16 Şubat 2014 Pazar

Çaresi İsyan Olmuştur


Çaresi İsyan Olmuştur

Nihat Behram

nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
16 Şubat 2014, 11:23
Nâzım ‘Türküler’ şiirinde “İnsanların türküleri... daha uzun ömürlü, kendilerinden” diyordu. Nasıl da derin, gerçekçi, anlamlı bir sözdür. Haluk Çetin, tam da o derinliğin eşiğinden, bir kez daha sesleniyor bize türkülerimizle. Kimi bin yıldır sürdüregeldiği yaşamıyla ölümsüzlüğünü çoktan kanıtlamış, kimi ölümsüzlüğün rüzgârı olarak yüzyıllardır ruhumuzda esen, kimi ölümsüzlüğün ateşiyle düşümüzde gezen türkülerimiz; ruhunla soludun mu, insanı yaşamın parçası kılan, hayata saran türkülerimiz...


Haluk Çetin’in Arda Müzik tarafından çıkarılan yeni albümünde, her biri ölümsüzlük rüzgârıyla esen 11 parça var. Köroğlu’ndan “Gökte Uçan Telli Turnam”, Karacaoğlan’dan “Bir Bir Yandan”, Pir Sultan’dan “Bize de Banaz’da”, Dadaloğlun’ndan “Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri”, Muhyi’den “Zahit”, Veysel’den “Derdimi Dökersem Derin Dereye”, Mahzuni’den “Mevlam Gül Diyerek”, Neşet Ertaş’tan “Gönül Dağı”, Muhlis Akarsu’dan “Karnı Büyük Koca Dünya” ve Nâzım’dan Altan Gördüm’ün seslendirdiği “Türküler” şiiri. Albüme adını veren “Çaresi İsyan Olmuştur” ise, Ataol Behramoğlu’nun Yunus Emre esinli aynı adlı şiirinden Haluk Çetin bestesi.

Haluk Çetin’in sesinde, ipekten çiçekler üstünde kelebekler uçuşur. Öyle yumuşacık, öyle nazenin, öyle kırışıksız... Hedefini bilen, kozasına tutkun, kararlı mı kararlı. Şiirden beslenen, türkülere yaslanan bir ses. Acılarla ıslanan, sevinçlerle süslenen bir ses. Narin mi narin ama keskin mi keskin! Kırlara sevgili, dağlara yoldaş. Sevdanın sırdaşı, öfkeye yandaş. Haluk, “Çaresi İsyan Olmuştur”da tümünü toplamış.

Avrupa’da şiir konulu bir toplantıda, “Sahnesinde şiir okuyacağımız salonlar insanla dolar, şiirlerimizi çoğu zaman binlerce insanın doldurduğu alanlarda okuruz” dediğimde, İsviçreli bir şair, şaşırmış, “Okuduğunuz, şiirden başka bir şey olmalı” demişti. Bizim coğrafyamızda şiirle türkü yüzlerce yıldan günümüze birlikte süzülegelmiş. Yunus’tan Pir Sultan’a, Dadal’dan Karacaoğlan’a halk ozanlarımızın her biri aynı zamanda büyük şairdir. Anadolu halkı, türküyü sadece ezgisiyle değil, şiiriyle dinler. Yani, Veysel’i dinleyenin ruhunda, onun ezgisi “Derdimi dökersem derin dereye, doldurur dereyi düz olur gider” sözleriyle birlikte titreşir. Ya da Pir Sultan’ın, “Benden selam olsun ev külfetine, çıkıp ele karşı ağlamasınlar” dizeleri. Ölüme giden bir insanın, zalime boyun eğmezliğini hangi söz bundan daha derin anlatabilir? O derinlik ölümsüzlüğün gizidir. Sesinde bu derinliği taşıyan insan ölür ama sesi ölümsüzdür. Bakın, Deniz Gezmiş’in öldürülme öncesi babasına bıraktığı mektupta aynı duygu yankılanır. Nâzım’ın “İnsanların türküleri daha uzun ömürlü kendilerinden” dizesi de bu anlamdadır.

Haluk Çetin sesini böyle bir mirastan besliyor. Önceki albümleri olan “Şiiriçi Şarkılar” “Kendini Saklama Çiçekleri” ve A. Behramoğlu şiirlerinden yapılan şarkıları içeren “Aşk İki Kişiliktir” bu mirasın çağdaş yankılarıdır. Ataol ile Haluk’un uzun yıllardır ‘şiir - müzik dinletisi’ olarak sürdüregeldikleri etkinlikler, sanat dünyasında başlı başına bir olaydır. Ülkenin hemen her köşesinde düzenlenen (üç yüzü geçti) bu etkinliklerde, yüz binlerce insanı şiir ve müzikle kucakladılar. Kökleri insani değerlerden beslenen derin Anadolu kültürüne dayalı bu sanat olayının, bu boyutta, dünyada bir başka örneği yoktur. Nâzım kadar, Yunus kadar, Nâzım’la Yunus’un gönüldeşliği kadar Anadolu’ya özgüdür.

Bir ucunda Nâzım ve Ataol, bir ucunda Dadaloğlu ve Karacaoğlan, geleneksel ile çağdaş, Haluk Çetin’in “Çaresi İsyan Olmuştur” albümünde buluşup birlikte tutuştular. Kutlu olsun!

-----------------------------------------------------
Ataol Behramoğlu:
“Sesime kulak ver gülüm
  Tutsaklığa yeğdir ölüm
  Nerede varsa böyle zulüm
  Çaresi isyan olmuştur”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder