‘Şakanın da bir sınırı var’ dendiğinde, bu sözdeki ‘sınır’ sözcüğünün yüklendiği bir anlam, hissettirdiği bir ‘ölçü’ olabilir. Fakat konu ‘yalan, hırsızlık, arsızlık, hainlik, iftira, adaletsizlik’ gibi durumlardan biriyse, ‘sınır’ sözüne ‘anlam’ ve ‘ölçü’ yüklemek mümkün değil. Ahlaksızlığın, hainliğin, hırsızlığın, adaletsizliğin azı çoğu mu olurmuş? Buna rağmen, mecburen, “yalan, ahlaksızlık, yağma, hainlik, yasa tanımazlıkta sınır aşıldı” deniyor. Yaşananlar karşısında dil bile şaşırdı!
İktidar sözcüsü çıkıp, son operasyonlarla ilgili olarak, yasal hiçbir dayanağı olmayan ‘cemaati’ kastederek ve devletin ‘yargı, emniyet’ gibi kurumlarından kasıtla, “Ne istedilerse verdik” diyor! Diledikleri şeyleri verebildiklerine göre, demek ki iktidar devletin kurumlarını ‘kendi malı’ sayıyor! Bu suçtur. Fakat suçun sadece bir yanı. Diğer yanında ise, yasal dayanağı olmayan bir grup ya da örgüte ‘devletin kurumlarını sunmak’ var! Yani, suç katmerli. Üstelik iktidar yetkilisi hem o grubu “devlet içinde çete” diye niteliyor hem “ne istedilerse verdik” diye itiraf ediyor. Düşünün ki bu memlekette “yasa dışı örgüt üyesi olabilir” kanaatiyle (yani kanıtsız) binlerce insan zindanlarda. Zaten o nedenle, ciklet üretir gibi ‘sahte kanıt’ üretildi! Adaletsizliğin, tıpkı eroin gibi, gramını pazarlamak suçtur. Fakat “devlet güvencesi” altında sınırsız pazarlanıyor. Adaletsizliğe, yalan ve yağmaya erketelik de sınırsız! Şu hale bak: yandaş yalakalar,ayan beyan ortadaki rezalete legalite kılıfı arıyorlar. “O yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan” tekerlemesi var ya, aynen öyle. Yalakalıktaki pişkinliklerine tanım bulmada dil aciz kalır! Hadi, diyelim ki, iktidardan bakanlık, vekillik, akillik türü nemalanmış olanların yalana sarınmasında kendince bir mantık var! “Evet çaldık, çırptık; aksırıncaya, tıksırıncaya kadar tıkındık” diyecek halleri yok! Ya diğerleri? Sisteme ‘aydın, demokrat’ maskesiyle kürekçilik yapanlar?
Onlar da kendi içlerinde çeşit çeşit. ‘1. sınıf ağır abiler’ var. Profesör, akademisyen, uzman, muzman, sanatçı manatçı’ sıfatlı. 2. sınıf ‘medya laklakçıları, şakşakçıları’ var. 3. sınıf ‘süslü vitrin mankenleri’ var. 4. sınıf ‘örtülü süslümanlar’ var....Var da var! Bir kısmı alel acele ‘cemaat’e yaslanıp, hızla ‘anti RTE’ci oldular. Bunlar da kendi içlerinde ‘AKP iyi- RTE kötü; ikisi de kötü’ diyenler olarak birkaç parça. Bir kısmı katıksız iktidar yalakası. Bir kısmı ‘müzik kutusu’! Ama “para sayma makinesi, ayakkabı kutusu” çıktı çıkalı ezberleri bozuldu. Neyi sayıp, neye söveceklerini şaşırdılar, dilleri dolaştı. Ekranda kekelemeye başladılar. Hele ki ABD’de “Ortadoğu siyaseti” üstüne eğitim görüp gelenler ‘yuvasından düşmüş karga yavrusu’ gibi ‘gak guk’ şaşkını! Adnan Hoca’nın “imanlı kedicikleri” daha rahat!
AKP’nin ilk 8 (hele ki, ilk beş) yılının kürekçisi ‘oturaklı ağır abiler’in son günlerde yazdıklarına bakın, ‘hık pık, guk guk, tak tuk’! Ampül ışığından uzak kaldığı ve kurulmadığı için fosforu zayıflamış, zembereği boşalmış saat gibiler. Kıçına kıl oldukları sisteme kaçı gösterdikleri belli değil! Tümünün ortalaması ise Nobel güdümlü Pamuk! O da kafasını ‘Şam’a çarpalı beri, kendine gelemedi!
Sanayi atığında ‘geri dönüşüm’ mümkün, hatta çok yararlı. Söz gelimi, bir ton plastik atığın geri dönüşümüyle % 95 oranında enerji tasarrufu sağlanıyor. Alüminyum atıklar geri kazanıldığında kirletici hava gazı emisyonu %99 azalıyor. Dünya kâğıt üretiminin yarısı geri kazanılsa her yıl 8 milyon hektar orman alanı korunabiliyor. Acaba siyaset atığında ‘geri dönüşüm’ mümkün mü,sonuç ne olur? Bir kısmı için mümkünü yok, çünkü karakterleri yalakalık; omurgaları hainliğe ayarlı. Geri dönüşümün sonuçları radyoaktif gibi daha vahim. Belki ‘yanılgı’ nedeniyle sisteme ‘iyi niyet’ le kürekçilik yapanlar için ‘geri dönüşüm’ mümkün olabilir. Söz gelimi, ‘saygı ile özgürlüğü’ birbirine karıştırıp, türbanı “özgürlük simgesi” diye savunan biri, “bizi de ötekileştirmeyin, bizim de okuma, yargıç, öğretmen olma hakkımız var” diye çarşaflılar kapıya dayanınca ayıkmış, ya da “vesayetten kurtarıp ileri demokrasi getirecek” diye küreğini çektiği kayığın “dinci yobazlığa, diktaya, yağmaya” yol aldığını görüp ayılanlar için ‘geri dönüşüm’ belki mümkün. Ama ‘bilinçli ve gedikli yalaka atığı’nda ‘geri dönüşüm’: maazallah! Felâketin boyutu akla sığmaz! Akla sığmayan, alete hiç sığmaz! Yalakalığın derecesini ölçen bir alet olsa da “bizimkiler”i ölçmeye kalksan, gücü yetmez! Sigortası atar!
-----------------------------------------------
Atasözü : “Yalaka inek, kasabın bıçağını bile yalar!”
İktidar sözcüsü çıkıp, son operasyonlarla ilgili olarak, yasal hiçbir dayanağı olmayan ‘cemaati’ kastederek ve devletin ‘yargı, emniyet’ gibi kurumlarından kasıtla, “Ne istedilerse verdik” diyor! Diledikleri şeyleri verebildiklerine göre, demek ki iktidar devletin kurumlarını ‘kendi malı’ sayıyor! Bu suçtur. Fakat suçun sadece bir yanı. Diğer yanında ise, yasal dayanağı olmayan bir grup ya da örgüte ‘devletin kurumlarını sunmak’ var! Yani, suç katmerli. Üstelik iktidar yetkilisi hem o grubu “devlet içinde çete” diye niteliyor hem “ne istedilerse verdik” diye itiraf ediyor. Düşünün ki bu memlekette “yasa dışı örgüt üyesi olabilir” kanaatiyle (yani kanıtsız) binlerce insan zindanlarda. Zaten o nedenle, ciklet üretir gibi ‘sahte kanıt’ üretildi! Adaletsizliğin, tıpkı eroin gibi, gramını pazarlamak suçtur. Fakat “devlet güvencesi” altında sınırsız pazarlanıyor. Adaletsizliğe, yalan ve yağmaya erketelik de sınırsız! Şu hale bak: yandaş yalakalar,ayan beyan ortadaki rezalete legalite kılıfı arıyorlar. “O yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan” tekerlemesi var ya, aynen öyle. Yalakalıktaki pişkinliklerine tanım bulmada dil aciz kalır! Hadi, diyelim ki, iktidardan bakanlık, vekillik, akillik türü nemalanmış olanların yalana sarınmasında kendince bir mantık var! “Evet çaldık, çırptık; aksırıncaya, tıksırıncaya kadar tıkındık” diyecek halleri yok! Ya diğerleri? Sisteme ‘aydın, demokrat’ maskesiyle kürekçilik yapanlar?
Onlar da kendi içlerinde çeşit çeşit. ‘1. sınıf ağır abiler’ var. Profesör, akademisyen, uzman, muzman, sanatçı manatçı’ sıfatlı. 2. sınıf ‘medya laklakçıları, şakşakçıları’ var. 3. sınıf ‘süslü vitrin mankenleri’ var. 4. sınıf ‘örtülü süslümanlar’ var....Var da var! Bir kısmı alel acele ‘cemaat’e yaslanıp, hızla ‘anti RTE’ci oldular. Bunlar da kendi içlerinde ‘AKP iyi- RTE kötü; ikisi de kötü’ diyenler olarak birkaç parça. Bir kısmı katıksız iktidar yalakası. Bir kısmı ‘müzik kutusu’! Ama “para sayma makinesi, ayakkabı kutusu” çıktı çıkalı ezberleri bozuldu. Neyi sayıp, neye söveceklerini şaşırdılar, dilleri dolaştı. Ekranda kekelemeye başladılar. Hele ki ABD’de “Ortadoğu siyaseti” üstüne eğitim görüp gelenler ‘yuvasından düşmüş karga yavrusu’ gibi ‘gak guk’ şaşkını! Adnan Hoca’nın “imanlı kedicikleri” daha rahat!
AKP’nin ilk 8 (hele ki, ilk beş) yılının kürekçisi ‘oturaklı ağır abiler’in son günlerde yazdıklarına bakın, ‘hık pık, guk guk, tak tuk’! Ampül ışığından uzak kaldığı ve kurulmadığı için fosforu zayıflamış, zembereği boşalmış saat gibiler. Kıçına kıl oldukları sisteme kaçı gösterdikleri belli değil! Tümünün ortalaması ise Nobel güdümlü Pamuk! O da kafasını ‘Şam’a çarpalı beri, kendine gelemedi!
Sanayi atığında ‘geri dönüşüm’ mümkün, hatta çok yararlı. Söz gelimi, bir ton plastik atığın geri dönüşümüyle % 95 oranında enerji tasarrufu sağlanıyor. Alüminyum atıklar geri kazanıldığında kirletici hava gazı emisyonu %99 azalıyor. Dünya kâğıt üretiminin yarısı geri kazanılsa her yıl 8 milyon hektar orman alanı korunabiliyor. Acaba siyaset atığında ‘geri dönüşüm’ mümkün mü,sonuç ne olur? Bir kısmı için mümkünü yok, çünkü karakterleri yalakalık; omurgaları hainliğe ayarlı. Geri dönüşümün sonuçları radyoaktif gibi daha vahim. Belki ‘yanılgı’ nedeniyle sisteme ‘iyi niyet’ le kürekçilik yapanlar için ‘geri dönüşüm’ mümkün olabilir. Söz gelimi, ‘saygı ile özgürlüğü’ birbirine karıştırıp, türbanı “özgürlük simgesi” diye savunan biri, “bizi de ötekileştirmeyin, bizim de okuma, yargıç, öğretmen olma hakkımız var” diye çarşaflılar kapıya dayanınca ayıkmış, ya da “vesayetten kurtarıp ileri demokrasi getirecek” diye küreğini çektiği kayığın “dinci yobazlığa, diktaya, yağmaya” yol aldığını görüp ayılanlar için ‘geri dönüşüm’ belki mümkün. Ama ‘bilinçli ve gedikli yalaka atığı’nda ‘geri dönüşüm’: maazallah! Felâketin boyutu akla sığmaz! Akla sığmayan, alete hiç sığmaz! Yalakalığın derecesini ölçen bir alet olsa da “bizimkiler”i ölçmeye kalksan, gücü yetmez! Sigortası atar!
-----------------------------------------------
Atasözü : “Yalaka inek, kasabın bıçağını bile yalar!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder