16 Aralık 2012 Pazar

“Pamuk faşizmi”nin orantısı


16 Aralık 2012
“Pamuk faşizmi”nin orantısı
‘Orantısı’ dedim ama aslında orantısı yok. Ne, mesleğine bakıp “romanla sınırlı” denebilir, ne ülkesine bakıp “Türkiye ile sınırlı”. Hem her konuda konuşan biri hem dünyaca ünlü. Yani “orantısız”!
İnsanlar birbirine, kimi davranışları için “Faşistlik yapma!” der de, birisine “faşist olduğunu” söyleyin , itiraz gelir. Neden? Çünkü faşizmin bir hükümet tarzı; faşistin de, bir faşist örgüt militanı olması gerektiği sanılır. Oysa ki  gündelik yaşamda, sıradan ilişkilerde bile faşistlik vardır. Bir insanın faşistliği,  davranışının faşizanlığı için, illâki o kişinin faşist örgüt üyesi olması gerekmez. Birkaç yıl önce Haydar Ergülen’in bir yazısını okumuştum.  Enfes bir yazıydı. Üstelik, “Hepimizde faşistlik var!” diye kendiyle de hesaplaşıyordu. Haydar’a o yazıyı yazdıran olay, o günlerde FB’li taraftarın BJK Teknik Direktörü için açtıkları “Rıza Efendi, iki ekmek bir süt!” pankartıydı. Haydar, bu slogandaki, faşistliğin özellikleri olan “kendini üstün görme, diğerini aşağılama” noktasını vurguluyordu. İki önemli söze atıf yapmıştı: Thomas Mann’ın “Faşizm bir ideoloji değil, bir kötülüktür!” sözü ile İngeborg Bachmann’ın “Faşizm iki insan arasında başlar!” sözü. Bir arkadaşım, Pamuk’un Köln’deki imza gününde, son kitabıyla değil de, elindeki eski bir kitabıyla imzaya gelen okurunu herkesin içinde azarladığını, kitabı imzalamadığını anlatmıştı. Bu şahsın bu davranışını, psikologlar kadar siyasetçilerin de yorumlaması yanlış mı olur?
Faşizmle ilgili en özlü tanımlamalardan  biri  Lenin’in “Faşizm çürümekte olan kapitalizmdir!” ikincisi de Troçki’nin, “Faşizm kapitalist reaksiyondan başka bir şey değildir!” sözüdür.  Scumann, “Limitsiz ve frensiz bir özgürlük düşleyen, faşizmin tohumlarını kendinde taşır. Antifaşist olduğunu haykırsa bile!”; Sartre, “Faşizm kurbanlarının sayısıyla değil, onları öldürme yoluyla tanımlanır!” diyor. Yalçın Küçük 35 yıl önce şöyle demişti: “Türkiye’de faşizmin kitle temeli ancak İslam’a dayanılarak yaratılabilir!”
Vahşi  emperyalizm ve kapitalist devletlerin Suriye hesaplarına ve sürdürdüğü katliamlarla vahşete gözünü kapayan, daha doğru tanımıyla söylersem: onların ağzıyla konuşan Pamuk’a, faşistliğe ilişkin tanımlar uygun düşmüyor mu?  Gerek soL Gazetesi’nin “Sen bir faşistsin!”  gerekse Yurt Gazetesi’nin, “Siz aydın değil, olsa olsa liberal faşist olursunuz!” saptamaları, üstelik de eksiğiyle, son derece isabetli olmuştur. Eksiği ise inançtan çok, ruhun kaç paraya satıldığı, yani “fiyat” konusuna girer.
Önemli sanatçıymış! Doktorun, siyasetçinin, hukukçunun falan olmuyor da, ”önemli  sanatçı”nın dokunulmazlığı mı oluyor?  “Önemi” sanatçılığından çok, emperyalist kapitalist sistem çanakçılığına denk düşse de, diyelim ki önemli sanatçı, bu onun faşistliğine dokunulmazlık gerekçesi mi? Tarihte örnekleri de yok değil: Hitler ve Mussolini hayranı Ezra Pound, Franco yandaşı Dali gibi. Onlar “demir faşizmi”nin yandaşlarıydı. Küllerini üflesen, altından kim bilir ne mazeretler çıkacak. “Dali, koyu Katolik Franco’ya biat etmese,  o resimleri yapamazdı, derisini yüzerlerdi!” diyenler yok değil! Ama mazeret, sonucu değiştirmiyor.  O çağın büyük sanatçılarından Bnuel “Son Nefesim” kitabında Dali’nin faşizm çanakçılığını tüm çıplaklığıyla anlatır. Ayrıca da: “Pamuk faşizmi”ni onlarla karşılaştırmak onlara haksızlıktır. Çünkü hem o ayarda bir sanatçı değil, vasat altı bir yazardır hem de, “Pamuk faşizmi”nin orantısızlığı örtülüdür. “Demokratlık yastığı”yla havasız bırakarak daha sinsi boğmaktadır.
Hem, ABD ve Batı’nın sergilediği sahtekârlığı, katliamı, vahşeti ; Türkiye ve  dünyadaki Süryani ve Alevi kuruluşlarının, “Cihad nidaları ile terör estirenlerin Suriyeli Süryaniler, Aleviler, Ezidiler, Hıristiyanlar ve şeriat yandaşı olmayan laik kesimler için büyük tehlike taşıdığı” açıklamalarını görmezden gelecek, emperyalistlerin cinayetlerine çanak tutacaksın  hem de “aydın, demokrat” sıfatı taşıyacaksın! Bu şahsa “faşist” olduğu söylendiğinde yaygara koparanların hali ise ruh benzerliklerinin paniğidir.
NOT: 16 Aralık (BUGÜN) saat 17.00 de İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu’nda “Ekmek, soL ve Hürriyet Günleri” nde buluşup, faşizme öfkemizi haykıracak, bir ağızdan şarkılarımızı söyleyeceğiz.
____________________________________________
Upton Sinclair:
“Faşizm, kapitalizm artı cinayettir!”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder