AKP zulmünü alt etme, diktatörden kurtulma umuduyla 30 Mart seçimlerine ‘düşsel’ bir anlam yükleyenlerden kime baksan morali bozuk, neşesizlik içinde. Bekir Coşkun bile, “Yüreklerimiz korkmuş serçeler gibi, çırpınıyoruz camlara çarpa çarpa; hüzün var suratlarımızda; selamlarımız ürkek, bakışlarımız ıslak” diye yazmış “yaralı duygular”la...
‘Kedisiyle’ ya da ‘kadısıyla’ şöyle ya da böyle, AKP ‘kazanacak’tı; kazandı! Ne var bunda? Zarrap’a “Hayırsever vatandaş”; Bilal’e “Boğazından haram lokma geçmedi”; linç eden polise “Destan yazdı”; Anayasa Mahkemesi kararına “Saygı duymuyorum”; yargının yasa dışı inşaatı durdurma kararına “Güçleri yetiyorsa yıksınlar...” diyen kişi koca ülkeyi yönetiyor; ‘kediyi, kadıyı’ mı yönetemeyecek?
Her biri yıllardır siyaset içinde görmüş geçirmiş adamlar ekranda günlerdir seçimi ve ‘CHP’ye bağlanan umudu’ tartışıyorlar: “Yanlış aday koyduğu için kazanamadı, şunu koysa kazanırdı; şu hatalar yüzünden olmadı, şunu yapsa başarıyı yakalardı...” vb. Kumarda, şans oyunlarında falan da böyledir: “Şuna bassa kazanırdı, şuna bas dedim dinlemedi!” Oysa kumarhanede makineler ayarlıdır; dört ‘nohut’ ya da 4 ‘kedinin’ ne zaman yan yana geleceğini kumarcıbaşı bilir! Siz ise sadece ‘şansa’ bağlısınız! ‘Şanslı’ olmayı, ‘iyi yürek ve dilek’ işi sansanız da, kurnazlık, hile ve hesap işidir! Hele ki siyasette! Hele ki emperyalizmin kapıkulu, kapitalizmin oyuncağı sistemlerde zorba, zalim, hileci yönetimler altında. Kumarda, şansını oylayan değil, kumarı oynatan kazanır. Çünkü hilenin ucu onda!
‘İlk parti olarak’, AKP’nin seçimlerden ‘kazançlı’ çıkmasına şaşıranlara da ben şaşırıyorum! Sittin senedir en az yüzde 40 kemikleşmiş tabanı olan sağı sadece ‘dilek, iyi yürek ve şansla’ devirme ‘umudu’ taşımak devirmek için yeter mi? Taşıma suyla değirmen döndürmek gibi! Ülkenin yapısı ortada; rakamlara bakmak bile yeter: Okuma yazma bilmeyen ve yarım yamalak bilenler yüzde 8 (7.5 milyon); ilkokul bitiren yüzde 21 (14 milyon); lise bitiren yüzde 21; yüksek okul, fakülte bitiren yüzde 12; yüksek lisans yapan yüzde 0.96... Nüfusun ezici kesimi yetersiz eğitimli ve cahil.... AKP’ye oy verme eğiliminde olanların en az yüzde 90’ı sandığa gitmiştir... Sandığa gitmeyen 7 milyon kişinin eğilimi acaba ne?
Sistemin özü emperyalizmin kulluğuna, kapitalizme, savaş taşeronluğuna, kısacası hileye, zorbalığa, hırsızlığa dayalı! Bu sisteme kürek çeken, erketelik, çanakçılık yapan herkes, hırsızlığa direkt ya da dolaylı ortaktır. İşin bir yanı bu; diğer yanına gelince: Hırsız illaki para çalan, evine kasa koyan değil ki! Evren, altı üstü Marmaris’te bir villa yaptırmış, birkaç tabloyu ‘değerinden fazla’ya satmıştı!. Diyelim ki o manada hırsız değil! Ama bu ülkenin gördüğü en büyük zalimlerden. Zalim hırsız değil mi? Erdal Eren’in canını, onca insanın ömrünü, özgürlüğünü kim çaldı? Can, ömür, inanç hırsızlığı hırsızlığın katmerlisidir. Zalim, zorba, hileci, halk düşmanı sistemlerde halka dönük hırsızlığın bin türü var. HES kurup yoksul köylünün deresini bile çaldılar. Nükleer kurup bebeklerin nefesini bile çaldılar....
Hırsızlığın bir türü de umut hırsızlığıdır. Bir yanı emperyalizme yaslı, bir yani kapitalizmle paslı, kafası dinci faşizmle fesli (ve son 60 yıldır hangi seçime bakarsan bak ülke ahalisinde en az yüzde 40 tabanı olan) sağcı sistemi, hem de sistemin güçleriyle ittifak yaparak ‘değiştireceğim’ dersen, kediler gülmese bile, ‘trafona girer!’ Halkın anti faşist güçbirliğine emek verme yerine, git umudunu gerici sistem güçlerinin ganimeti bölüşme dalaşına bağla ve sistemin değişmesini bekle! Şu hale bak: ‘şansa’ umut bağlayıp, diktatörden kurtulacağını sananlar ‘umutları çalınmış olmanın’ şokunu yaşıyor! Çalan kadar çaldıran da sorumlu değil mi? Umuduna sahip çık, çaldırma!
Faşizmden, zalimden, diktatörden kurtulma umuduyla düş kurmak yetmiyor; bu umudun düşte değil, doğru mücadelede çelikleşmesi gerekir. Zalim, hırsız ve hileci sistemin yüzde 40 tabanı varmış; isterse yüzde 60, 70 olsun, yıkarsın; yeter ki umut halkın öz gücünde bilensin!
_____________________________________
Lenin: Herhangi bir örgütün karekterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey, o örgütün eyleminin içeriğidir.
‘Kedisiyle’ ya da ‘kadısıyla’ şöyle ya da böyle, AKP ‘kazanacak’tı; kazandı! Ne var bunda? Zarrap’a “Hayırsever vatandaş”; Bilal’e “Boğazından haram lokma geçmedi”; linç eden polise “Destan yazdı”; Anayasa Mahkemesi kararına “Saygı duymuyorum”; yargının yasa dışı inşaatı durdurma kararına “Güçleri yetiyorsa yıksınlar...” diyen kişi koca ülkeyi yönetiyor; ‘kediyi, kadıyı’ mı yönetemeyecek?
Her biri yıllardır siyaset içinde görmüş geçirmiş adamlar ekranda günlerdir seçimi ve ‘CHP’ye bağlanan umudu’ tartışıyorlar: “Yanlış aday koyduğu için kazanamadı, şunu koysa kazanırdı; şu hatalar yüzünden olmadı, şunu yapsa başarıyı yakalardı...” vb. Kumarda, şans oyunlarında falan da böyledir: “Şuna bassa kazanırdı, şuna bas dedim dinlemedi!” Oysa kumarhanede makineler ayarlıdır; dört ‘nohut’ ya da 4 ‘kedinin’ ne zaman yan yana geleceğini kumarcıbaşı bilir! Siz ise sadece ‘şansa’ bağlısınız! ‘Şanslı’ olmayı, ‘iyi yürek ve dilek’ işi sansanız da, kurnazlık, hile ve hesap işidir! Hele ki siyasette! Hele ki emperyalizmin kapıkulu, kapitalizmin oyuncağı sistemlerde zorba, zalim, hileci yönetimler altında. Kumarda, şansını oylayan değil, kumarı oynatan kazanır. Çünkü hilenin ucu onda!
‘İlk parti olarak’, AKP’nin seçimlerden ‘kazançlı’ çıkmasına şaşıranlara da ben şaşırıyorum! Sittin senedir en az yüzde 40 kemikleşmiş tabanı olan sağı sadece ‘dilek, iyi yürek ve şansla’ devirme ‘umudu’ taşımak devirmek için yeter mi? Taşıma suyla değirmen döndürmek gibi! Ülkenin yapısı ortada; rakamlara bakmak bile yeter: Okuma yazma bilmeyen ve yarım yamalak bilenler yüzde 8 (7.5 milyon); ilkokul bitiren yüzde 21 (14 milyon); lise bitiren yüzde 21; yüksek okul, fakülte bitiren yüzde 12; yüksek lisans yapan yüzde 0.96... Nüfusun ezici kesimi yetersiz eğitimli ve cahil.... AKP’ye oy verme eğiliminde olanların en az yüzde 90’ı sandığa gitmiştir... Sandığa gitmeyen 7 milyon kişinin eğilimi acaba ne?
Sistemin özü emperyalizmin kulluğuna, kapitalizme, savaş taşeronluğuna, kısacası hileye, zorbalığa, hırsızlığa dayalı! Bu sisteme kürek çeken, erketelik, çanakçılık yapan herkes, hırsızlığa direkt ya da dolaylı ortaktır. İşin bir yanı bu; diğer yanına gelince: Hırsız illaki para çalan, evine kasa koyan değil ki! Evren, altı üstü Marmaris’te bir villa yaptırmış, birkaç tabloyu ‘değerinden fazla’ya satmıştı!. Diyelim ki o manada hırsız değil! Ama bu ülkenin gördüğü en büyük zalimlerden. Zalim hırsız değil mi? Erdal Eren’in canını, onca insanın ömrünü, özgürlüğünü kim çaldı? Can, ömür, inanç hırsızlığı hırsızlığın katmerlisidir. Zalim, zorba, hileci, halk düşmanı sistemlerde halka dönük hırsızlığın bin türü var. HES kurup yoksul köylünün deresini bile çaldılar. Nükleer kurup bebeklerin nefesini bile çaldılar....
Hırsızlığın bir türü de umut hırsızlığıdır. Bir yanı emperyalizme yaslı, bir yani kapitalizmle paslı, kafası dinci faşizmle fesli (ve son 60 yıldır hangi seçime bakarsan bak ülke ahalisinde en az yüzde 40 tabanı olan) sağcı sistemi, hem de sistemin güçleriyle ittifak yaparak ‘değiştireceğim’ dersen, kediler gülmese bile, ‘trafona girer!’ Halkın anti faşist güçbirliğine emek verme yerine, git umudunu gerici sistem güçlerinin ganimeti bölüşme dalaşına bağla ve sistemin değişmesini bekle! Şu hale bak: ‘şansa’ umut bağlayıp, diktatörden kurtulacağını sananlar ‘umutları çalınmış olmanın’ şokunu yaşıyor! Çalan kadar çaldıran da sorumlu değil mi? Umuduna sahip çık, çaldırma!
Faşizmden, zalimden, diktatörden kurtulma umuduyla düş kurmak yetmiyor; bu umudun düşte değil, doğru mücadelede çelikleşmesi gerekir. Zalim, hırsız ve hileci sistemin yüzde 40 tabanı varmış; isterse yüzde 60, 70 olsun, yıkarsın; yeter ki umut halkın öz gücünde bilensin!
_____________________________________
Lenin: Herhangi bir örgütün karekterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey, o örgütün eyleminin içeriğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder