tag:blogger.com,1999:blog-65368515733826170972024-02-19T00:17:54.624-08:00Nihat BehramAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.comBlogger169125tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-84251864526085784912016-11-11T08:13:00.001-08:002016-11-11T08:13:51.249-08:00Nihat Behram'dan Çocuk ve yetişkinler için başucu kitapları..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdKCdgQq2QYrpKidceYKSoW0e88oU8kaTmmdDAuh8OMS-iwRlFIqQFUPgDf5JhlC08TI43jlSmSACVmu6aOwqFSh_MkcwYWVsaFe4jrg91I74c_jVHViEFgGffJFpn4XPcr6mFNzk5eXU/s1600/Tan%25C4%25B1t%25C4%25B1m.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdKCdgQq2QYrpKidceYKSoW0e88oU8kaTmmdDAuh8OMS-iwRlFIqQFUPgDf5JhlC08TI43jlSmSACVmu6aOwqFSh_MkcwYWVsaFe4jrg91I74c_jVHViEFgGffJFpn4XPcr6mFNzk5eXU/s1600/Tan%25C4%25B1t%25C4%25B1m.jpg" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-81757897792684014062015-03-14T01:40:00.003-07:002015-04-03T00:40:50.770-07:00Sol Dergi Yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2hyphenhyphenOxIT55vWXsCv7Zh1Hd4h4Jw1pglMrh2riArb__olbfVc178xbUk5brFn2RdL0J-GhaRIvJSLf67X7K-rWnohM-XosFHxdYAEv-de_1tf5rFvPza1vfxcZwWZqDjD4AGj_rSMxIKOU/s1600/soL_dergi_32_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2hyphenhyphenOxIT55vWXsCv7Zh1Hd4h4Jw1pglMrh2riArb__olbfVc178xbUk5brFn2RdL0J-GhaRIvJSLf67X7K-rWnohM-XosFHxdYAEv-de_1tf5rFvPza1vfxcZwWZqDjD4AGj_rSMxIKOU/s1600/soL_dergi_32_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Bardağın dolu yanı: Acaba ‘örtünme evrimi’ nasıl başladı, ‘incir yaprağı’yla mı?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Türban da “yetmez ama evet” konusu oldu! Balıkesir Müftü Yardımcısı, “tesettür başı değil, bütün bir bedeni örtmektir! Türban takmak yetmez, kadınlar iyice kapansın. Modaya dayalı tesettür kadının cazibesini kapatmıyor, aksine ön plana çıkarıyor” diye buyurdu! İşin endazesi iyice kaçtı. “İffet, edep, mahremiyet” üstüne verilen “fetva”lardan “inanç ortamı” toz duman! Kim neyi nasıl görüyor, anlamak da mümkün değil! Vaazlarda belirtilen “kadının tahrik unsurları”nı saymaya kalksan sonu gelmez! “Ana dizi” bile buna dahil! Altı yaşındaki çocuğun saçından, sokağa çıkan hamile kadına dek neler yok ki! Müzedeki bin yıllık mermer heykelden vitrindeki plastik mankene dek nerde kadın görüntüsü varsa izlediler, buzladılar, bezlediler, dahası balyozladılar. Bebeğe tecavüzle zina aynı kefeye konuldu! IŞİD bir fetvayla “kadınların ortalıkta sandalyeye oturması”nı yasakladı! Sandalye sözcüğü Arapçada “erkek” olduğu için! “Mahremiyeti örtme” çabası, morgda kadavralara don giydirme noktasına dayandı! Ne kadar çember sakal, o kadar fetva! Yani “inanç önderi”nin kim olduğu konusu da toz duman! Hükümet sözcüsünden şehir müftüsüne, bakanından mahalle imamına, “kedicik”lisinden “cüppeli”sine, “yavuz” vekilinden “havuz” yazarına, “Nurcu”sundan “Nusracı”sına, “takkeli”sinden “tekkeli”sine dek, konuşan konuşana! Anlamadım gitti: Şu “örtünme konusu” ne derin meseleymiş!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
İnsan, ister istemez “işin kökü”nü merak ediyor! Ama başta medya ve internet, “bilgi kaynakları” da toz duman! “Edep ve örtünmenin kökeni” konusunundaki sonuçları sıralasan bin cilt tutar! “Havva Anamızın incir yaprağı”ndan günümüz “burka”sına dek, “örtünmenin tarihi”ni öğrenmeye ömür yetmez! İşin tuhafı, “Hz. Adem ve Hz. Havva dünyaya incir yaprağına sarılı mı indiler? Allah onlara kıyafet yapma ilmi vermemiş miydi? Hz. Havva, İslam tesettürü gibi mi giyiniyordu” türü soruların da, “Âdem ve Havva cennette saklı ve gizli otururlarken ayıpları açılarak yeryüzüne gelmiş oldukları gibi, Âdemoğullarından her biri de ana karnında ‘döl yatağı’ içinde saklı ve gizli olarak rızıklanıp dururken çırılçıplak yeryüzüne indiler. Sonra da ayıplarını örtecek veya giyinip kuşanıp süslenecek şekilde fakirce veya zengince iki çeşit elbise ile korunmaya ve örtünmeye imkân buldular” türü yanıtların da haddi hesabı yok! Kökenimiz hakkında “ulema” açıklaması ise Darwin’in “ruhuna el fatiha”: “A’raf suresi 189. ayette ‘sizi bir tek candan (Adem) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva) yaratan O’dur...’ denmekte. Bu nedenle insan nesli bir ana ve babadan olan çocuklar yolu ile çoğalmıştır. Ancak kardeş evliliği gibi yasak bir duruma bir defaya mahsus çok özel bir yaratılış süreci ile ve belli bir çocuk sayısı için müsaade edildi. Havva anamız her defasında bir kız ve bir oğlan olmak üzere ikiz çocuk doğuruyordu...” Gel de inan!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Tamam, bu konuda kaynak bol, ama bilgi mi yüklü, safsata mı, sorun orada. İlk başlarda “incir çekirdeği doldurmaz” konuların tahribatını gördükçe geriliyordum. Gelinen yerde “bardağın dolu yanı”yla avunmaya başladım! “Astarı yüzünden pahalı”ya geldi, ama sonunda dinciliğin ipliği de pazara çıktı, ne “mal”ın inandırıcılığı kaldı, ne “tezgâh”çı erketelerin! “İnanç tacirleri”nin ne menem hırsız, arsız, yalancı, rüşvetçi, sahtekâr, katil ruhlu olduğunu bir gram akıl ve vicdan sahibi herkes gördü. Artık çocuklar bile “örtün” diyene “saç edep yeri mi” diye soruyor, gençler “dinci”liği sorguluyor! Kadının tecavüze uğramasını “mini etek giymesi”ne bağlayan yobazın içi dışına vurdukça tosladı ki ne toslama! Dinci kafanın hükmü altında sadece bilimin, kültürün, eğitimin, doğanın değil, medyanın, hukukun, ordunun, polisin de ne hale geldiğini “sağır sultan’ duydu! İnancı “rüşvet saati”ne ayarlı, “bakaracı makaracı” bakanlar fosladı ki ne foslama! İktidarı ele geçirenlerin “talanı paylaşma” dalaşında “ahiretteki sırat köprüsü”nün dünyadaki “parelel”i esnedi ki ne esneme! Yalancının mumu söndü, kürekçi kendi kusmuğuna sindi, dinci yapılanma erketesi “gazeteci, akademisyen” sıfatlı zevzeklerin cakaları bozuldu, koflukları ortalığa saçıldı, tepetaklak döndüler! “Boko Haram”ıyla, “IŞİD”iyle ve onların hükümetlerdeki eşitiyle, dünya alem ve de insanlık tarihi, bir kez daha tanık oldu ki, dinci cehaletin varacağı yer caniliktir! “Bardağın dolu yanı” bu. Yazık ki o “doluluk” nice acıların sonucu! Cehaletin doğuracağı vahşeti görmesi için insanlığın illaki bunca bedel mi ödemesi gerekirdi? “Bedeli ağır oldu, ama sonunda yobazlığın ipliği de pazara çıktı diye avunmalı” desem de, lanet olsun, böyle avunmanın da canı cehenneme!</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-92190086363387111882015-03-06T04:25:00.000-08:002015-04-03T00:39:54.830-07:00Sol Dergi Yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpf61mUriL87U85y_GOSPEwRuoB4vWz3tue54ZEKepjbbOIJ9oS7TD9_u_Jyi-hVyEVXnv-AaMaKrpziuS-GOWUGN7H8ZD5FYYqzIBHX19okZGpt5DP2DjQvK0jUHN1KRGYvrJl_J1Spk/s1600/soL_dergi_31_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpf61mUriL87U85y_GOSPEwRuoB4vWz3tue54ZEKepjbbOIJ9oS7TD9_u_Jyi-hVyEVXnv-AaMaKrpziuS-GOWUGN7H8ZD5FYYqzIBHX19okZGpt5DP2DjQvK0jUHN1KRGYvrJl_J1Spk/s1600/soL_dergi_31_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Yobazlığı Karacaoğlan’la süpürmek!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Toroslar sığar mı ki Karacaoğlan türbana sığsın?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Mersin Atatürk Parkı’ndaki, “Karacaoğlan’ın Elif’e aşkını simgeleyen” üç metrelik tunç heykel de yobazlardan “kısmet”ini almış, saldırganlar gece karanlığında ilkin Karacaoğlan’ın sonra da sevgilisi Elif’in kollarını demir testeresiyle kesmişti. Heykeltraş Metin Yurdanur, 1991’de yaptığı heykelin “Deniz kıyısında iken 2000 sonrasında parkın ücra bir köşesine taşındığını” söylüyor. Bu uygulama nedeniye Belediyeyi “ağaçlar büyür ama heykel büyümez” diyerek heykelin eski yerine getirilmesi için uyarmış. Sevda ozanı Karacaoğlan yüzlerce yıldır halkın gönlünde yüzlerce kat büyüyen ölümsüz bir ata ozan olduğu için, Yurdanur’un heykelini ağaçlarla “büyüme yarışı” içinde düşünmesini geçiyorum! Esasa, yani dinci yobazlığın Karacaoğlan’a duyduğu kine gelirsek: Heykeltraş’ın bu konuda da kafası muglâk! “Bu saldırıyı yapanların bilinçli olarak heykel düşmanlığı yaptığına ihtimal vermek istemiyorum, birkaç kendini bilmez yapmıştır, heykeli daha açık, daha aydınlık bir yere taşırsak bu tür saldırılar olmaz” diyor. Bu “tahmin”ini de heykeltraşın “saflığı”na verip geçiyorum. Çünkü Karacaoğlan’ı “yumruğu”yla değil “umduğu”yla savunduğu için, bu düzende “umduğu”yla değil “bulduğu”yla yetinmek zorunda! Yine çünkü: Karacaoğlan’ın özgürlük mekânı parkın karanlık ya da aydınlık köşeleri değil, dinci yobazlık sisteminin alaşağı edildiği aydınlık toplumdur. 2008’de Mine Şenocaklı’nın benimle yaptığı söyleşide, “yüzyıllar önce Karacaoğlan, ‘Aşık bilir aşıkların suçunu / Cennet sandım yâr koynunun içini / Tarayıp zülfünü düzelt saçını / Hilal kaş üstüne sal kara gözlüm’ demiş. Siz şimdi türbanın mı yanındasınız, Karacaoğlan’ın mı? Sevdiğinin saçlarını bu kadar güzel anlatan ozanların çıktığı bu topraklarda, Katar’dan mı, Bahreyn’den mi, her nereden gelmişse, saçı gizleyen türbanı mı tartışacağız? Kökünüz türban mı, Karacaoğlan mı, karar vereceksiniz! Eğer Karacaoğlan’sa türban tutmaz” demiştim. Bakmayın siz imamın “yüzde 50” şişinmesine! Karacaoğlan gibi atası olan halk esmeye görsün, “sel gider kum kalır”! Bırak testereli saldırıyı, Karacaoğlan’a dil uzatmak bile dinci faşistliktir! Onu hedef almaları boşuna değil, karanlıkta saldırmaları da! Düşman bildikleri Karacaoğlan’a halkın tutkusundan ölümüne korkuyorlar. Saldırganlar heykeltraş Yurdanur’un sandığı gibi “birkaç kendini bilmez” değil. “Muhafazakâr sanat” adlı yobazlığın temsilcileri, dinci sistemin en üst makamlarında. Hem de “prof, akademisyen” sıfatlı! Prof. İskender Pala, “düğmelerin falan dar geldiğini anlatan türküler var, tahrik edici ve ahlak dışı oldukları için yasaklanmaları gerekir” demedi mi? “Sıkça dikmiş kız döşünün düğmesin / Sıkmış, memelerim gerilsin deyi” türündeki Karacaoğlan türkülerinden kasıtla! Aynı şahıslar, “siyasi rant” iştahıyla cenazesine “akbaba” gibi üşüştükleri Neşet Ertaş için de, daha mezarı kurumadan “onun türkülerinde ahlâkla çelişen erotizm vardır” diye ulumadılar mı? Pornoyla erotizmin farkını ayırt edemeyen cehaletin, yobazlığı “akıl, bilgi, ahlâk” diye sunması ve Karacaoğlan’a saldırması normaldir. Bu kafa, “anasının dizinden tahrik olan” kafadır! Bu kafa, 6 yaşındaki çocuğun saçına cinsellik yükleyen kafadır! Bu kafa sokakta gördüğü hamile kadını pornografik bulan kafadır! Ellerinden gelse ne Yunus kalacak, ne Pir Sultan! “Ben bu zerrak (ikiyüzlü) sofulardan / Gayri bir şeytan bilmezem” diyen Kaygusuz Abdal günahkâr, Neyzen desen zaten cehennemlik! Dedim ya, ellerinden gelse Anadolu kültürü “sil baştan” olacak! Dinci yobazlığın güvelenip sinsice kemirmediği ne geleneksel kültür kaldı ne çağdaş kültür. Bale, tiyatro, opera, heykel derken halkın yüzlerce yıllık türkülerine dayandılar. Ama unuttukları şu: Hiçbir şey ruhun öz besinine kavuşması için verilen kavgadan daha güçlü, daha dirençli, daha muhteşem olamaz. Fidanın öz besini toprağıysa, insanınki de sevdasıdır! Sevdanın Karacaoğlan’dan yüce atası mı var?. Bir yanda Karaca’nın açıldıkça rüzgârlaşan nefesi, bir yanda saçlara sıkı sıkı kapanan türban! Bana “hangisi kalıcı” diye soracak olsanız, “dalga mı geçiyon allasen” diye gülesim gelir! Hayatın kendisi meydan!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * *</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Hayat Yaşar Kemal’imizi uğurladı; döşeği Toroslar, yorganı gökyüzü olan Karaca’nın, Dadal’ın, Yunus’un yanına; yağmur, rüzgâr ve ırmaklar atalarımızın kanatlarıdır; gökte yıldız, dalda tomurcuk, yürekte umut; öksüze kardeş, güçsüze candaş, mazluma yoldaş; onlar onurlarıyla geçtiler bu dünyadan, ölüm kavramının çeperlerini kırarak; ondan ki her an hayatımızdalar</div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-39128616179792346912015-02-27T10:13:00.001-08:002015-02-27T10:13:22.084-08:00Sol Dergi Yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmc__hgYWCUJZlnov8gJjALgQCRYdIcRkvocSZRDA3fhiSEFw0Lbh6MYLLcQxEDQNMegD2iV4uZ4Y8etrBJMIhD5t80m228X_jeSq8RVzp0SVFMPThJFM3aeIvzI7JqCc1D5bfeJNwwhM/s1600/soL_30_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmc__hgYWCUJZlnov8gJjALgQCRYdIcRkvocSZRDA3fhiSEFw0Lbh6MYLLcQxEDQNMegD2iV4uZ4Y8etrBJMIhD5t80m228X_jeSq8RVzp0SVFMPThJFM3aeIvzI7JqCc1D5bfeJNwwhM/s1600/soL_30_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-60603303327175048622015-02-22T01:13:00.002-08:002015-02-27T22:10:24.087-08:00Sol Dergi Yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPUD1bg7eGFarWyZQeJ9SbRp7vQOFiXgdd0j0Li93bCf44CzxIzSBs2sluEqi2LYMhhrjLClNQ4nnpmdoqMZBhqkg9eiQDADp1Cn7lswWcQ-MwCtd1UTGVb6nseFkBK9165cVLk2OieyU/s1600/soL_dergi_29_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPUD1bg7eGFarWyZQeJ9SbRp7vQOFiXgdd0j0Li93bCf44CzxIzSBs2sluEqi2LYMhhrjLClNQ4nnpmdoqMZBhqkg9eiQDADp1Cn7lswWcQ-MwCtd1UTGVb6nseFkBK9165cVLk2OieyU/s1600/soL_dergi_29_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Aptallığın egemenliği</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Kuyuya taş atan akılsız da, çıkarmaya çalışanlar çok mu akıllı? Ticani sakallının biri “çalışan kadın fuhuşa destek oluyor” türü hırıldanmaya görsün, toplumda “yorum hamaratlığı” başlıyor! Vekiller, uzmanlar, ilahiyatçılar... Herkes “kuyudaki taş”ın peşinde! Son karar için tv’ler “konuyu halka soralım” diye kolları sıvıyor, Meclis’teki vekillerden sokakta insanlara dek “konuya ilişkin düşünceler” soruluyor! Gazeteler, “çoğunluğun düşüncesi” için “evet, hayır” anketlerine başlıyor. Öyle ya, “demokrasi”de seçim önemli, tek doğru çoğunluğun dediği! Muhabirin sokakta mikrofon uzattığı bir aptal,”efendim” diyor, “Hocamız Kitaba dayanarak söylediyse doğrudur! Belki de artan fuhuşa çare olarak söylemiştir”! Muhabir, “yani?” dediğinde adam, “yani, yine doğru”!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Hele ki diktatörün kehanetleri! En derin kuyudan daha karanlık haldeki ortama attığı “kadınla erkek eşit değildir” türünden bir “taş” cümlesinin, “nereden gelip nereye gittiğini” bulmak için toplumun her kesiminde en az bir hafta sürecek “arama faaliyeti” başlıyor! “Son kararı halk verir” diyerek muhabirler yine “halka sormak” için” sokağa çıkıyorlar! Muhabirin düşüncesini sorduğu örtülü hanım, “zaten Rabbim bizi erkeğin kaburga kemiğinden yaratmamış mı” diyor.</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bazen muhabirler sokaktaki halkın “akıl nabzı”nı da yokluyor! “Nesli tükendi deniyor, ama Türkiye’de bir dinazor göründü, sizce koruma altına almak gerekir mi” diye soran muhabiri, “evet, koruma altına almalı” diye yanıtlayan da var, “Cenabı Allah’ın neslini tükettiği şeyi korumak olmaz” diye yanıtlayan da. (İki yanıtın sahibi de üniversite öğrencisi, ikincisi türbanlı bir “hanım kızımız”!) Zekâ yarışmalarına gelince: “Tuz Gölü nerede” sorusunu “Rusya’da” diye yanıtlayan da var, “Kıbrıs’ın Karadeniz’de olduğunu” söyleyen de. Eh, en yüksek makamda oturan kişi, “Amerika’yı Müslümanlar keşfetti” demedi mi? Hadi, buraya kadar “zırva, komik” deyip geçelim, ya sandık? Ülkenin kaderini zırvanın tayin etmesi de mi komik?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Cehaletle cesaret arasında gizli bir uyum mu var acaba? Bakıyorum, fikri sorulunca en cesur konuşanlar, en cahiller! “Dönen dolabın” biraz farkında olanların çoğu ürkek! “Zorunlu din dersi anaokulundan başlamalı mı” sorusuna, dinci, “çocuklarımızın dinimizi öğrenmesi niye kötü olsun” diye çemkiriyor, cahil “çok yerinde bir karar” diye çalkanıyor! Aklı başında olanlardan “elbette kötü, topluma yapılabilecek en büyük kötülük! Her şeyden önce tek inancın dayatması, dinci faşizmin karanlık hesabı” diye öfkesini dışa vuran neredeyse yok! Konu cami, ezan falan olduğunda manzara yine aynı. Cami dikmedikleri yer kalmadı, koruma altındaki yeşil alanlar ve sahillere dek uzandılar. En ufak tepkiye dincilerin en yumuşak yanıtı, “ezan sesinden rahatsız mı oldunuz” türü hırıldanma! İlericiler ise, ne düşündüklerini “camiye karşı değiliz ama burası sit alanı” falan diyerek “dinci tepkiye bulaşmadan” söylemek için, bin dereden su getiriyor. “Evet, beni rahatsız ediyor! Her köşede, her sokakta caminin ne işi var? Evin iki yanında sabahın köründe, mikrofandan bangır bangır bağıran imam sesiyle uyanmak zorunda mıyım? Sabah namazına kalkacak kişinin evine bir çalar saat koyması çok mu zor” demek sanki suç, diyen yok!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Dinci yobazlık, karanlığın en koyusudur. Düşünmeye değil tapınmaya, akıl gücüne değil akıl güçsüzlüğüne dönüktür. Tapınmak aydınlanmaya, gelişmeye, bilime, insanın ve toplumun özgürleşmesine değil, aptallaşmaya, köleleşmeye hizmet eder. Bir toplum için en büyük tehlike “tapınmacılığın”, yani aptallaşmanın yaygınlaşmasıdır. Öyle bir toplum, teslim olmuş toplumdur. Akıl gücünden yoksun bir toplumu paranın güçlüleri yönetir. Bayrağı korkudur. Sandık, bu teslimiyeti perçinler! Kaderi değiştirecek olansa, örgütlü halk güçleri, cesaret ve sokaktır!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<br /></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * *</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Neden acaba aklı olan insan evrenin en aptalı</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Arıya sordum, “ben balımla doymasını bilirim” dedi</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Eriğe sordum, “ben dalıma uymasını bilirim” dedi</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Doyumsuz ve uyumsuz insansa ha bire kendini yedi</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-14376859325361421612015-02-15T07:54:00.001-08:002015-02-27T22:11:35.929-08:00Sol Dergi yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMBV99X5kQ3YghX436ddKzd31bRILuEeuQxdUrYeU6EbP-Xn_WUs5GH05LJKymMxHNFG_vve0b4B68gupkHeeWsmMH9ctAYojtUvu0Rz85D_TfI0g8eeN-8SkuV3jZJoYAnvSokUE6EYs/s1600/soL_dergi_27_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMBV99X5kQ3YghX436ddKzd31bRILuEeuQxdUrYeU6EbP-Xn_WUs5GH05LJKymMxHNFG_vve0b4B68gupkHeeWsmMH9ctAYojtUvu0Rz85D_TfI0g8eeN-8SkuV3jZJoYAnvSokUE6EYs/s1600/soL_dergi_27_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Diren, ulaşırsın!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Seçimde oyların yüzde 36,3’ünü alsa da Çipras, yemin törenindeki tavrıyla halkının en az yüzde 80’inde sempati ve destek buldu. Dini yemini reddetmesine bir-iki cızırtı dışında tepki gelmemesi bunun kanıtı. Yunanistan “din ve devlet işlerini birbirinden ayırmayan” tek AB üyesi. Anayasasında “devletin Ortodoks kimliği”ne vurguyla “devlet ve Kilise ilişkilerinin birliği” öngörülüyor. Bir yanı bu, fakat diğer yanına, yani “din ve devlet işleri” konusundaki gelişmelere ve halkın bu konudaki kültür düzeyine bakmadan, bizim Hacı Arınç gibi “bu vesileyle laiklere bir şey söyleyeceğim, meğer Yunanistan laik değilmiş” diye “mavra” yapan, tıpkı Hacı Arınç gibi balıklama daldığı çamura çakılır! Yunan halkının büyük çoğunluğu Çipras’ın “yemin tavrı”nı saygı ve sempatiyle karşıladı. Ateist olduğunu belirtmesini de “kâfir”liğinin değil, “dürüst”lüğünün kıstası saydı.</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
2000 öncesinde Yunanlı kimliğinin din hanesinde kişinin “Ortodoks Hıristiyan” olduğu kaydı vardı. Simitis hükümetinin “AB Uyum Yasaları” nedeniyle “kimlik belgelerinden din hanesinin kaldırılması” için hazırladığı önergeye Kilise karşı çıkmış, dahası “halkımızın çoğunluğu din devlet birliği istiyor, inancımız gururumuzdur” sloganlarıyla karşı kampanya açmıştı. Kilise’ye rağmen önerge yasalaşmıştı. İnsan hakları kuruluşları, aydınlar, sosyalist ve komünist hareketler, “devlet-Kilise ilişkisinin insan haklarına dayalı, çağdaş ve laik ölçülerde düzenlenmesi” için mücadele ettiler. İnsan Hakları Kuruluşu’nun hazırladığı yasa taslağı kamuoyunda olumlu yankı buldu. Fakat 2004 Karamanlis hükümeti bu konuda Anayasa değişikliği istemedi. PASOK da “oy kaybederiz korkusu”yla üstüne gitmedi. Din ve devlet işlerinin ayrılması ve laisizme geçilmesi konusunda, sadece Yunanistan Komünist Partisi ve Sol İttifak ısrarlıydı. 2010’da Papandreu hükümeti, ekonomik krizden çıkmanın bir olanağı olarak Kilise mülklerini devletleştirmeye başladı. Kilise’ye de “mensuplarının maaşlarını devlet ödeyecek” güvencesiyle “sus payı” verdi! Aynı dönemde insan hakları kuruluşları ve devrimci kuruluşların laisizm konusundaki mücadele ve yasa önerileri halkta büyük sempati topladı. Anketler halkın yüzde 76’sının laisizm istediğini gösterdi. Kilisenin “halkın çoğunluğu din devlet birliği istiyor” tavrının ayakları havada kaldı! </div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Yunanistan’da her yeni hükümet, Başpiskopos huzurunda yemin ediyor. Parlamento bu törenle “taktis” ediliyor. Bu törenlerde oturdukları yerden ayağa kalkmayarak Yunanistan Komünist Partisi (KKE) vekilleri “dini yemin töreni”ni proresto etmekteydi. Çipras’ın yemin etme tavrı, bu gelişmelerin üstünde çiçeklendi! Yani temelsiz bir çıkış değil, gelişmeleri doğru toplamış, mücadele kökü olan bir tavırdı. Seçim zaferiyle birlikte Çipras tartışma odağı oldu. Herkes onu bir yanıyla tartışıyor. Tartışsın. Tartışmak da gerekir. Ama daha ilk günkü yemin töreni tavrı, başlı başına gelişmedir. Hem de o noktadan artık geriye dönüşü olmayan. Halka verdiği sözlerden yüzde kaçını tutabilir, bilmem! Ama laiklik konusunda verdiği sözü layıkıyla tuttu ve yerli yerine oturttu: Yunanistan’da din sultası temelinden sarsıldı. Darısı Türkiye’nin başına. Çipras’ın yeminde İncil’e el basmama tavrını, onun “ateist olmasına” bağlamak da eksik kalır. Hatta bizim sinsi dinciler, “dinsize normal” diye yorumladı! Oysa o tavır, inançlı ya da ateist, laik siyasetçi tavrıdır. Halkın tepki değil, tam tersi saygı ve sempati duymasındaki anlam budur. Çıkarılması gereken diğer ders ise: demek ki dinciliğe ödün vermeden mücadele mümkün. </div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bu şöyle de söylenebilir: Mücadelede kazanmak için “inançlara saygı” örtüsü altında dini siyasete bulaştırmak (yani dinciliğe ödün), demek ki safsataymış! Düşünün ki, dinciliğin “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” gibi “ruh ve zekâ özürlü” dejenere bir lafı bile, kendini “sol”da sayan çok kişide maya tuttu! Yobazın oltasına takılıp birçok değeri bu lafla karalayan “sol”cu az mı? Aziz Nesin gibi bir dehayı bile, “Müslüman mahallesinde salyangoz satıcısı” yaptılar! Sonuç ortada: Dinci faşizm!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * *</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Ne deprem korkunç geliyor bana, ne sel, ne yanardağ</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Korkunç olan zulüm, talan ve doğaya ihanettir;</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Yeter ki kucaklasın barışkın ve sevecenlikle</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Doğa insana korku değil, sadece coşku verir</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-24078588234612319232015-02-06T08:24:00.001-08:002015-02-27T22:12:47.728-08:00Sol Dergi Yazi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_obojUAQyymwYvoqNwKxEzWCEEhtlT1rOO01h-4PO-MuXrijKPp5TbTJwmILli4Z2QfpQGEzcOU3RQXX7LDreJwjint3ghFui9nFyV2C_HgM6ND-ffraX2_TGK5p0xbqTBRFdoUY9jsw/s1600/soL_dergi_27_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_obojUAQyymwYvoqNwKxEzWCEEhtlT1rOO01h-4PO-MuXrijKPp5TbTJwmILli4Z2QfpQGEzcOU3RQXX7LDreJwjint3ghFui9nFyV2C_HgM6ND-ffraX2_TGK5p0xbqTBRFdoUY9jsw/s1600/soL_dergi_27_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Katliam doymazlığı</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">Zulmün hesabını ‘ahrete havale etmek’ zalime teslimiyetin bir biçimidir!</em></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Dinci kafanın egemen olduğu bir toplumda (ve o toplumun yaşadığı coğrafyada) halk ve hayat düşmanlığının boyutu sanılandan da büyüktür. Ölçüye sığmaz. Her gün gazetelerdeki “bunu da gördük”, “inanmayacaksınız ama o da oldu” türü haber başlıkları, bu “ölçüye sığmazlığın” şaşkınlık nidalarıdır! Dinci yobazlık bir yere egemen olmaya görsün, hele ki emperyalizm ve kapitalizmin taşeronu olarak! Zati Sungur’un “abra kadabra” yöntemleri gibi “Yoksul Cumhur”un da “bakara makara”cı yönetenleri var! Halkı “ahret”le uyutup, dünya nimetlerine yalanla dolanla, rüşvet ve talanla balıklama dalarlar! Öğüre böğüre yağmalarken, hiçbir canlıya ve doğaya acımazlar! Hayat düşmanlığı başka ne ki? İşte Türkiye! Yobaz, bir elinde din kalkanı, diğerinde din palası, hayata her alanda saldırıyor. Saldırısı da dine dayalı, savunması da! Bilgi, akıl, vicdan, izan “hak getire”! </div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Şunun şurası, yeryüzünde “Bilen İnsan” (Homo Sapiens) haline 50 bin yıl önce kavuşan, son 3 bin yılında “tek tanrılı din”i, son 200 yılında “kapitalizmi” keşfeden “insan” sıfatlı canlı türü, deniz kaplumbağalarının 200 milyon yıldır gelip yumurtladığı İztuzu Sahili’ne “han-ı yağma” hırsıyla saldırdı. Hayat safındaki duyardı insanlar bu alçaklığa karşı direnince İmam, “Allah yarattığı canlıyı korur, kaplumbağaya yumurtlamak için başka yer gösterir” diye cırıldadı! Kuşların göç yoluna kurdukları hızlı tren hattında lokomotif kuş sürülerini biçe biçe gidiyor! Bilim adamlarının uyarısı, çevrecilerin tepkisi karşısında İmam, “kuşlar zaman içinde trene alışır, Allah kanat verdiği kuşa başka göç yolu gösterir” diye hırıldadı! İmara açmak için “cami yapma” bahanesiyle Validebağ Korusu’na saldırdılar. Bölge halkı ve her kesimden hayat dostları direnince İmam, “ezan sesinden rahatsız mı oldunuz” diye homurdandı! Ormanlar, zeytinlikler, vadiler, dereler... say ki sonu gelsin! Kapitalist doymazlığın, dinci yobazlığın saldırmadığı alan kalmadı. Şimdi İBB “köpekleri barındıracağız” örtüsü altında “toplama kampları” inşa ediyor. Hani, ecdatları 100 yıl önce İstanbul’un köpeklerine Hayırsız Ada’yı “katliam kampı”na çevirmişti ya, bu da onun “zamana uydurulmuş” tekrarı! Köpekleri toplayıp bu “kamp”lara dolduracaklar! “Hesap içinde hesap” kurnazlığıyla! İlkin: Bu kampların şehir merkezlerinden uzakta olması “hayvan katliamcılığı”nı gözlerden gizleyecek. Hayvanları gizlice ve sinsice katledecekler. Sonra: “Hayvan barınakları kuruyoruz” maskesi altında o bölgeleri imara, yani yağmaya açmış olacaklar! Sarıyer Kısırkaya’da planlanan “hayvan barınağı” ile Kuzey Ormanları ranta açılacak. Tuzla’da yapımı planlanan “hayvan toplama kampı”, zaten ormanlık alan ve 2B arazisi içinde. (“İBB Meclisi’nden geçen imar planıyla Tepeören’de 1 milyon 402 bin metrekare arazi hayvan barınağı olarak planlandı. Barınak için planlanan alanın yaklaşık 680 bin metrekaresi orman alanında kalıyor. ‘Bu alanda sahipsiz hayvanların toplanması, üremelerinin kontrol altına alınması, tedavi ve aşılama gibi rehabilitasyon hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla’ hayvan barınağı kurulması için Orman Bakanlığı, 2012’de İBB’ye ön izin verdi. Alanın yaklaşık 723 bin metrekaresi ise 2B arazisi. Araziye 2 katlı tesisler inşa edilecek.”) Yağmaya, katliama doymuyorlar. Savunmasız canlılara omuz vermek her şeyden önce insani bir görevdir, hayat borcudur. İnsanın, yaşadığı doğaya sahip çıkması ve uğrunda direnmesi, katliamcıya, yağmacıya karşı dövüşmesi, insanı insan yapan yüce ve başta gelen değerlerden birisidir. Kısırkaya’daki “hayvan barınağı” 20 bin hayvan kapasiteli (yani “20 bin hayvanı imha” kapasiteli)! Dahası: Kuzey Ormanları’na doğru rant, talan ve yağma adımıdır! Hayata duyarlı insanlar direniş çağrısı yaptı: “Sokak hayvanlarına tecrit ve soykırım uygulayacak olan, mevzuata da aykırı bir şekilde inşaatı devam ettirilen bu soykırım merkezini protesto etmeye ve çok kısa bir süre içerisinde bölgenin ranta açılmak istenmesine karşı birlikte mücadeleye çağırıyoruz.” İnsanlığın en güçlü silahı direnişidir, zulmün hesabı “ahrete havale edilmeden”, bizzat bu dünyada sorulmalıdır! Zulmün hesabını ahrete havale etmek, “zalime teslimiyet”in bir biçimidir! Çünkü: Zalimin ağzında “ahret”, puslu bir pusudur!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * * </div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Kuru dalı gözyaşımla ıslayasım gelir</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Acılıya, sızılıya sevinç ekleyesim,</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Yavrulamış köpek görsem besleyesim gelir</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Çaresizin umudunu başucunda bekleyesim</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">(soL Dergi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır)</em></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-19799891303010556222015-01-30T09:05:00.001-08:002015-02-27T22:13:58.600-08:00Sol dergi yazi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTayujyrZLSded6qysvyuqR7_4DnSPaAa00CefK7Xvj7rywhV70cogmk4lrDzve6MBw5lO8LHKVj5g_1y0HMzXm9tLJHJbHT4qv3RL9KE5Jrz2qUBnRrL1nUxHU12W8vTn3wd3_TzdVaM/s1600/soL_dergi_26_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTayujyrZLSded6qysvyuqR7_4DnSPaAa00CefK7Xvj7rywhV70cogmk4lrDzve6MBw5lO8LHKVj5g_1y0HMzXm9tLJHJbHT4qv3RL9KE5Jrz2qUBnRrL1nUxHU12W8vTn3wd3_TzdVaM/s1600/soL_dergi_26_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Cehaletle vahşet kol kola gezer</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<strong style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;"><em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">“Dinin siyasallaşması canavarlaşması anlamındadır!”</em></strong></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Katliamcı yobazların tarihi eserleri de yakıp yıkmasından adam öyle ürkmüş ki,“İyi ki bir kısmını vaktinde Batı’ya kaçırmışlar, en azından insanlığın kültür birikimi güvencede; barbarlık her şeyi yok ederdi!” diyor! Gel de bu kafaya, “Bari ülkeyi de teslim et, o da ‘müzede’ güvence altında olsun!” deme! Dinci barbarlığın güncel starı IŞİD’in tüylendiği kuluçka “Ilımlı İslam” değil mi? Peki, ‘Müslüman Coğrafya’ya “Ilımlı İslam” kostümünü biçen kim? Ya peki, o “Ilımlı İslam” hangi kuluçkada beslendi? Vahşi kapitalizm herkesi kendine razı etmeyi planlıyor; dinci barbarlık bu planın sonucu; bunu görmemek için ya onun ortağı ya da ‘çifte kavrulmuş aptal’ olmak gerekir!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Charlie Hebdo katliamı “Uygar Batı” medyasında gece gündüz tartışıldı! Ama özü es geçilip, ‘müze sahibi hırsızların’ çıkarına dayalı olarak. Yorumcular, “İnançlara karşı değiliz, terörizme karşıyız; radikal İslamcı bireysel terrörün faturasını inançlı halka kesmeyelim” gibi, bulanık ve dibi görünmediği için ‘derin’ diye sunulan ‘sığ tespitlerde’ birleşti! Çuvalla program izledim, ama, ‘eğri otursa da doğru konuşana’ rastlamadım! En basiti: sorun laizsizmde düğümlendiği halde, laisizmden söz edilmedi! “Laisizmin ana vatanı” denilen Fransa’da bile. “Sosyalist” Hollande veya diğer Batılı liderlerin katliam hakkında konuşurken “laizsizm sorununa” değindiğini duyan var mı? O noktaya dokunmazlar, çünkü ‘İslam Alemi’ndeki dinci yönetimlerin hamileri kendileri. Oysa sorunun düğümü bu: ‘İslam Alemi’nde tüm yönetimler din odaklı ama Batılı yorumcular “Radikal İslamcı bireysel terör” demekle yetiniyor! Sorunun özüne dokunmadan kendilerine sıçrayan kan damlasını ’yargılayıp’ geçiyorlar! “Laik Batı” rahat! Çünkü Papa’nın, aklına estikçe, “Tanrı adına” ettiği lafların yasalaşma gücü yok. Ama ‘Müslüman Alem’de İmam’ın ağzından çıkan anında “torbalanıp” yasalaşıyor! Laisizmin olmadığı yerde demokrasi ve halkta demokrasi kültürü mümkün mü? Hangisi olursa olsun, dinin siyasallaşması canavarlaşması anlamındadır. Siyasete bulaşan dinin besini kandır, vahşet ve barbarlıktır. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur. Tarih boyu dinci barbarlık milyonlarca insanı boğazlamış; insanlığın nice kültür mirası, bilgi birikimi yakılıp yıkılmıştır. İnsanlık laisizmin hayati önemine kan denizinde yüzerek ulaştı. Peki, ‘Müslüman Alem’de laik bir tek ülke var mı? Türkiye’deki kırıntısı da yağmacı kapitalizmin hesaplarıyla yok edildi? ‘Kapitalist, emperyalist efendiler’ neyi, nasıl, neden yaptıklarını bilmiyor mu? Afganistan’da besledikleri dincilere “halk kahramanı mücahit” diyorlardı;Libya’da Suriye’de çihatçıları “bahar savaşçıları” diye silahla donatan; halkı Müslüman ülkeleri “yeşil kuşağa” saran; Ortadoğu’yu Batı uşağı şeriatçı şeyhlerle yöneten; Anadolu’ya “Ilımlı İslam” kostümü biçen onlar değil mi? Yoksul Müslüman ülkelerden Batı’ya topladıkları ucuz iş gücünü “farklı kültürlerin özgürlüğü” örtüsü altında inanç odaklı dernekler ve camiler çevresinde getolaştıran; emekçilerin sendikalaşmasını, devrimcileşmesini engelleyen; farklı ulus ve kültürlerden emekçilerin sınıf bilinciyle bütünleşmesini çelmeleyen; dinci güruhları mantar gibi türeten ve bu kesimlerden cihatçı devşirilmesine göz yuman “Uygar Batı” değil mi? Batı uyanık: hem Müslüman alemde dinci güçleri besliyor, hem de ‘dinci terörden üstlerine kan sıçramasın’ istiyor! Dinciler de uyanık: hem Batı’daki anti rasist, anti faşist gösterilere katılıyorlar, hem de “Siyasi İslam” ve “cihatın zaferine” duacılar! IŞİD’i besleyen dinci hükümetler “Evet besledik!” diyor mu ki, Batı TV lerinde Charlie Hebdo konulu programlara çağrılan sakallı, takkeli dinciler “evet canavarız” desin! Sadece Suriye’de 60 bin dolayında devşirme yabancı cihatçı var. ‘Cihatçı kaynağı’ konusunda Fransa ve İngiltere başta. Asıl “Hanya’yı Konya’yı” cihatçı caniliğin yenilgisinden sonra görecekler! Savaşı bitirmek istemeyişlerinin bir nedeni de bu korku. Batı’nın ‘sol, sosyalist’ denen kesimleri de büyük oranda bizim “Ilımlı İslamcı; IŞİD’e karşı ama ÖSO’ya hayran” liberal zevzeklerden farklı değil. Sosyal demokratlarsa ‘evlere şenlik’! Hele ki bizdekiler! CHP lideri ayet okuyup “İslam’ın barış dini olduğunu dünyaya gösterelim!” dedi! İslam aleminde kan ve katliamsız devlet olmadığına göre acaba nasıl gösterecek? Hadi bunu geçtik; Sünni dikta altında kendi dinsel inancı özgür mü? Hadi bunu da geçtik; sosyal demokratlık dediği şey “dinin barışçı özünü gösterme” işi mi? Bunların laiklikten anladıkları acaba ne? “İnanç özgürlüğü” kavramını “din kıvamlı” çorbaya çevirdiler! ‘Ayet ateşi’nde pişirilen “barış, demokrasi, özgürlük” nasıl bir çorbaysa artık! Batı veya Doğu, ne yana baksan, zengiler yoksullara ‘demokrasi tası’nda din soslu bu çorbayı sunuyor! Taslarını başlarına geçirmekten başka çare yok! Aşını taştan çıkaracaksın!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<br /></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<strong style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">İNSANLIK ÖĞÜTÜ</strong></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
İnsanlık yürekçe zengin<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Hilafla, tavafla değil<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Sevenler gönülce engin<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Kubbeyle, hutbeyle değil</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
İnsan ol sevgiyle dolaş<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Kafire küfürle değil<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Cennete dünyada ulaş<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Ahrete seyirle değil</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bilimin peşinde yürü<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Yobazın, dinbazın değil<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Yoksulun düşünde büyü<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Hırsızlık işinde değil</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Hayata katkınla anıl<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Malınla, mülkünle değil<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Mazlumun bağrında sağıl<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />Zalimin koynunda değil</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<br /></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<strong style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;"><em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">*soL dergisinin 26. sayısında yayınlanmıştır</em></strong></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-5926244596156695482015-01-23T20:14:00.001-08:002015-01-23T20:14:16.851-08:00Sol Dergi Yazi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEyGOwUmmov1ajzD2fnvolEQribt9V0FzlmDBc_zYBvvoMx-ZS23uC0oGroY_cqa29TiSQoJZuQpLIiFMe_mMkyRTFClewSx2h-AemyPmQ_PhBMRJpl8hUxe4It1jM4g9opIgLWDxgVJ0/s1600/soL_dergi_25_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEyGOwUmmov1ajzD2fnvolEQribt9V0FzlmDBc_zYBvvoMx-ZS23uC0oGroY_cqa29TiSQoJZuQpLIiFMe_mMkyRTFClewSx2h-AemyPmQ_PhBMRJpl8hUxe4It1jM4g9opIgLWDxgVJ0/s1600/soL_dergi_25_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-42524031810067415452015-01-23T20:13:00.001-08:002015-02-27T22:15:54.552-08:00Sol Dergi Yazi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwvE8OuxUpibXfLYhw9_Nat3ZuilVQeLPxC8aD56KlO9IOS1pC7v1g8v8zqQY0YehMjMyJRGw84r3VzuEOkBW11NR9pa6NJtvfe5GZv4Xt0lfmaf6mLoLzNBIjS4GC2zsu9YBlHhPqhRc/s1600/soL_dergi_24_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwvE8OuxUpibXfLYhw9_Nat3ZuilVQeLPxC8aD56KlO9IOS1pC7v1g8v8zqQY0YehMjMyJRGw84r3VzuEOkBW11NR9pa6NJtvfe5GZv4Xt0lfmaf6mLoLzNBIjS4GC2zsu9YBlHhPqhRc/s1600/soL_dergi_24_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Hayat düşmanlığı</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
“Türbanın Zulası” başlıklı yazımda “7-8 yaşında çocuğa türban savunmak ile çocuk pornosunu savunmak arasında fark yoktur. Sunumu dinsel de olsa, öz olarak türban ‘dinsel’ değil ‘cinsel’ bir motiftir! Dinselliği cinselliğin örtüsüdür. Tahrik edici buldukları saçın, tıpkı tahrik edici buldukları diğer uzuvlar gibi ‘mahrem’ sayılıp örtülmesi düşüncesine dayalıdır. Çocuğa türban, çocuğu cinsel obje görmektir ki, çocuk pornosuyla ilintilidir ve ciddi bir hastalık türüdür. Dahası: insanlık suçudur!... İnsanlığı tehdit eden hastalığın tedavisi ve insanlığa karşı işlenen suçun cezalandırılması gerekir” diye yazmıştım. Dr. Nur Canoğlu, bana yazdığı iletide sorunun bir başka boyutuna dikkat çekiyor: “Ben üniversite medikosunda doktor olarak çalışıyorum. Hızla artan türbanlılar bana geldiğinde bir tahlil yapılması gerekirse vitamin D oranlarına da bakıyorum. Hepsinde korkunç düşük! ‘Kendinizi bu kadar kapatınca güneş göremiyorsunuz, kalsiyum emilemiyor, kemikleriniz kolayca kırılacak, kısalacaksınız’ diye anlatıyorum. ‘Bunu ilaçla telafi etmeye çalışacağız ama nereye kadar? Daha bu yaşta bir sürü ilaç mı kullanacağız? Güneş görsün vücudunuz’ diye uyarıyorum. Bu çocuklar büyük olasılıkla 13 yaşında kapandılar. Ya onlardan çok daha önce kapananların hali ne olacak? Yani çocukların hem beden, hem ruh sağlığı bozuluyor... Çok üzücü... Bu konunun birçok yönü var, ben de bu yanına dokundum...”</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bu sevgili doktorun, “çocuklara türban” konusundaki mesleki ve insani çığlığı karşısında içim dişleniyormuş gibi sızladı. İnanç motifi diye topluma, hele ki çocuklara dayatılan “örtünme”nin savunulacak hiçbir yanı olamaz. Çocuğa düşmanlık içeren bir anlayışı ‘inanç özgürlüğü’ diye kutsamak veya savunmak değil, hayat adına toplumdan dışlamak gerekir. Tıpkı bu duyarlı doktorumuz gibi, çocuk psikologları, eğitimciler, hukukçular, toplum bilimciler ve tüm hayat ve çocuk dostu insanların kendi uzmanlık alanlarından ‘çocuğa türban’ın ne menem bir şey olduğunu topluma açıklaması, toplumu ve ebeveynleri geleceğimiz adına uyarması gerekir. Çocuklar geleceğimizdir. Geleceğin kaderi dinci yobazın fetvasına bırakılamaz!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Sorunun bu yönleri “demokrat aydın” sıfatlı eblehlerin hiç umurunda değil! “Örtünmek isteyen hanımların hakları” diye yıllarca öttüler! Türban anaokullarına dayandı! Bunlar hâlâ sorumsuzca ötmeyi sürdürüyorlar. Nuray Mert, “Ebeveynlerin çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme hakları var, çocuğu türbana teşvik bu hak ve özgürlük alanı içinde değerlendirilmeli” diyebiliyor! Acaba, IŞİD’in ‘ebeveynler’ için yayınladığı “Cihatçı çocuk yetiştirme rehberi” de bu hanımefendiye göre “hak ve özgürlük kapsamı” içinde mi? “Türbanın zulası” nda bu anlayışa ilişkin şöyle demiştim: “Peki ‘ebeveyn’ sapık, cani, sadist ruhluysa ne olacak? Çocuklar (ve doğadaki korunmasız canlılar) ‘ebeveynler ve sahipler’den önce insanlığın koruması ve güvencesi altındadır. İnsanlık değerleriyle çelişme temelinde bir ‘özgürlük’ mümkün değildir! Bir arzuya ‘özgürlük’ sıfatı takmak, o arzunun özgürlük anlamı taşımasına yetmez! Çocuk pornosu insanlık düşmanlığıdır!” Doktor okurumun saptamasıyla buna bir de “hayat düşmanlığı”nı ekliyorum. Hangi gerekçeyle olursa olsun ‘çocuğa türban’ hayat düşmanlığıdır! Çocuğu ‘türbana sarmak’, geleceğimizi ‘yalana sarmak’la eşanlamlıdır. Bunu, hayatı ‘yılana sarmak’ diye de yorumlayabilirsiniz. Çocuklara karşı işlenen suçun karşısında susan herkes ‘hayata düşmanlığın’ ortağıdır!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
***</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Doğadaki tüm canlıların üreme, soyunu sürdürme, hayatta kalma isteği; yavrusunu besleme, büyütme ve canı pahasına tehlikeden koruma özelliği, canlının ‘temel içgüdüsü” olsa da, canlılar âleminde sadece insanda görülen dinci cehalet açısından bir anlam taşımaz! Dincinin hayat kavramı tapındığı inançla sınırlıdır! Bu nedenle: Yavrusunu “ulaşılabilecek en yüksek mertebe cihat yaparken şehitlik” diye ‘cihatçı’ yetiştiren, ‘kara çarşafa’ sarıp güneşten yoksun bırakan; kendi soyuna karşı yalana, yağmaya alıştıran; kurşunlatan, kırbaçlatan; ‘ahret’ diye tanımladığı ‘yokluğa’ kurban kılan; kızıl saçlı doğan kızı “içinde şeytan var” diye kazanda kaynatan, köle pazarlarında satan insan kılıklı dinci yobazın “analık en kutsal kariyerdir” sözünde, cehaletle vahşet kol kola gezer! Öksüz oğlağı emziren kangalın, öksüz kızıl panda yavrularını yavrusu edinmiş finonun iyi ki ruhsal sağlığında dinci cehaletin ‘kariyer’ izi değil, hayatın anlamı gizli! </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-25398459088023242502015-01-11T15:08:00.003-08:002015-01-11T15:08:51.812-08:00sol dergi yazi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzZULnUfMXWD0fE7hDTYZvkwS7EiJnDbv1OcQ1_CJ7yLJJVMgwBMVhhnI8MIOcoktY96bq7Vr8Px1VwZJTbgfrdSGT6V-mbHF4rZSmC_BWdTG8anW6_P60_RqbnxikpgWYFtn5OU01j9c/s1600/soL_dergi_22-23_nihat_behram.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzZULnUfMXWD0fE7hDTYZvkwS7EiJnDbv1OcQ1_CJ7yLJJVMgwBMVhhnI8MIOcoktY96bq7Vr8Px1VwZJTbgfrdSGT6V-mbHF4rZSmC_BWdTG8anW6_P60_RqbnxikpgWYFtn5OU01j9c/s1600/soL_dergi_22-23_nihat_behram.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-31252971517779533212014-12-26T04:45:00.001-08:002014-12-26T04:45:32.094-08:00sol dergi yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiruYVqVHkUg9TWSSO3WQIJhO-HZBtt5_glSQ2wwgZLs7ten06EHSg9B14gZncGfrVE2yoV-elOAQD4xFzwkLt6519jCo_7L510uPi5iukNknYOz59MwfT_SsB9QJw5V-QQm7eguupCDAo/s1600/soL_dergi_21_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiruYVqVHkUg9TWSSO3WQIJhO-HZBtt5_glSQ2wwgZLs7ten06EHSg9B14gZncGfrVE2yoV-elOAQD4xFzwkLt6519jCo_7L510uPi5iukNknYOz59MwfT_SsB9QJw5V-QQm7eguupCDAo/s1600/soL_dergi_21_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="452" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-14191265961905687592014-12-19T02:31:00.002-08:002014-12-19T02:31:19.206-08:00sol dergi yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghQh8CKoIItem8GPBy06Hkya3G6fl2EK5L38E-JKHM9yPKQJ12rWrz5YPm7NzMSPKhYwya3LjSejhGLf08ZbZZYDRmD6-CgPbSYXIpjxn1G9GvqaJCWGUXCdyHwUMVprsFxQVGVGwaHc8/s1600/soL_dergi_20_nihat_behram-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghQh8CKoIItem8GPBy06Hkya3G6fl2EK5L38E-JKHM9yPKQJ12rWrz5YPm7NzMSPKhYwya3LjSejhGLf08ZbZZYDRmD6-CgPbSYXIpjxn1G9GvqaJCWGUXCdyHwUMVprsFxQVGVGwaHc8/s1600/soL_dergi_20_nihat_behram-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-43035000510660025282014-12-12T04:45:00.002-08:002014-12-12T04:45:32.339-08:00sol dergi yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGGHnxzotGeYZGl-TKznEKTqOav5YePGwO4AkFFWG8PqKSB8NM5gMwbpXTVCqFvEIJZ55EtXmzir0iJjZaZG5gHYqUGVmH2h28D41oxBvzHfzUseVeMBZtIxEKmj6MpiBIu8BqcdEj2Co/s1600/soL_dergi_19_nihat_behram.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGGHnxzotGeYZGl-TKznEKTqOav5YePGwO4AkFFWG8PqKSB8NM5gMwbpXTVCqFvEIJZ55EtXmzir0iJjZaZG5gHYqUGVmH2h28D41oxBvzHfzUseVeMBZtIxEKmj6MpiBIu8BqcdEj2Co/s1600/soL_dergi_19_nihat_behram.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-19730504424328934132014-12-07T13:46:00.000-08:002014-12-07T13:48:26.245-08:00sol dergi yazı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSFgrcP9keH4c-RYsC7lLpi8MCmOiuEmZ2O2n_x7fVeYho1IxOjKcF1zAlc5V2LRbBZCcrgalzms7bSl1jJV-_Nfckhbf-LcjU7FQjOLJyBh8NIhl00aJHYY4lDUtZBe_zAW5BA3bv_ZA/s1600/soL_dergi_18_tutanak-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSFgrcP9keH4c-RYsC7lLpi8MCmOiuEmZ2O2n_x7fVeYho1IxOjKcF1zAlc5V2LRbBZCcrgalzms7bSl1jJV-_Nfckhbf-LcjU7FQjOLJyBh8NIhl00aJHYY4lDUtZBe_zAW5BA3bv_ZA/s1600/soL_dergi_18_tutanak-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-3917499820029856932014-11-29T05:44:00.001-08:002014-11-29T05:44:38.388-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjZ74t3s8uZpuest9GiIazgVhYuRnCW8XnGsotduJaSHXzKrn8jhUun2om1Lwd-4BFrqxyDh9Iz61E9Q2Tzlzi8OuZVJSArqZK8FeZIkQz9zEwezHXNkGW9OdEPdmYdU9E09NfyaQZy5A/s1600/soL_dergi_17_tutanak-page-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjZ74t3s8uZpuest9GiIazgVhYuRnCW8XnGsotduJaSHXzKrn8jhUun2om1Lwd-4BFrqxyDh9Iz61E9Q2Tzlzi8OuZVJSArqZK8FeZIkQz9zEwezHXNkGW9OdEPdmYdU9E09NfyaQZy5A/s1600/soL_dergi_17_tutanak-page-001.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-67638750771618422612014-11-29T04:50:00.001-08:002015-02-27T22:17:32.969-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrwcQubeemwE5hRdsybPwLOFPw5U7uztLdpG4tp1F7vbaExOAL_p0-UBhZJxpH2WZXIALbZQcokptjk5IpqfN6pDzZwRlwsAFHLkLjGmc1tdYru8e96rf5ik2jsN93z2Hj5ZKSeKVrAcM/s1600/soL_dergi_16_tutanak-page-010.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrwcQubeemwE5hRdsybPwLOFPw5U7uztLdpG4tp1F7vbaExOAL_p0-UBhZJxpH2WZXIALbZQcokptjk5IpqfN6pDzZwRlwsAFHLkLjGmc1tdYru8e96rf5ik2jsN93z2Hj5ZKSeKVrAcM/s1600/soL_dergi_16_tutanak-page-010.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Türbanın zulası</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">Çocuk saçından cinsel tahrik çocuk pornosuna girer; cezası ve tedavisi gerekir!</em></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Çocuğa türban” konusuna ilişkin düşüncemi baştan özetle söylersem, şudur: 7-8 yaşında çocuğa türban savunmak ile çocuk pornosunu savunmak arasında fark yoktur. Sunumu dinsel de olsa, öz olarak türban “dinsel” değil “cinsel” bir motiftir! Dinselliği cinselliğin örtüsüdür. Tahrik edici buldukları saçın, tıpkı tahrik edici buldukları diğer uzuvlar gibi ‘mahrem’ sayılıp örtülmesi düşüncesine dayalıdır. Çocuğa türban, çocuğu cinsel obje görmektir ki, çocuk pornosuyla ilintilidir ve ciddi bir hastalık türüdür. Dahası: insanlık suçudur! “Yetişkin” birinin “mahrem” diye saçını örtmesi ve bir başka “yetişkinin” de “saç tahrik edicidir, örtmen gerekir” demesi, yani bazı “yetişkinlerin” böyle “örtülü fantaziler” taşımasını diyelim ki geçtik! Ama çocuğa (ve de doğadaki savunmasız diğer canlılara) “cinsel” obje gözüyle bakan kafayı geçemeyiz! Mümkün değil! İnsanlıktan vazgeçmekle aynı anlamdadır. İnsanlığı tehdit eden hastalığın tedavisi ve insanlığa karşı işlenen suçun cezalandırılması gerekir.</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Sezen Aksu’nun, “Bizi örtceğinize kendi nefsinizi terbiye edin öküzler” sözü, saçı “mahrem ve tahrik edici” bulanlara bir ‘reşit kişi’ tepkisidir. Peki, çocuk ne olacak? Çocuğa yönelik tehlikeyi de “Çocuğu örteceğinize tedavi olun” türü tepki cümlesiyle geçiştirmek mümkün mü? Caniliğin, hırsızlığın cezai müeyyidesi “git tedavi ol” nasihati mi? Yobazın, dinci politikacı ve ulemanın değil, çağdaş toplum bilimciler, psikologlar, hukukçular ve eğitimcilerin raporlarına bakarsanız, ‘çocuğa türban sarmanın’ insanlık ve toplum için ne derece vahim bir durum olduğunu anlarsınız! Lamı cimi yok, çocuk saçından cinsel tahrik çocuk pornosuna girer! Savunması, mazereti olmaz. ‘Aydın’ sıfatlı bazı eblehlerce “ebeveynlerin çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme hakları var, çocuğu türbana teşvik bu hak ve özgürlük alanı içinde değerlendirilmeli” türü ‘mazeretler’ üretilmesi ise çocuk pornoculuğuna kürekçiliktir!Peki ‘ebeveyn’ sapık, cani, sadist ruhluysa ne olacak? Çocuklar (ve doğa ve hayvanlar gibi korunmasız canlılar) “ebeveynler” ve “sahipler” den önce insanlığın koruması, güvencesi altındadır. İnsanlık değerleriyle çelişme temelinde bir ‘özgürlük’ mümkün değildir! Aydın bakışı budur. Bir arzuya “özgürlük” sıfatı takmak, o arzunun özgürlük anlamı taşımasına yetmez! Çocuk pornosu insanlık düşmanlığıdır. Çocuğa türban da bunun örtüsüdür. İnsanlık düşmanlığının özgürlükle ne ilgisi olabilir? Türbanın özü ne? Cinsel tahrik algısına karşı “mahremiyetin örtülmesi” değil mi? Türban ‘özgürlük’ motifi olarak öyle bir dayatıldı ki, taşıdığı anlam (yani özü) detay kaldı! Detay öz oldu, öz detay! Buyrun: şimdi türban anaokullarına indi! 5 yaşında çocuklara türban bağlayan anaokulları türedi; “eğitimci” sıfatlı “bakıcılar” ise karaçarşaflı!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Merak ediyorum, başı sarıldığında çocuk “niye” diye sorunca “dinimizin emri” mi diyorlar? Peki, “dinimiz bunu niye emrediyor?” diye sorunca? Bütün bunlar fasarya! Türbanın zulasında ne var? Türban takan Vekil hanım,”bir daha açılıp kirlenmeyeceğim”; sisteme yalakalık için türbanlanan ‘star’ hanım ise “örtünüp temizlendim” dedi! “Reşit” biri hangi uzvuna ne anlam yükler, kendi bileceği şey! Ya, çocuk? Kısacası: Çağdaş hukukta çocuk pornosunun cezai müeyyidesi neyse çocuğa türban savunana aynısı; çağdaş psikolojide çocuk pornocusuna ne teşhis konuyor, ne tedavi öneriliyorsa, çoçuk türbancısına aynısı uygulanmalıdır. İnsanlık görevi olarak!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * *</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Yan yana geldiğimizde ikimiz de durduk! Yolda karşılaşıp, hâl hatır sormak için durmuş iki dost gibi. “Nasılsın?” dedim, kısadan “Gurg gurg” dedi;”Nereye?” dedim, uzunca “Guurg”diye yanıtladı; “Hava serin!” dedim, ses vermedi ; “Yalnız mısın?” diye soracaktım ki, eşinin uzaktan gelen çığlık benzeri ötüşüne dikkat kesildi! O yoluna ben yoluma, ayrıldık! Antik Çağda Tanrıça Hera’nın simgesiydi. Hera’nın hizmetkârı olan bin gözlü Dev Argos’u Hermes öldürünce, Hera devin gözlerini tavuskuşunun kuyruğuna serpmişti! Ezidilik inancında Tanrı Azda’nın yarattığı kutsal bir kuştur. Evreni ve insanları yaratma görevi verilen “Melek-Tanrı”yı simgeler! İslâmda ise “Süleyman Aleyhisselam’ın tevsiri”ne göre, tavus öterken “Cezalandırdığın gibi cezalandırılırsın” diye bağırmaktadır! İnançlarda böyle de, yaşanan hayata gelince: bugün dünyamızın bir yanı yeşili mavisiyle rengârenk tavus duygusu; diğer yanı, emperyalizmin bilediği bıçakla şeriatçı kuduzların akıttığı kan gölü, acı kuyusu....</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-18546518714446729382014-11-29T04:49:00.001-08:002015-02-27T22:19:18.912-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidnGG6iBaadzGPwvuq7rDE_k7uHbf7QC7sNeWqczNuhuN0tDdK22J8tquWyoXTolxkCjheGGjYbq_qEluDaj8sx9IMmo7riJxWCbKlGj2xiTM1GD__S7zV4Pa3NcPEGaLM4ilWWvWcZzM/s1600/soL_dergi_15_tutanak-page-009.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidnGG6iBaadzGPwvuq7rDE_k7uHbf7QC7sNeWqczNuhuN0tDdK22J8tquWyoXTolxkCjheGGjYbq_qEluDaj8sx9IMmo7riJxWCbKlGj2xiTM1GD__S7zV4Pa3NcPEGaLM4ilWWvWcZzM/s1600/soL_dergi_15_tutanak-page-009.jpg" height="640" width="460" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Yargıcın terazisi İmamın şirazesi</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">Dinci kafa için ‘suç’ ölçüsü ‘günah işlemek’tir; cezanın tartısı ise şeriat</em></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Tanrı buyrukları”yla örülü dinci kafaya göre “günah” ile “suç” özdeştir; “Cezasını bu dünyada görmese bile Allah öbür dünyada verecek”tir! “Bu dünyada görmese bile” yorumunda “günahın cezası bu dünyada verilmeli” arzusu gizlidir. “Tanrı adına hareket ettiğine inanan İmam” kendini tanrının kadısı görür! İmamın yargı ölçüsü “adalet terazisi” değil “inanç şirazesidir”! Dinci kafa için suç tartısı “şeriat hukuku”dur; bir kefedeki “suçun” cezasını diğerindeki “günah” darasıyla tartar! Hukukun çağdaşlaşma, insanileşme süreci aynı zamanda ilkel, dinci yargı bakışı ile çatışma tarihidir. Laik toplumda bir din adamı (mesela papaz) “Kutsal kitabın günah saydığı fiiller suç kapsamına alınsın” ya da “Devlet tanrı buyruklarıyla yönetilsin” derse herhalde tımarhaneye kapatılır! Laik olmayan toplumda ise vekil, bakan, başbakan, devlet başkanı olur! Demokrasi, bilim, eğitim, kültür alanlarının güvencesi olan laisizm, hukukun da güvencesidir. Dinci ister ki, terazi bağımsız yargıda değil İmam’ın elinde olsun! Bilimi, eğitimi, hukuku, kültürü “tanrı adına” o tartsın! Haklıya haksıza, suçluya suçsuza, doğruya yanlışa o karar versin! “İnanç bireyin duygu sınırlarında kalmalı; topluma, bilime, kültüre, siyasete dayatılmamalı” diyen laisizm, İmam için “kafir icadı”dır! Sözlükte “kitap ciltlerinin iki ucundaki, yaprakları düzenli tutan ibrişim ince şerit” ya da “pehlivan kispetinin paçası” diye açıklanan “şiraze” sözü Osmanlıca’da “düzen, nizam” anlamlı hukuk terimidir. Şiraze-bend “düzenleyen, tanzim eden” demektir. Hilafet özlemli Osmanlıcı dincilerin laisizme duydukları kin, toplum yaşamına din düzeni verme isteklerinden beslenir. Bilim, kültür, eğitim, hukuk, kısacası her alanda dinci düzende esas olan dini referanslardır! Onunla çelişmek günah işlemektir; günah suçtur! İslam, insanın varoluşunu Araf suresinin 189. ayeti ve Bakara suresinin 36,37,38. ayetlerine, yani “Adem ve (Allah tarafından Adem’in kaburga kemiğinden yaratılan) Havva”ya dayandırır. Dine göre tüm canlıları tanrı yaratmıştır! “İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini” söylemek (yani Darwin’in Evrim Teorisi’ni savunmak) günah eylemidir. Çağdaş hukuk terazisinde “suç” olmayan bu eylem dincinin şirazesinde “suçların en büyüğü”dür! Dinci kafa, bu günahı (yani suçu) teşhir, lanet ve cezalandırmaya dönük eğitim düzeni ister! Bilim, eğitim alanlarında böyle de, kültür, hukuk ve diğer toplumsal yaşam alanlarında farklı mı? Kadın konusunda, başı açık olmasından, sokakta kahkaha atmasına dek “günah”a sarmadıkları kadın davranışı mı kaldı? Kadınlı erkekli oynanan halk oyunlarını bile “günah kapsamı”na aldılar! Çağdaş hukukta suç olmayan nice düşünce ve eylem “makatımı yıkarken içeri su kaçarsa orucum bozulur mu” diye soran dinci kafa için “günah” yani “suç”tur. Sözgelimi ateist olmaktan daha büyük “suç” mu var? Kısacası bir toplumda dinci kafa yönetimdeyse, o toplumda çağdaşlığın, aydınlanmanın, bilimin, kültürün, eğitimin, hukukun, insani değerlerin vay haline! İşin tuhafı, hali “vay” o toplumu yöneten dincilerin “hikmetinden sual olunmaz” serveti, “taşımakla sıfırlanmaz” türdendir! Bugün bu toplumda gelinen nokta budur. Dinci kafayla demokrasi arasında uyum arayan; türban gibi dinci tırmanış simgelerini özgürleşme adımları diye dayatan; dincilikle dirsek temaslı demokratlık teorileri üreten; hilafet özlemcilerini “demokrat” diye sunan; dinsel referanslarla siyaset yapan herkes bu karanlığa kürek çekmiştir. Gedikli dincilere ve dinci yapılanma sürecine kürekçiliğin şampiyonları sağlı sollu liberallerdir. Onların bu insanlık suçlarını tartacak terazi ise sosyalist mücadele.</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
***</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bahçeye açılan kapıdan çıkıyordum ki, çatıyla çınar arasında bir cayırtı koptu. Serçeler çığlık çığlık havalandı. İlk darbeyle düşürdüğü serçe yavrusunu almak için hızla indi atmaca. Belli ki yavrunun ilk uçuşuydu! İçgüdüsel bir refleksle bağırıp, elimdeki kitabı o yana fırlatmışım! Atmaca yavruyu alamadan havalandı. Serçeyle eve döndüm. Kalbi öyle çarpıyor ki, nerdeyse çarpıntısında boğulacak. Tüylerini üfleyip, yarası var mı diye baktım. Avcumda baygın yatıyor. Kızım, “Kurtar onu, ölmesin” diye yalvararak gagasına birkaç damla su bıraktı; serçe kendine geldi, doğruldu! Kapayıp avcumu öptüm gagasından. Balkona çıktım. Göğü görür görmez anımsadı yaşadığını; canhıraş bağırmaya başladı! Ben avcumu açtım, o kanatlarını. Gagası ve kanatlarında insan öpücüğüyle kurtuluşuna uçtu! Bırakıp ruhuma çıkarsız dostluğun doyumunu....</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-56271177742561193632014-11-29T04:48:00.001-08:002015-02-27T22:21:02.387-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisP6gmA2EMz9r34DpBh6gvukgV-6e9WaAoBSt03R1ElrYd1XJWbIgMXpYOzUFxx8Av9OUnMe3KV7dSasJQpIFFQ0389BTr6GzGrfcR2PtowqF-M65Otl0uf6l3F7e4mmzSDOuB_DT-bcA/s1600/soL_dergi_14_tutanak-page-008.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisP6gmA2EMz9r34DpBh6gvukgV-6e9WaAoBSt03R1ElrYd1XJWbIgMXpYOzUFxx8Av9OUnMe3KV7dSasJQpIFFQ0389BTr6GzGrfcR2PtowqF-M65Otl0uf6l3F7e4mmzSDOuB_DT-bcA/s1600/soL_dergi_14_tutanak-page-008.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Katil başa, hırsız leşe!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<em style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;">‘Zalimler ve yağmacılar bir ülkeye egemen olabilir mi’ demeyin. Niye olmasın? Tarihte örneği saymakla bitmez!</em></div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Hırsızın bir ülkede en ünlü popstardan daha ünlü olduğunu düşünün ya da eli kanlı bir katilin ülkenin en güçlüsü! Ve de o despotun önünde devlet erkânının tapınırcasına el pençe dizildiğini! “Olur mu canım” demeyin! Niye olmasın? Tarihte yığınla örneği yok mu? Sözgelimi Hitler.</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
“Yalancı, sahtekâr, madrabaz, yağmacı, katliamcı, psikopat, dinci, kinci biri bir ülkenin en güçlü kişisi olur mu” demeyin! Olur! Örnek diye hangi birini sayayım, tarih onlarla dolu! Ferdinand Marcos, “Baby Doc” lakaplı Duvalier, Salazar, Franco, Mussolini...</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Filipinler’de karı-koca kurdukları tiranlığı 20 yıl yöneten Marcoslar, ülkelerini soyup İsviçre bankalarına onlarca uçak dolusu altın, dolar taşımadılar mı? Onbinlerce insanı acımasızca öldürmediler mi? Bir ABD köpeği olan katil, hırsız Marcos, “dünya lideri” sıfatıyla ABD’den “üstün hizmet madalyası” almamış mıydı? Muhalifi Benigno Aquino’yu sokakta kurşunlatıp öldürten o değil miydi? Ya “Baby Doc”? 15 yıl boyunca Haiti’yi kan gölüne çeviren, uşağı olduğu ABD’nin yağmasına taşeronluk yapan, soygun servetini ABD ve Batı bankalarına yığan o değil miydi? Keza, 36 yıl boyunca Portekiz halkının bağrına sülük gibi yapışıp kan ve can emen Salazar, bir elinde kutsal kitap ve din sopası, bir elinde kanlı kılıcı, aklı fikri yağma ve hırsızlıkta İspanya’yı cehenneme çeviren Franco, İtalya canavarı Mussolini... En tepede ve “devlet” olan bunlar değil miydi?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
General Noriega’yı unuttunuz mu? Augusto Pinoche’yi, Porfirio Diaz’ı, Barrientos’u, Batista’yı? Bunları unutmanız acılarınıza, yani kendinize ihanet etmeniz demektir! Bunları<br style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; transition: all 0.5s ease 0s;" />unutmanız halk düşmanlığını, zalimliği, hırsızlığı bağışlamanız anlamındadır. Noriega’nın elindeki kan ve ABD’ye kaçırdığı servet sadece Panama halkının kanı ve Panama’nın serveti değil, insanlığın kanı ve servetiydi.Pinoche’nin emriyle öldürülmeden önce parmaklarıkırılıp kesilen Victor Jara’nın çığlığı dünyanın bütün halk şarkılarında çınlamadı mı? O kan kurur mu, unutulur mu, sızlaması diner mi? 35 yıl Meksika’yı kuduz salyasıyla ısıran ABD uşağı Diaz’ın halkın bağrındaki diş izleri nasıl unutulur? Che’nin gövdesini kurşunlarla delik deşik ettirdiği yetmez gibi, bileklerinden ellerini kestirip, helikopterinin iniş takımlarına bağlatan ve “zafer” uçuşları yapan ABD ve petrol tekellerinin sadık köpeği Bolivya’nın hırsız, katil Devlet Başkanı Barrientos unutulur mu?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Aman, sakın ha, “o dönemler geçti, tarihte kaldı” demeyin! Hesabı sorulmamış acı iyileşmez; emperyalizmin ve kapitalizmin kan bataklığı kurutulmadıkça, kan emici zalimler ürer de ürer; sermaye soyguna, hırsızlığa, katlima doymaz! Bakın, şeriatçı ve soykırımcı Ömer El Beşir orada; eline emperyalizmin verdiği kanlı bıçakla Ebu Bekir Bağdadi burada! Biri Sudan Cumhurbaşkanı. Katlettiği milyonla insanın kan gölünde yüzerek saray kurdu! Türkiye’de “üst düzey” ağırlansa da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce hakkında Darfur Soykırımı nedeniyle tutuklama kararı var. “Bağdadi” lakaplı diğeri, gelmiş geçmiş bütün diktatörlerle kan içme yarışına girmiş! Farkı, ABD petrol tekellerinin sadık köpeği Barrientos Katolikti, bunlar şeriatçı! Bu despotların tümü, kendi bölgelerinde ABD ve Batılı “sahip”lerinin gölgesidir; o gölge ki kan, katliam ve yağmanın örtüsü!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
***</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Kızıl şahine bak sen! Nerede ne zaman Türkçeye girdiği bilinmez “azizliğe uğramak” sözünü zenginleştireceği hiç aklınıza gelir miydi? Genellikle magazin sayfalarında eteği açılmış starlar “rüzgârın azizliğine uğradı” diye haber olur! Ya da ‘star’ düşmüştür, “topuklu papucun azizliğine uğradı” diye yazılır! Maç kaybetmeyi “zeminin azizliği, yağmurun azizliği” diye açıklayan da var! Din takıntım yok ki “aziz, azize” takıntım olsun, ama ne yalan söyleyeyim ben bu “azizliğe uğrama”ya “sempati” duyarım! Daha doğrusu “uğrayan”a değil de “uğratan”a! Kesicinin elinden kurban kaçmış, üstelik “sahibini” boynuzlamış! Haberde “Keseceği boğanın azizliğine uğradı” diyor! Gel de o boğaya sempati duyma! “Kızıl şahinin azizliği” başlıklı haber daha neşeli: “Belediye Başkanı, yanındaki görevlinin elinde bulunan kızıl şahinin azizliğine uğradı!” Şahin uçmak için çırpınınca, çarptığı Belediye Başkanı yere serilmiş! Açıkçası, benim kalbim de “kızıl şahinin azizliği”nden yana çarptı!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-1106666005563621152014-11-29T04:47:00.001-08:002015-02-27T22:22:33.141-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhJ4p3FGzNY2QOGHvNYZZ9nKv-YvCcnOj2_Q0Iapmm6bpnkG6dRwIR9zehnM8MCQhrHWYmNeGaBFaJzCZqS7vPb8kp1su4rudHxoPDwXqX3SQrWzetTu1H0-Qi7CH-sTi8U5ZqFfyNcG8/s1600/soL_dergi_13_nihat_behram-page-007.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhJ4p3FGzNY2QOGHvNYZZ9nKv-YvCcnOj2_Q0Iapmm6bpnkG6dRwIR9zehnM8MCQhrHWYmNeGaBFaJzCZqS7vPb8kp1su4rudHxoPDwXqX3SQrWzetTu1H0-Qi7CH-sTi8U5ZqFfyNcG8/s1600/soL_dergi_13_nihat_behram-page-007.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<div class="singlecolumn-title" style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Crete Round'; font-size: 2.5rem; line-height: 3.5rem; transition: all 0.5s ease 0s; width: 494.318176269531px;">
Hem aydınlanma düşmanı, hem ‘demokrat’!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Yalancı ama ‘iyi avcı’ mümkün. Hatta ‘yalancılık avcı özelliğidir’ denebilir! Avcı hikâyelerini dinlemeye doyum olmaz! Ama, gel de yalancının ‘iyi savcı’ olmasını anla! ‘Mütalaa’sı gizli tanık, sahte delil, yalan beyana dayalı ama ‘savcının en alâsı’!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Tanıdığım bir ürolog var, mesleğinde birinci sınıf. Daha sen “pro” demeden prostatındaki problemini söylüyor! Ama siyasetten, sosyal sorunlardan bihaber! Bazı meteorologlar var ki, ‘hava tahmini’ şaşmaz, yüzde yüze yakındır. Daha ‘pazar’ demeden o gün gök ne renk alacak, sana çizer! Ama ırkçılık düzeyinde milliyetçi olabilir! Gök cisimlerinin ırkı olsa, dünya dışındakileri topa tutar! Kısacası, sosyal hayattan bihaber ‘iyi ürolog’ ya da ırkçı fakat ‘iyi meteorolog’ mümkün de, ‘iyi sosyolog’ nasıl oluyor, anlayabilmiş değilim! Acaba başka ülkelerde de böyle mi, bilmiyorum, ama Türkiye bunlarla dolu! Demek ki ülkemiz bir istisna!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Sözgelimi, zulüm sisteminin gedikli kürekçileri, bu ülkede ‘insan haklarının bekçileri’dir! Yani öyle sunulurlar. O denli çok ki, hangi birini sayayım, medya onlarla tıka basa dolu! Mini eteklisinden türbanlısına, jölelisinden sakallısına, fraklısından şalvarlısına kadar!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
‘İyi topçu’luğu ırkçılığına örtü olan sporcumuz var; sihirbazlık derecesinde ahlaksız dizi oyuncumuz var; sistem körükçüsü ‘solcu’muz var; ‘ABD över yurtsever’imiz var; ‘karanlığın avukatı iyi demokrat’ımız var... Hem de bu memlekette sürüsüne bereket! ‘Savaş çığırtkanı ama iyi aşçı’ mümkün, bunu anlıyorum, ama ‘barışçı’ nasıl oluyor, çözebilmiş değilim. Kastım, Barış Nobeli sahibi Obama’dan çok bizim dalkavuklar! Hem de her biri prof. ‘uzman’! Bu ‘uzmanlık çorbası’na bir açıklama bulmalı. Ama hukuk diliyle mi, psikiyatri diliyle mi, siyaset diliyle mi, yoksa sokak ya da tokat diliyle mi? Maşallah uzmanlık alanı ‘sahte ilaç piyasası’ gibi! Halka ‘çakma uzman’ kakalamadıkları alan kalmadı! TV ekranı işporta tezgâhı gibi, ileri derecede şariat yanlısı ama “iyi demokrat” dolu! Ha keza ‘eskiye özlem duyan yenilikçi’ gırla! Bit pazarına nur yağmasa “Yeni Türkiye” doğar mıydı! Muhafazakâr dinci ama “iyi devrimci” bulmak için uzağa gitme, bakanlardan başla saymaya! Üstelik, ebleh liberallerce “muhafazakâr devrimci” diye onaylı! Aydınlanmacılık muarızı ama “demokrasi muhafızı” dersen, “Meclis’e ve medyaya” bak yeter! “Hilafetten bu toplum ne zarar görmüş” diye soran vekil-yazar az mı? “Özgürlükçü” ama “ABD’nin Ortadoğu’da inisiyatif almasına” körükçü “Marksizm uzmanı” olan yerde, “yok yok” olmasın da ne olsun! ‘Ne kadar köfte, o kadar ekmek’; ne kadar liberal, o kadar çorba!</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Karanın karası ‘AK Parti’miz, sığ mı sığ “stratejik derinliğimiz”, dünyaya alay konusu “dünya liderimiz” olduktan sonra, dincilik açılımlı “laik sosyal demokratımız” niye olmasın! Kısacası: “Ayıkla pirincin taşını” dönemi, kendini “ayıkla taşın pirincini” diye yenilemiştir! “Yeni Türkiye” ile neyi yedirdikleri belli değil mi?</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
* * *</div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
“Köpek katliamı” diye tıklayın. bakın vahşetin boyutuna. Haberlerin sonu gelmiyor. “Toplanan köpekler çöp aracında canlı canlı preslendi” başlıklısından “Yavru köpekleri çuval içinde denize attılar” başlıklısına kadar! “Canlı canlı preslenme eylemi”ne belediye yetkilisi “aklınca” açıklama yapmış: “Canlı değillerdi, uyutulduktan sonra çöp aracına alındılar!” İnsan kılıklı oldukları için mecburen “insan” diye anılan bu tür yaratıkların vahşetini tanımlamaya dilin gücü yetmez. Böyle haberler çıktığında, ‘Çapul’ Capone ile göz göze gelmekten utanıyorum. Öyle içten, öyle masum, öyle duygu dolu bakıyor ki, sanki, gözleri ardında insanı insan olmaya çağıran derin bir kuyu var; içi ışık dolu! </div>
<div style="-webkit-transition: all 0.5s ease 0s; box-sizing: border-box; font-family: 'Open Sans'; font-size: 16px; line-height: 26px; transition: all 0.5s ease 0s;">
Bir ‘yuva’ya kavuşana dek, ömrünün ilk iki yılını kafeste geçirmiş; ondan ki en korktuğu şey yalnızlık; havlamayı yalnızlığın uğultusunda yitirmiş. Uyurken inlediği zamanlarda sesi çıkıyor. Dostluğun sıcaklığını yitirmekten öyle korkuyor ki, dolaşmaya çık, üç adımda bir dönüp sana bakıyor! Banka otur, başı yanı başında, bakışı bakışında! En sevdiği şey iki kaşı arasına dokunulması! İnsan nasıl kıyar böyle canlıya?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-55611092456720316552014-11-29T04:46:00.001-08:002014-11-29T04:46:16.657-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdvymerG6lmOpVEsFMMPcRPuAoDJh3z3dLwUEuqbi22ak4QE3iSm9PRlkTl6W6xTb4NZSkiUBj2nO8tBO_opgeXJyeTbaA7TNLTRTJGu8MQh4tx6NCmblzIWGAfLiNvdZWkYuTUMVvBEQ/s1600/soL_dergi_12_nihat_behram-page-006.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdvymerG6lmOpVEsFMMPcRPuAoDJh3z3dLwUEuqbi22ak4QE3iSm9PRlkTl6W6xTb4NZSkiUBj2nO8tBO_opgeXJyeTbaA7TNLTRTJGu8MQh4tx6NCmblzIWGAfLiNvdZWkYuTUMVvBEQ/s1600/soL_dergi_12_nihat_behram-page-006.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-3806737860242645022014-11-29T04:45:00.001-08:002014-11-29T04:45:12.475-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLwe0umPBEUj7gHzqpjZMlj5XYMrr1QxmBUEXmqmrBolT86qXB0TS5U__4mSujfj-_HGsAoWcJ12jYW7mnFScMb9Q7DTlTKMQxm1KRxkU_-Nim5xyysWc0HfMcBmOA5ZWCdEVm50bNKtA/s1600/soL_dergi_11_nihat_behram-page-005.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLwe0umPBEUj7gHzqpjZMlj5XYMrr1QxmBUEXmqmrBolT86qXB0TS5U__4mSujfj-_HGsAoWcJ12jYW7mnFScMb9Q7DTlTKMQxm1KRxkU_-Nim5xyysWc0HfMcBmOA5ZWCdEVm50bNKtA/s1600/soL_dergi_11_nihat_behram-page-005.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-57292687352989719122014-11-29T04:43:00.001-08:002014-11-29T04:43:51.381-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGDXfU8MrW0fDS2e156c2Jke2BCDgf3YtIH_RxOfxOPw1zyDuJrZptqOQm-7ukrqYs12bk4ctuDAQTJB2HY-Uwz4lHepxuYJVs3BmKaXm-kb94mLSGFYoOD8vvV7FxVExJgSmRpneyO74/s1600/soL_dergi_09-10_nihat_behram-page-004.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGDXfU8MrW0fDS2e156c2Jke2BCDgf3YtIH_RxOfxOPw1zyDuJrZptqOQm-7ukrqYs12bk4ctuDAQTJB2HY-Uwz4lHepxuYJVs3BmKaXm-kb94mLSGFYoOD8vvV7FxVExJgSmRpneyO74/s1600/soL_dergi_09-10_nihat_behram-page-004.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-89583417329662851422014-11-29T04:42:00.001-08:002014-11-29T04:42:24.385-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRz6jCCkTiiJuoktb_lvspPCA1cN7pPaTjYZZSpEYk61LhxpHLrVXQsELyOGU1htx9emT_tTtEQ3v9Z0k4rybrcdCKARlBsL-zT63s_DshV1S_CMs7FJpHfvfrclWs0RwUtkO0kxPNyOU/s1600/soL_dergi_07_nihat_behram-page-003.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRz6jCCkTiiJuoktb_lvspPCA1cN7pPaTjYZZSpEYk61LhxpHLrVXQsELyOGU1htx9emT_tTtEQ3v9Z0k4rybrcdCKARlBsL-zT63s_DshV1S_CMs7FJpHfvfrclWs0RwUtkO0kxPNyOU/s1600/soL_dergi_07_nihat_behram-page-003.jpg" height="640" width="460" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6536851573382617097.post-14468869864087321122014-11-29T04:41:00.001-08:002014-11-29T04:41:11.835-08:00Sol Dergi yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-6Vlz_NA1Z9mKLeM24-aAzd3S6e15p-V2SakDLOrk8ElYGO2iNSAOp7Hbbi_-3hGNflq7CdMjXcVZdt_x8tb5g_LX5jcDOfvk7CgfQozLFZUvMe0-ZfBsJmkZkcPSwU60cdYP21Wj74o/s1600/soL_dergi_06_nihat_behram-page-002.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-6Vlz_NA1Z9mKLeM24-aAzd3S6e15p-V2SakDLOrk8ElYGO2iNSAOp7Hbbi_-3hGNflq7CdMjXcVZdt_x8tb5g_LX5jcDOfvk7CgfQozLFZUvMe0-ZfBsJmkZkcPSwU60cdYP21Wj74o/s1600/soL_dergi_06_nihat_behram-page-002.jpg" height="640" width="450" /></a></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/09630277846399873706noreply@blogger.com0