16 Haziran 2013 Pazar

Toplumun kendini sokan yılanın zehrini emip tükürmesi


16 Haziran 2013, 12:57
Toplumun kendini sokan yılanın zehrini emip tükürmesi
Yaşamını sürdürme içgüdüsünün bir tepkisi olarak sadece insan teki değil, toplumlar da kendini sokan yılanın zehrini, soktuğu yerden ısırarak emip canından alır. Büyük halk direnişi kimi çevreleri şaşırttı. Onlar için bu halk ayaklanışı sanki ‘havadan düştü’! Yıllar ve yıllardır, devrimci örgütlerin halkı sokağa, alanlara, mücadeleye çağırdığı bir gerçek değil mi? Tabi ki bu direniş duygusunu biriktiren en önemli ve ön kaynaklardan birisi de odur. Fakat yazık ki, sokakta kendiliğinden şekillenip patlayan büyük öfke, onu yönlendirecek kumandadan yani cephe örgütünden yoksundu. Bu direnişte tüm güçleriyle yer alıp göğüslerini halka siper eden ve en önemlisi de geniş kitlelerle kucaklaşan değişik kesimlerden örgütlü sosyalistler bugün hayati önemdeki bu noktanın, yani anti faşist, anti emperyalist cephesiyle devrimci siyasetin acilen devreye girmesi gereğinin altını çiziyor. Şaşıran ise karşı taraf. Halkı ve sağduyusunu küçümseyenler, şaşırmaya mahkûmdu! Direnişin şaşıranları kadar kaşınanları da var. Siyasi tarihimizin bu en yaygın direnişini ucuzlatmak, bulanıklaştırmak için ‘bin bataklıktan bin çamur’ getiriyorlar! Artık boşuna. Çünkü, hayat AKP’nin ve devşirme çömezlerin bulanıklaştırdığı ‘demokrasi’ kavramını netleştirdi. Faşizm ile demokrasi kavramları arasındaki ‘karartma’ya gün ışığı vurdu. Tuzağı sadece her kesimden kendi halkımız değil, dünya âlem de gördü.

Ahmet İnsel adlı sistem çömezi liberal, AKP’nin dinci faşizmine karşı Taksim’den tüm ülkeye yayılan halk direnişini “Bu, rejime karşı isyan değil, (siyasetçilerin) hor gören üslubunu hazmedemeyenlerin, yurttaş haysiyetlerinin zedelendiğini düşünenlerin haysiyet ayaklanmasıdır” diye yorumlamış! Direnişin temelini “AKP’nin dinci faşizmine, savaş taşeronluğuna, demokrasi düşmanlığına, ülkenin doğa ve kültür dokusunu tahrip ve yağmaya, insan haklarının gasbına, hukuksuzluğa lanet” yani bugünkü sisteme lanet oluştursa da, liberal çömez için böyle değil! Sistem kürekçiliğinin bu kadarına pes! Bunları hâlâ adam yerine koyan varsa, ona da pes!

Liberal ahmaklar birbiri ardına daha ne ‘inciler’ döküyor! RTE’ye “üslubunu düzeltme öğüdü” veren de var, “AKP’nin başlattığı demokrasi hamlelerini sürdürmesinin çok önemli olduğu”nu söyleyen de! Şimdi de AKP’nin, “İşi tadında bırakın, işimize bakalım”çağrısına renk arayıcı oldular! Renk renk teori üretiyorlar. Hele ki “ayaklanmanın örgütsüzlüğü” konusundaki teorileri! Marks uyanıp da bunların 'solculuğunu' görse, dili tutulurdu! Milyonlarca insan “Anamı da aldım geldim; Derelerdeki HES kelepçelerini kıracağız; Emperyalizmin savaş taşeronluğuna son; Siyasi tutsaklara özgürlük; Faşizmi yıkana dek boyun eğmeyeceğiz” diye ve daha nice benzeri taleplerle emekçiye, çiftçiye, zindandaki devrimciye, halkların kardeşliğine sahip çıkıyor, AKP’yi lanetliyor. Keşke bu duygularla ayaklananlar en azından ‘anti faşist halk cephesi’nde örgütlü olsaydı da hedeflerine gerçek anlamıyla ulaşsaydı. Halkın örgütlü olması yenilmez olması anlamındadır. Besleme liberalin “örgütsüzlük”e biçtiği anlamsa farklı. O seviniyor. Çünkü sistemin ‘korunması’ halkın örgütsüzlüğüne dayalı. Hele ki ayaklanan halkın!

İnsanlar alanlarda dinci faşizmin hukuk katliamını, zorbalığı lanetliyor. Beş yıldır insanlar faşizmin komplo suçlamalarıyla zindanlarda. Halk “ileri demokrasi” diye sunulan faşizmden , AKP’nin “vesayetle mücadele” maskesiyle kurumlaştırdığı dinci kuşatmadan kurtulmak istiyor. Liberallerse, plaklarına “darbe” marka iğne takmışlar, sistemin dinci faşist plağını, ‘darbeyle ve derin devletle hesaplaşma’ diye yıllardır döndürüp duruyorlar. Hukukçu, aydın, gazeteci, bilim adamı binlerce demokrat ve devrimcinin zindanlarda olması umurlarında değil. Hep böyle gideceğini sandılar.

Örgütlüsü ve örgütsüzüyle, milyonlarca halk evladının yürekten ve ödünsüz, baş eğmeyen ve ısrarlı haykırışının bu topluma, bu halka en büyük armağanlarından biri de bu ‘tepki bilinci’ oldu: soktuğu yerden yılanın zehrini emip almak. Sırada tükürmek var. Onun vakti de mutlaka gelecektir.

-------------------

Goethe:

“Gerçeğin ne olduğunu bilmek bir başına yeterli değildir. Doğru olanı istemek ve yapmak da gereklidir.”

 Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder