Kemanı davul tokmağıyla çalmak gibi bir şey! Yapılan o! Bunun ‘masumiyet’ maskesi de “Eğitim hakkı!” Maskeli iş yapmanın suyunu çıkardılar. Gel sen, üniversitelerin önünü polis eşliğinde ‘Cemaate genç devşirme’ panayırına çevir, iktidarın, sistemin, cemaatin propaganda broşürünü kumanya ve meşrubat paketiyle dağıt, üniversiteye ayak basan gençler ve ailelerine “yardım” maskesi altında şeriat tuzağı kur, oyuna gelmeyen pırıl pırıl gençleri de “eğitim hakkını engelleyen teröristler” ilan et! Bunların “eğitim hakkı” dedikleri, kurdukları tuzağın ‘kod adı’dır. Gerçek niyetleri, ODTÜ’de direnen gençlere karşı dinci şeriatçı medya ve AKP'li yobazların gençlere yönelik ölüm tehditlerine varan saldırılarından belli değil mi?
Yutturmak istedikleri her şeyi topluma maskeyle kakalama uzmanları, ne ‘pişirseler’ toplumun yiyeceğini sanıyorlar. Dinci faşizmin yapılanmasını “İleri Demokrasi” diye kakaladılar; kapanmayı “açılım”, tarihin kanlı ‘ecdat’ çöplüğüne dönmeyi “çağ atlamak”, şeriatçıyı “özgürlük savaşçısı”, insan kalbi yiyen caniyi “Allah askeri”, farklı inançlara düşmanlık körüklemeyi “bütün inançlara eşit uzaklık”, emperyalizme savaş taşeronluğunu “analar ağlamasın”, bilim düşmanlığını “eğitim reformu” diye kakaladılar! Şimdi de ODTÜ’ye kurulan tuzağın adını “eğitim hakkı” koydular. Bu kadar açık. Açık ama konu cemaat olunca muhalefet lideri bile “temkinli”! Nedense Kılıçdaroğlu ‘Cemaat’ konusunda bir türlü cesur olamadı. Cemaat konusu açılınca ya “haberim yok, bilmiyorum” diye geçiştiriyor ya da mülâyim ‘tahminler’le. Cemaat tuzağını bozan ODTÜ’lü gençlerle ilgili konuyu da yine ‘özlü söz’le yorumladı: “Eğitim bir haktır, kimse engelleyemez!” İyi de, somut durum, eğitim hakkına kısıtlama değil ki. ODTÜ'lü direnişçilerin, ABD güdümlü şeriatçı Cemaat tuzağını bozması! Bunlar, dinci faşizmi de “ileri demokrasi” diye sunmadılar mı? ‘Eğitim hakkı kutsal’mış; asıl kutsal olan, şeriatçı Cemaat’in halka kurduğu tuzağı bozan direnişidir! Gerisi yalan!
İktidar çok iyi biliyor ki, haziran sonrasının toplumu, öncesinden farklı. Zulüm, tehdit, polis şiddeti, hangi taktiği uygularlarsa uygulasınlar, AKP’nin savaş hesabı bu toplumda maya tutmayacak. Halkın %80 i savaşa karşı. Bunun da ötesinde, savaş çığırtkanlarının karanlık hesaplarına karşı toplum barut fıçısı gibi. Toplumun dinamiğini kırmak için plan üstüne plan, tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Haziran öncesinde “bir avuç marjinal” diye niteledikleri kitlenin milyonları kapsadığını haziran direnişlerinde gördüler. Ülkenin her yanında yükselen halk direnişine azgınca saldırmaları bu paniğin sonucu.
Dinci faşist sistemin yalakası medya düne kadar, ‘iktidar başı’nın gözyaşı eşliğinde, ellerindeki kemanı “barış olsun, analar ağlamasın” diye gıygıylıyordu. Şimdi bir ellerinde yine keman ve yine ‘iktidar başı’nın gözyaşları eşliğinde, fakat ‘barış yayı’nı bırakıp savaş davulunun tokmağına sarıldılar: “Anasını ağlatalım, saldırmak için daha ne bekliyoruz” diye bağırıyorlar. Dün “Barış süreci” maskesi altında barışa ve Kürtlere dizdikleri iltifatların sahteliği bir kez daha ortaya çıktı. Barış isteklerinin doğal parçası olarak Kürtlerin “Suriye saldırısına karşıyız” demeleri dinci faşistleri çıldırttı. AKP ve yandaşları, ‘barış kemanı’nı ‘savaş tokmağı’yla çalmaya başladılar!
Demokratik kitle örgütleri, aydınlar, sanatçılar, yurtseverler, muhalefet partileri, devrimci kuruluşlar, öğrenciler, emekçiler, bütün kesimleriyle halkın %80 e varan çoğunluğu ABD’nin ve taşeronu AKP’nin kanlı savaş hesaplarına karşı olduğu çok açık. AKP’nin, üniversite, baro, öğrenci, yazar, aydın, sendika, dernek, parti, Alevi, Süryani, Kürt, Türk demeden, muhalif olduğunu düşündüğü tüm odaklara saldırması bunun sonucu. Önünde ‘Çevik Kuvvet’ arkasında kan ve petrol iştahlı ABD! ‘Maşallah’ AKP ‘çelik başlıklı ABD füzesi’ gibi! Kendine karşı kıpırdayan her noktaya dişlerini gösteriyor. Önü alınmazsa, muhaliflere karşı “faili meçhul” suikastlar de başlayacaktır. Bu gidişi önlemenin çaresi: tüm halk güçlerinin birlikte alana inip ülkeye sahip çıkması, savaş çığırtkanlarının karşısına dikilmesi, savaş çığırtkanlarını süpürmesidir. Halkın gücü halk düşmanlarından bin kat fazladır.
------------------------
Bernard Shaw: “Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış ABD emperyalizmidir!”
Yutturmak istedikleri her şeyi topluma maskeyle kakalama uzmanları, ne ‘pişirseler’ toplumun yiyeceğini sanıyorlar. Dinci faşizmin yapılanmasını “İleri Demokrasi” diye kakaladılar; kapanmayı “açılım”, tarihin kanlı ‘ecdat’ çöplüğüne dönmeyi “çağ atlamak”, şeriatçıyı “özgürlük savaşçısı”, insan kalbi yiyen caniyi “Allah askeri”, farklı inançlara düşmanlık körüklemeyi “bütün inançlara eşit uzaklık”, emperyalizme savaş taşeronluğunu “analar ağlamasın”, bilim düşmanlığını “eğitim reformu” diye kakaladılar! Şimdi de ODTÜ’ye kurulan tuzağın adını “eğitim hakkı” koydular. Bu kadar açık. Açık ama konu cemaat olunca muhalefet lideri bile “temkinli”! Nedense Kılıçdaroğlu ‘Cemaat’ konusunda bir türlü cesur olamadı. Cemaat konusu açılınca ya “haberim yok, bilmiyorum” diye geçiştiriyor ya da mülâyim ‘tahminler’le. Cemaat tuzağını bozan ODTÜ’lü gençlerle ilgili konuyu da yine ‘özlü söz’le yorumladı: “Eğitim bir haktır, kimse engelleyemez!” İyi de, somut durum, eğitim hakkına kısıtlama değil ki. ODTÜ'lü direnişçilerin, ABD güdümlü şeriatçı Cemaat tuzağını bozması! Bunlar, dinci faşizmi de “ileri demokrasi” diye sunmadılar mı? ‘Eğitim hakkı kutsal’mış; asıl kutsal olan, şeriatçı Cemaat’in halka kurduğu tuzağı bozan direnişidir! Gerisi yalan!
İktidar çok iyi biliyor ki, haziran sonrasının toplumu, öncesinden farklı. Zulüm, tehdit, polis şiddeti, hangi taktiği uygularlarsa uygulasınlar, AKP’nin savaş hesabı bu toplumda maya tutmayacak. Halkın %80 i savaşa karşı. Bunun da ötesinde, savaş çığırtkanlarının karanlık hesaplarına karşı toplum barut fıçısı gibi. Toplumun dinamiğini kırmak için plan üstüne plan, tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Haziran öncesinde “bir avuç marjinal” diye niteledikleri kitlenin milyonları kapsadığını haziran direnişlerinde gördüler. Ülkenin her yanında yükselen halk direnişine azgınca saldırmaları bu paniğin sonucu.
Dinci faşist sistemin yalakası medya düne kadar, ‘iktidar başı’nın gözyaşı eşliğinde, ellerindeki kemanı “barış olsun, analar ağlamasın” diye gıygıylıyordu. Şimdi bir ellerinde yine keman ve yine ‘iktidar başı’nın gözyaşları eşliğinde, fakat ‘barış yayı’nı bırakıp savaş davulunun tokmağına sarıldılar: “Anasını ağlatalım, saldırmak için daha ne bekliyoruz” diye bağırıyorlar. Dün “Barış süreci” maskesi altında barışa ve Kürtlere dizdikleri iltifatların sahteliği bir kez daha ortaya çıktı. Barış isteklerinin doğal parçası olarak Kürtlerin “Suriye saldırısına karşıyız” demeleri dinci faşistleri çıldırttı. AKP ve yandaşları, ‘barış kemanı’nı ‘savaş tokmağı’yla çalmaya başladılar!
Demokratik kitle örgütleri, aydınlar, sanatçılar, yurtseverler, muhalefet partileri, devrimci kuruluşlar, öğrenciler, emekçiler, bütün kesimleriyle halkın %80 e varan çoğunluğu ABD’nin ve taşeronu AKP’nin kanlı savaş hesaplarına karşı olduğu çok açık. AKP’nin, üniversite, baro, öğrenci, yazar, aydın, sendika, dernek, parti, Alevi, Süryani, Kürt, Türk demeden, muhalif olduğunu düşündüğü tüm odaklara saldırması bunun sonucu. Önünde ‘Çevik Kuvvet’ arkasında kan ve petrol iştahlı ABD! ‘Maşallah’ AKP ‘çelik başlıklı ABD füzesi’ gibi! Kendine karşı kıpırdayan her noktaya dişlerini gösteriyor. Önü alınmazsa, muhaliflere karşı “faili meçhul” suikastlar de başlayacaktır. Bu gidişi önlemenin çaresi: tüm halk güçlerinin birlikte alana inip ülkeye sahip çıkması, savaş çığırtkanlarının karşısına dikilmesi, savaş çığırtkanlarını süpürmesidir. Halkın gücü halk düşmanlarından bin kat fazladır.
------------------------
Bernard Shaw: “Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış ABD emperyalizmidir!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder