarmayı savunan kafa, aynı mantıkla Paul Gauguin’in tablolarına niye çarşaf giydirmesin? Pinokyo’ya “Allah sizden razı olsun!”, Oscar Wilde’nin “Mutlu Prens”inde Miller ve Hans’a “Hayırlı sabahlar!” dedirtiyor da! Yani!
Bu virüsün diğer belirtileri pişkinlik, sağırlık ve körlüktür. Virüsü taşıyan “ileri demokrat” görmek istemediği şeyi görmez, duymaz, anımsamaz, bilmek istemediği şeyi bilmez! Hani görür, bilir, duyar, anımsar da, tepkisini öyle bir demagoji içinde eritir ki, ‘aman üstüme sıçramasın’ diye, siz geri çekilirsiniz! Körlükleri göz körlüğü, sağırlıkları kulak sağırlığı değil, vicdan körlüğü, vicdan sağırlığıdır. “İleri demokratlık” çorbasının aşçısı o vicdandır. Ha Penguen’e türban, ha Çamlıca Tepesi’ne ‘camikondu’; ha Davut’un penisine buzlama, ha ÖSO’ya mühimmat; ha sevişmesiz Cemal Süreya, ha meme ucuna makas! Bu hastalıklı kafa için, tümü “insan hakları” ve “insani yardım”dır!
‘Güdümlü pervasızlık ve güvenceli cesurluk’ da bu virüsün belirtilerdendir. Yani, pervasızlıkları sisteme karşı değil, sistem muhaliflerine karşı dışa vurur. Hem de histeri halinde! Cesaretleri ise, bedel ödemeye değil, bahşiş beklemeye ayarlıdır. Yüklendikleri hiçbir risk yoktur, fakat yemlendikleri çanak çoktur. Sanatta, bilimde, siyasette yarattıkları yeni bir değer, seçkin bir eser gösteremezsiniz. Bir işe yaramazlar. Sahiplerine bahçe çiti olma dışında. Yani, dinci faşizan sistemin hizmetkârı “ileri demokrat”ın hayatla ilişkisi, ileri derecede kurumuş dikenli çalınınki kadardır.
Dörtlük
"Toprakta tohumun anlamı neyse
Hayatta insanın anlamı odur
Topraksız tohumlar nasıl kurursa
Sevdasız hayatlar o kadar bodur"
Belirtilerinden biri çenededir. Beyindeki virüsün ateşi çeneye vurur. Demokratlığı kimse ondan daha ateşli savunamaz. Karşı görüşlü birinin ekranda onunla tartışma şansı yoktur. O şansı bulsa bile, susmasını boşuna bekler. İleri demokratlık virüsünün besin kaynağı demagojidir. Köklü bilgi ve mantık onun karşısında dikiş tutturamaz. Temeli sağlam tarihi yapıların TOKİ karşısında dayanamayışı gibi! Demokratlık adına söylediği her şeyin doğru ve haklı olduğundan öylesine emindir ki, akıl hastanesindeki “Napolyon” bile Napolyonluğunu o derece savunamaz!
Sözgelimi siz, “Şu rezalete bak, dünyaca ünlü çizgi romanları İslâmlaştırdılar: Örümcek adam namaz kıldı, Penguen örtündü!” diye sistemin demokrasi düşmanlığına bir itirazda bulunmaya görün, ileri demokrat virüslünün yanıtı hazırdır: “Bu ne nefret, türbanlı kızın, imam hatipli bir çocuğun çizgi romana bakma hakkı yok mu?” Hani, kendisi oturmuş da o hakkı karşılamak için ona uygun çizgi roman yapmış olsa amenna! Ama ruhları yok ki yarattıkları yeni bir değer olsun. Bir başka sanatçının ürününü güve gibi kemirmeyi, sansür ve gaspı “hak” örtüsü altında “ileri demokrat” olarak savunur da savunur. “Çarşaflının da bakma hakkı var” diyecek olsa, virüslü bu kafa, maazallah, Modigliani’nin tablolarına bile çarşaf giydirir! “İleri Demokrasi” adına, benzer işler yapılmıyor mu sanki!
Michelangello’nun heykelinde Davut’un cinsel organını “muhafazakârların da Davut’a bakma hakkı var” diye buzladılar. Dindar gençlerin de Yunus, Karacaoğlan, Cemal Süreya, Melih Cevdet, Edip Cansever okumaya hakkı var diye, şiirlerinden “biralı, sevişmeli, hurili, memeli” sözleri ayıkladılar. RTÜK’ün “göğüs ucunu gösterme yasağı” ile ilgili maddesi, örtülü bayanların film izleme hakkı nedeniyle, TRT’de bin yıllık mermer kadın heykellerinin göğüs uçlarına uygulanmadı mı? “Bu ne nefret, türbanlı kızın çizgi romana bakma hakkı yok mu?” diye Penguen’i türbana sarmayı savunan kafa, aynı mantıkla Paul Gauguin’in tablolarına niye çarşaf giydirmesin? Pinokyo’ya “Allah sizden razı olsun!”, Oscar Wilde’nin “Mutlu Prens”inde Miller ve Hans’a “Hayırlı sabahlar!” dedirtiyor da! Yani!
Bu virüsün diğer belirtileri pişkinlik, sağırlık ve körlüktür. Virüsü taşıyan “ileri demokrat” görmek istemediği şeyi görmez, duymaz, anımsamaz, bilmek istemediği şeyi bilmez! Hani görür, bilir, duyar, anımsar da, tepkisini öyle bir demagoji içinde eritir ki, ‘aman üstüme sıçramasın’ diye, siz geri çekilirsiniz! Körlükleri göz körlüğü, sağırlıkları kulak sağırlığı değil, vicdan körlüğü, vicdan sağırlığıdır. “İleri demokratlık” çorbasının aşçısı o vicdandır. Ha Penguen’e türban, ha Çamlıca Tepesi’ne ‘camikondu’; ha Davut’un penisine buzlama, ha ÖSO’ya mühimmat; ha sevişmesiz Cemal Süreya, ha meme ucuna makas! Bu hastalıklı kafa için, tümü “insan hakları” ve “insani yardım”dır!
‘Güdümlü pervasızlık ve güvenceli cesurluk’ da bu virüsün belirtilerdendir. Yani, pervasızlıkları sisteme karşı değil, sistem muhaliflerine karşı dışa vurur. Hem de histeri halinde! Cesaretleri ise, bedel ödemeye değil, bahşiş beklemeye ayarlıdır. Yüklendikleri hiçbir risk yoktur, fakat yemlendikleri çanak çoktur. Sanatta, bilimde, siyasette yarattıkları yeni bir değer, seçkin bir eser gösteremezsiniz. Bir işe yaramazlar. Sahiplerine bahçe çiti olma dışında. Yani, dinci faşizan sistemin hizmetkârı “ileri demokrat”ın hayatla ilişkisi, ileri derecede kurumuş dikenli çalınınki kadardır.
Dörtlük
"Toprakta tohumun anlamı neyse
Hayatta insanın anlamı odur
Topraksız tohumlar nasıl kurursa
Sevdasız hayatlar o kadar bodur"
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder