21 Nisan 2013 Pazar

Barışın namusu



21 Nisan 2013, 12:08
Barışın namusu
ABD’nin son 10 yılda dünyada öldürdüğü insan sayısı dudak uçuklatır. En iyimser hesaplamayla 6 milyon. Sadece Irak’ta 2.5 milyon. Yine en iyimser hesapla, son on yılın ortalamasında ABD (direkt ya da NATO ve yandaşları ile) ayda en az 50 bin insan öldürmüş ve aynı hızda öldürmeyi sürdürüyor. ABD Başkanı “Barış Nobeli” sahibi! Şimdi bu “barışçılığı” yiyecek miyiz? Yiyen var mı bilmem ama yedirmeye çalışan çok. Obama’ya Barış Nobeli verildiğinde zil takıp oynayanları; “Başkan seçilmeseydi çok üzülürdüm” diyen “ileri demokrat”ları; Afganistan, Irak, Libya, Suriye  katliamlarında ABD destekçisi “ileri barışçı”ları anımsayın. Çoğu şimdi “Akil”! Kusura bakmasınlar: Barışın da bir namusu var!

"Akilik” soldan döküntü liberallere hayat öpücüğü gibi geldi! AKP  yardakçılarının, pişmanlık duygusuyla mızırdananları bile, yine RTE yağcılığına başladı. Daha bir ay önce, “İlk şeriat yasası çıktı; İslâmcı parti AKP intikam alıyor, laiklik tehlikede; O’nun sorunu Kürt sorununu çözmek değil, ‘seçilmiş padişah’ yetkileriyle Başkan olmak” diyen Baskın Oran değil miydi? “Akil” olunca “Yiğidin hakkı yiğide, Başbakan cesur adam, o olmasaydı birbirimizi yemeye devam edecektik!” diye dolaşmaya başladı. “Siyaset bilimci”liğin virajlı yolunda bir kez daha RTE Reklâm Müdürü gibi, hem de tam gaz!

RTE, eleştiriye yeltendikleri için kayıktan attığı liberal kürekçilerinin birkaçına ‘padişah bağışı” olarak, bu kez can simidi atıp, “işe” geri aldı! İşte zekâsının hasadı: eleştiri cüretine kalkışanlar, şimdi iki misli yağcı! Övgü dozajları eleştiriye yeltenmiş olmalarının özrü gibi! Sirklerle ilgili okuduğum bir yazıdan aklımda kalmış: En sadık, en baş eğen ve istenilen numarayı yapma becerisine sahip olanlar, cezalandırma yöntemiyle ‘eğitilirken’  ödüllendirilen yaratıklardır.

O. Baydar, “Barış olsun da kimlerin elinden olursa olsun. Savaşa kim son verecekse başımın üstünde yeri var!” diye yazmış. Buraya kadar anlaşılır! Sonra, bakmış ki bu “kim ve kimler” in sicili bozuk, içleri karanlık. Daha önce de, “En azından uzun boylu bir Başbakanımız var!” diye kürekçilik yaptığını ve karaya oturduğunu da anımsamış olacak ki, mecburen eklemiş: “Hafızamı köreltmeye, geçmişte yapılanları, söylenenleri unutmaya çalışıyorum. Ki yüreğime kuşku oturmasın!” Sayesinde tarih, gelecek umudu adına geçmişe ilişkin hafızasını köreltmeye çalışan “toplum bilimci” ye de tanık oldu!

Daha derinlikli ve aydın hassasiyetiyle bakan bir kesimde ise, ‘ne istediği anlaşılmaz’lık var. Örneğin N. Mert. Hem, “İktidar ve onu koşulsuz destekleyen çevreler, sürece iktidarın izlediği yol dışında ve ötesinde bir alan açma çabalarının önünü kesmek üzere kolları sıvamış durumda. En ufak bir eleştiriyi, AKP alerjisine yormakla işe başlıyor, sürekli yaptıkları gibi bu süreci de sol siyasetler üzerinde tepinme heveslerinin vesilesi haline getiriyorlar...Türkiye’de barışın bedelinin daha az demokrasiye razı etmekle sonuçlanması kaygısı dışında buradaki barışın savaş ve çatışmayı Suriye-İran hattına ihraç etmek gibi açılımları olabilir. İktidarın bu heveste olduğu ve hesaplarını bu yönde kurduğu açık.” diyeceksin, hem de, “Ne olur, bir barış ve demokratikleşme imkânını daha heba etmeyelim!”


Peki sol ne yapsın? “Barış imkânı heba edilmesin” diye üstünde tepinmelerine razı mı olsun? Kaygılarını yutup, sussun mu? “Barış” maskesiyle dolaşan savaş kışkırtıcılığını, “namus” maskesiyle dolaşanları görmezden, duymazdan mı gelsin? Sol, şu sıralar fedakârlık gösterip solculuktan vaz mı geçsin? ‘RTE akilleri’, barış görüşmeleri ve akillikle ne alâkası varsa, ikide bir “Bugünkü siyasi yelpazede gerçek sol parti AKP’dir” diskurları, “Tarihimizin en güclü cesur lideri” reklâmları “Büyüyen Türkiye” fetvalarıyla kanal kanal dolaşsın, sol da bunu sineye mi çeksin? Öyle mi?

Metin Çulhaoğlu, soL’da, “Belge, Mahçupyan, Dilipak, Karakaya ve başkaları ha bire konuşacak da biz susacak mıyız?” diye sormuş. Yüreği gerçekten kanın durması, barış ve halkların kardeşliği için çarpan devrimcilerin, ‘barış maskeli savaş sabıkalıları’na kuşkuyla bakmaları doğal değil mi? Bir yanıt lütfen!

-----------------

Shakespare:
“Namus görünmeyen bir cevherdir. Çok kere ona sahip olmayanlar sahipmiş gibi görünürler.”

 Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder