Kültür Bakanlığı, karanlıkta ve karanlık kafalarca, karanlık hesaplarla kapılar ardında planladığı ve sakladığı TÜSAK ‘baklasını’ sonunda dilinin altından çıkardı! Başbakan’ın göstermelik ‘Açılım Görüşmeleri’ için ‘çay davetleri’ misali, Kültür Bakanlığı da TÜSAK (Türkiye Sanat Kurumu) Yasası’nı görüşmek için, önemli kısmını es geçtiği sanat kültür kuruluşlarının bir bölümünü ‘çalıştaya’ davet etti! Katılan örgüt temsilcileri, oynanmak istenen oyunu ve iktidarın karanlık planlarını protesto ederek toplantıyı terk ettiler. Daha sonra 52 sanat örgütü ortak imzayla şu açıklamayı yaptı:
“TÜSAK Yasa Tasarısı’nın varlığı, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerince, yazılı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na defalarca soruldu. Ancak böyle bir çalışmanın olmadığı resmi olarak bildirildi: ‘YALAN’ SÖYLENDİ.
Bir yıldır gizlenen taslak, ancak toplantıdan üç gün önce, Bakanlık tarafından resmi olarak ortaya çıkarıldı ve toplantı çağrısı yapıldı: BU BİR ‘DAYATMA’DIR.
3 Mart 2014 tarihinde toplantıya girdiğimizde, sanat üreten kuruluşların ve temsilcilerinin azlığını gördük; sanat alanı ile ilgili birçok uzman kişi ve kuruluşun çağrılmadığını, katılma taleplerinin de bakanlıkça reddedildiğini öğrendik: BU TERCİH ‘MANİDAR’DIR.
Bakanlığın bu toplantıyla; devletin sanat kurumlarını yok ederek, ülkemizin kültür sanat yaşamını hükümetlerin güdümüne teslim eden ve sanatı ticarileştirecek olan bu taslağı meşrulaştırarak, katılımcıları bu yok edişe ortak etmeyi amaçladığı görüldü: BU ‘KÖTÜ NİYET’TİR.
Türkiye’deki sanatı, ‘Bakanlar Kurulu’nun atayacağı 11 bürokratın yönetmesini öngören bu taslağın yasalaşması halinde; sanatın her disiplini hükümetlerin güdümüne ve piyasa koşullarının acımasızlığına terk edilecek; halkımız devlet kurumlarının erişilebilir bedellerle sunduğu bilet fiyatları yerine astronomik rakamlar nedeniyle sanattan mahrum kalacak; bu alanın tüm çalışanları, açık bir mağduriyete mahkûm olacak ve sanat özgürlüğünü yitirecektir. BUNLAR, ORTAĞI OLAMAYACAĞIMIZ BİR ‘İHANET’TİR. İŞTE BU GEREKÇELERİ AÇIKLAYARAK TOPLANTIYI TERK ETTİK”.
AKP ‘Siyasi İslam’ hesabıyla ABD güdümünde iktidara geldiğinden beri, Anadolu halklarının değerlerine, ülkenin birikimlerine sinsice, pervasızca saldırdı. Saldırının boyutu bu coğrafyanın ataları; Yunus’u, Kaygusuz’u sansürleme cüretine ulaştı. Halkın, ülkemizin geleneksel ve çağdaş değerlerinin altını oyup, yerini ‘muhafazakâr kültür’ diye niteledikleri ‘dinci gericiliğe’ dayalı bir yapıyla doldurmayı planladılar. Çağdaş eğitim anlayışına saldırdılar; bilime, şiire, heykele, müziğe saldırdılar; farklı kültür ve inançlara saldırdılar. İşi okul kitaplarında kültür değerlerimizi sansürlemeye, Televizyonlarda klasik eserleri buzlamaya dek vardırdılar. TÜSAK planı da, bu saldırı ve dayatmalar zincirinin bir halkasıdır. Güdüden amaç: Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Senfoni Orkestrası’nın yanı sıra, Güzel Sanatlar Müdürlüğü yasalarını da lâğvederek, bu kurumları Türkiye Cumhuriyeti tarihinden silmektir.
Halkın ve ülkenin birikim ve değerlerine toslayanların sadece boynuzları değil, boyunları da kırılır. Yani ‘çarpılırlar’! Bu ‘çarpılma’ dünyevidir. Hayatın cezasıdır. ‘Uhrevi’ anlamındaki gibi lafta kalmaz. İnsanlık tarihi, Hitler’den Mussolini’ye dek, bu ‘çarpılma’nın örnekleriyle doludur. Aslolan; güçlü, kalıcı ve ölümsüz olan şey; siyasi iktidarların çıkar ve yağma hesaplarına göre yaptıkları günübirlik planlar değil, halkın hayat ve kendi coğrafyasında biriktirdiği, kökleri yüzyıllara dayalı değerlerdir.
Şimdi gecikmeksizin isyan zamanı. Aydınlık ve çağdaşlıktan yana tüm yurtseverlerin Dadal ruhunu kuşanma zamanı. Kara kafalıların karanlık hesaplarına isyan, sanatçının halkına namus borcudur.
---------------------------------------------------------
Shakespeare: “Bir dakika geç olacağına, üç saat erken olsun!”
“TÜSAK Yasa Tasarısı’nın varlığı, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerince, yazılı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na defalarca soruldu. Ancak böyle bir çalışmanın olmadığı resmi olarak bildirildi: ‘YALAN’ SÖYLENDİ.
Bir yıldır gizlenen taslak, ancak toplantıdan üç gün önce, Bakanlık tarafından resmi olarak ortaya çıkarıldı ve toplantı çağrısı yapıldı: BU BİR ‘DAYATMA’DIR.
3 Mart 2014 tarihinde toplantıya girdiğimizde, sanat üreten kuruluşların ve temsilcilerinin azlığını gördük; sanat alanı ile ilgili birçok uzman kişi ve kuruluşun çağrılmadığını, katılma taleplerinin de bakanlıkça reddedildiğini öğrendik: BU TERCİH ‘MANİDAR’DIR.
Bakanlığın bu toplantıyla; devletin sanat kurumlarını yok ederek, ülkemizin kültür sanat yaşamını hükümetlerin güdümüne teslim eden ve sanatı ticarileştirecek olan bu taslağı meşrulaştırarak, katılımcıları bu yok edişe ortak etmeyi amaçladığı görüldü: BU ‘KÖTÜ NİYET’TİR.
Türkiye’deki sanatı, ‘Bakanlar Kurulu’nun atayacağı 11 bürokratın yönetmesini öngören bu taslağın yasalaşması halinde; sanatın her disiplini hükümetlerin güdümüne ve piyasa koşullarının acımasızlığına terk edilecek; halkımız devlet kurumlarının erişilebilir bedellerle sunduğu bilet fiyatları yerine astronomik rakamlar nedeniyle sanattan mahrum kalacak; bu alanın tüm çalışanları, açık bir mağduriyete mahkûm olacak ve sanat özgürlüğünü yitirecektir. BUNLAR, ORTAĞI OLAMAYACAĞIMIZ BİR ‘İHANET’TİR. İŞTE BU GEREKÇELERİ AÇIKLAYARAK TOPLANTIYI TERK ETTİK”.
AKP ‘Siyasi İslam’ hesabıyla ABD güdümünde iktidara geldiğinden beri, Anadolu halklarının değerlerine, ülkenin birikimlerine sinsice, pervasızca saldırdı. Saldırının boyutu bu coğrafyanın ataları; Yunus’u, Kaygusuz’u sansürleme cüretine ulaştı. Halkın, ülkemizin geleneksel ve çağdaş değerlerinin altını oyup, yerini ‘muhafazakâr kültür’ diye niteledikleri ‘dinci gericiliğe’ dayalı bir yapıyla doldurmayı planladılar. Çağdaş eğitim anlayışına saldırdılar; bilime, şiire, heykele, müziğe saldırdılar; farklı kültür ve inançlara saldırdılar. İşi okul kitaplarında kültür değerlerimizi sansürlemeye, Televizyonlarda klasik eserleri buzlamaya dek vardırdılar. TÜSAK planı da, bu saldırı ve dayatmalar zincirinin bir halkasıdır. Güdüden amaç: Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Senfoni Orkestrası’nın yanı sıra, Güzel Sanatlar Müdürlüğü yasalarını da lâğvederek, bu kurumları Türkiye Cumhuriyeti tarihinden silmektir.
Halkın ve ülkenin birikim ve değerlerine toslayanların sadece boynuzları değil, boyunları da kırılır. Yani ‘çarpılırlar’! Bu ‘çarpılma’ dünyevidir. Hayatın cezasıdır. ‘Uhrevi’ anlamındaki gibi lafta kalmaz. İnsanlık tarihi, Hitler’den Mussolini’ye dek, bu ‘çarpılma’nın örnekleriyle doludur. Aslolan; güçlü, kalıcı ve ölümsüz olan şey; siyasi iktidarların çıkar ve yağma hesaplarına göre yaptıkları günübirlik planlar değil, halkın hayat ve kendi coğrafyasında biriktirdiği, kökleri yüzyıllara dayalı değerlerdir.
Şimdi gecikmeksizin isyan zamanı. Aydınlık ve çağdaşlıktan yana tüm yurtseverlerin Dadal ruhunu kuşanma zamanı. Kara kafalıların karanlık hesaplarına isyan, sanatçının halkına namus borcudur.
---------------------------------------------------------
Shakespeare: “Bir dakika geç olacağına, üç saat erken olsun!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder