Sedat Selim Ay’ın yaptığı işkenceler nedeniyle, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’ye verdiği cezalar olmak üzere, bu konuda alınmış mahkeme ve Yargıtay kararlarının; Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden (HRW) Avrupa Birliği (AB) İlerleme Raporu Gözlemcileri’ne dek birçok kuruluşun raporlarının; sayısız ünlü hukukçu ve yazarın konuya ilişkin açıklamalarının; yargılanma sürecinde ulusal ve uluslararası mahkemelerde konuşan tanıklar ve mahkemelere sunulan kanıtların, demek ki hiçbir önemi yok! Çünkü, avukatı Cemalettin Mutlu Bey’in yorumu bu: Müvekkili Sedat Selim Ay işkenceci değilmiş!
16.10.2013 tarihli ‘AK Terfi’ dedikleri bu olmalı! başlıklı yazıma noter aracılığıyla ‘tekzip’ nitelikli ‘cevap’ göndermiş! Yazımda geçen “İşkenceci ve tecavüzcü olduğu kanıtlanmış Polis Sedat Selim Ay İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfi ettirilmişti” cümlesinin ‘somut gerçeklere aykırı, gazetecilik meslek etiğine uymayan, müvekkilinin haysiyet ve şerefine dokunan, ağır hakaret ve iftira içeren ifadeler’ taşıdığını söylüyor! İnanması güç ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni bile kendine dayanak almış! Yani; S. Selim Ay’a ‘işkenceci’ demekle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki ‘masumiyet karinesi’ni ihlal eden benmişim!.. Yaptığı işkenceler nedeniyle, AİHM’de Türkiye’yi mahkûm ettiren Sedat Selim Ay ise ‘masum’!.. Yurt dışındaydım, geç haberim oldu. AİHM’nin bu konuda Türkiye’ye verdiği cezalara hiç değinmeyen, yok sayan ve çarpıtmalarla dolu ‘cevap’ yazısını, yazık ki gazetemiz Yurt yayınlamış! Ve de, bu avukatın ‘uyarısı’yla, benim yazımı gazete internet sitesinden kaldırmış! Yazım, gerçeğin sesidir ve Yurt İnternet Sitesi’ne tekrar eklenecektir. İstanbul’a geldiğimde öğrendim: ‘Avukat Bey’ savcılığa suç duyurusunda bulunmuş! Gazeteye evrakı getiren memur ‘7 gün içinde gidip ifade vermezsem, hakkımda yakalama ve ifadeye zorla getirme kararı çıkarılacağını’ söyledi. Gittim, savcılıkta verdim ifademi. Bu avukat, bu konuda birçok yazar ve yayın kuruluşu için daha önce de birçok kez savcılığa ‘suç duyurusu’ yaptı! Bunların bir kısmı savcılıkça ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararıyla geri çevrildi, bir kısmı da mahkemede ‘davayı ret’ kararıyla sonuçlandı. Ama ‘Avukat Bey’ yılmadı, bir yerde “Sedat Selim Ay işkenceci değildir” diye dikiş tutturmak istiyor. Ama nafile! Neden nafile olduğunu anlamak için internete “Sedat Selim Ay’ın İşkenceleri” diye tıklayın görürsünüz. On binlerce haber çıkacak, birkaçına göz atın yeter!
Sedat Selim Ay’ın şeflerinden biri olduğu ve ‘Tim3’ diye bilinen sorgu ekibinin yaptığı işkence ve insanlık dışı zulümleri dünyada duymayan kalmadı. Başta Sedat Selim Ay, bu polisler hakkında sayısız suç duyurusu var. Yargılandılar. Mahkemece 14 ay hapis, 3 ay meslekten men cezası çıktı. Heyetteki, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Mehmet Uysal, “Eksik ceza verildi” diye bu karara şerh koyup, ‘Sanık polislerin işkence ile kanıt elde etmeyi bir yöntem olarak benimsediklerini’ belirtmişti. Yargıtay aynı gerekçeyle, yani “Az ceza verilmiş” diyerek, dosyayı tekrar mahkemeye yolladı. İşte bu arada olan oldu: dava zaman aşımına uğrayıp düştü! Yani; S. Selim Ay ve işkenceci polisler hakkında hüküm kesinleşip sabıkaya işlenemedi! Bu noktadan sonraki sürece gelince; Av. Ercan Kanar davayı AİHM’ye taşıdı. Dava AİHM’de görüldü ve AİHM Türkiye’yi “İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkenceye ilişkin 3. maddesine uymamaktan” mahkûm etti. İşe bak; işkenceyi yapan Sedat Selim Ay, mahkûm olan Türkiye! Üstelik Türkiye’nin bu mahkûmiyeti, Sedat Selim Ay’ın sebep olduğu ilk mahkûmiyet de değil. Türk mahkemelerinde beraat ettiği 1996’da, Ali Haydar Saygılı’ya gözaltındayken işkence yapıldığına ilişkin bir başka dava nedeniyle de, AHİM S. Selim Ay yüzünden Türkiye’yi ‘işkence yasağını ihlal’den mahkûm etmişti. Türkiye için de bağlayıcı olan ‘AİHM Kararları’ çok açık: “İşkence suçunda etkili soruşturma yürütülmeli; dava süresince işkence sanıkları görevden alınmalı; dava kısa sürede bitmeli; dava zaman aşımına tabi tutulmamalı; ceza ertelenmemeli; affa uğratılmamalı; ceza çıkınca, işkenceci meslekten ihraç edilmeli”. Ne yazık ki; Türkiye bu maddeleri ihlâlden defalarca mahkûm oldu! ‘AİHM Kararları’na uymadan, AB ile uyum sağlama ihtimali milyonda bir bile değildir. Nasıl uyum sağlayacaksın? AİHM’de işkence davası nedeniyle mahkûmiyetine sebep olan polisi terfi ettirerek mi? İşkence davalarını zaman aşımına uğratıp düşürerek mi? “Polisimi yedirmem” diyerek mi? Ülkenin sorunlarını yazan gazetecileri, aydınları susturmaya çalışarak mı?
Sedat Selim Ay’ın ‘İstanbul Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanması Meclis’te, medyada, hukuk çevrelerinde ve uluslararası insan hakları kuruluşlarında büyük tepkilere neden oldu. Ama RTE “Bu arkadaşımızı yedirtmeyiz” diyerek, tepkilere kulak tıkadı. Avukat Bey, müvekkilinin ‘yenmez’liğinden aldığı güçle, “Sedat Selim Ay işkencecidir” diyen herkese “Müvekkilime işkenceci demek iftiradır, hakarettir” diye dava için kolları sıvadı! Demek ki; vicdan bir gövdeyi terk ederken, utanma duygusunu da birliğinde götürüyor! ‘Avukat Bey’in müvekkilini ‘işkenceci’ sıfatından kurtarma girişimlerinin sonuçlarına gelince; İstanbul Başsavcılığı Basın Bürosu, Sedat Selim Ay’ın ‘bianet’ çalışanları hakkında ‘internet yoluyla iftira ve hakaret’ iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu “Medyanın kamuya haber iletme fonksiyonu vardır ve hukuka uygunluk sebebidir” diyerek reddetti. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Öz, ‘bianet’le ilgili yapılan 2. şikayet için de “Kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Sedat Selim Ay’ın işkence konulu haberleri için Taraf’a açılan ‘iftira, hakaret’ soruşturmasında, savcı ‘kamu yararını göz önüne alarak’ takipsizlik kararı verdi. Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Ahmet Faik Kapluhan ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ karar vererek dosyayı kapattı. Taraf yazarları için Anadolu Adliyesi 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada ise, Av. Veysel Ok mahkemeye AİHM kararlarını sundu ve işkence görenlerin tanık olarak dinlenmesini talep etti. Mahkeme AİHM kararlarını yeterli buldu ve davayı reddetti. Bu kararla ‘Sedat Selim Ay’ı eleştirmenin, görevden alınmasını talep etmenin hukuka uygunluğu’ tescil edilmiş oldu.
Birçok kişi Sedat Selim Ay’ın şefi olduğu ‘Tim3’ polislerinin insanlık dışı tecavüz ve işkencesine maruz kaldıklarını söyleyerek yargıya başvurmuştu. Bu kişilerden Asiye Zeybek Güzel, maruz kaldığı tecavüz ve işkenceleri ‘Asiye / İşkencede Bir Tecavüz Öyküsü’ adıyla kitaplaştırdı. Okumaya yürek dayanmaz acılarla dolu bir kitap. Bu acıları unutmamak gerekir. ‘İşkence’ insanlık suçudur. İşkenceye karşı mücadele korkusuzca sürdürülmelidir. Bu, en temel insanlık görevidir.
***
Voltaire:
“Yanlış yapan iktidar karşısında haklı olmak çok tehlikelidir!”
16.10.2013 tarihli ‘AK Terfi’ dedikleri bu olmalı! başlıklı yazıma noter aracılığıyla ‘tekzip’ nitelikli ‘cevap’ göndermiş! Yazımda geçen “İşkenceci ve tecavüzcü olduğu kanıtlanmış Polis Sedat Selim Ay İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfi ettirilmişti” cümlesinin ‘somut gerçeklere aykırı, gazetecilik meslek etiğine uymayan, müvekkilinin haysiyet ve şerefine dokunan, ağır hakaret ve iftira içeren ifadeler’ taşıdığını söylüyor! İnanması güç ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni bile kendine dayanak almış! Yani; S. Selim Ay’a ‘işkenceci’ demekle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki ‘masumiyet karinesi’ni ihlal eden benmişim!.. Yaptığı işkenceler nedeniyle, AİHM’de Türkiye’yi mahkûm ettiren Sedat Selim Ay ise ‘masum’!.. Yurt dışındaydım, geç haberim oldu. AİHM’nin bu konuda Türkiye’ye verdiği cezalara hiç değinmeyen, yok sayan ve çarpıtmalarla dolu ‘cevap’ yazısını, yazık ki gazetemiz Yurt yayınlamış! Ve de, bu avukatın ‘uyarısı’yla, benim yazımı gazete internet sitesinden kaldırmış! Yazım, gerçeğin sesidir ve Yurt İnternet Sitesi’ne tekrar eklenecektir. İstanbul’a geldiğimde öğrendim: ‘Avukat Bey’ savcılığa suç duyurusunda bulunmuş! Gazeteye evrakı getiren memur ‘7 gün içinde gidip ifade vermezsem, hakkımda yakalama ve ifadeye zorla getirme kararı çıkarılacağını’ söyledi. Gittim, savcılıkta verdim ifademi. Bu avukat, bu konuda birçok yazar ve yayın kuruluşu için daha önce de birçok kez savcılığa ‘suç duyurusu’ yaptı! Bunların bir kısmı savcılıkça ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararıyla geri çevrildi, bir kısmı da mahkemede ‘davayı ret’ kararıyla sonuçlandı. Ama ‘Avukat Bey’ yılmadı, bir yerde “Sedat Selim Ay işkenceci değildir” diye dikiş tutturmak istiyor. Ama nafile! Neden nafile olduğunu anlamak için internete “Sedat Selim Ay’ın İşkenceleri” diye tıklayın görürsünüz. On binlerce haber çıkacak, birkaçına göz atın yeter!
Sedat Selim Ay’ın şeflerinden biri olduğu ve ‘Tim3’ diye bilinen sorgu ekibinin yaptığı işkence ve insanlık dışı zulümleri dünyada duymayan kalmadı. Başta Sedat Selim Ay, bu polisler hakkında sayısız suç duyurusu var. Yargılandılar. Mahkemece 14 ay hapis, 3 ay meslekten men cezası çıktı. Heyetteki, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Mehmet Uysal, “Eksik ceza verildi” diye bu karara şerh koyup, ‘Sanık polislerin işkence ile kanıt elde etmeyi bir yöntem olarak benimsediklerini’ belirtmişti. Yargıtay aynı gerekçeyle, yani “Az ceza verilmiş” diyerek, dosyayı tekrar mahkemeye yolladı. İşte bu arada olan oldu: dava zaman aşımına uğrayıp düştü! Yani; S. Selim Ay ve işkenceci polisler hakkında hüküm kesinleşip sabıkaya işlenemedi! Bu noktadan sonraki sürece gelince; Av. Ercan Kanar davayı AİHM’ye taşıdı. Dava AİHM’de görüldü ve AİHM Türkiye’yi “İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkenceye ilişkin 3. maddesine uymamaktan” mahkûm etti. İşe bak; işkenceyi yapan Sedat Selim Ay, mahkûm olan Türkiye! Üstelik Türkiye’nin bu mahkûmiyeti, Sedat Selim Ay’ın sebep olduğu ilk mahkûmiyet de değil. Türk mahkemelerinde beraat ettiği 1996’da, Ali Haydar Saygılı’ya gözaltındayken işkence yapıldığına ilişkin bir başka dava nedeniyle de, AHİM S. Selim Ay yüzünden Türkiye’yi ‘işkence yasağını ihlal’den mahkûm etmişti. Türkiye için de bağlayıcı olan ‘AİHM Kararları’ çok açık: “İşkence suçunda etkili soruşturma yürütülmeli; dava süresince işkence sanıkları görevden alınmalı; dava kısa sürede bitmeli; dava zaman aşımına tabi tutulmamalı; ceza ertelenmemeli; affa uğratılmamalı; ceza çıkınca, işkenceci meslekten ihraç edilmeli”. Ne yazık ki; Türkiye bu maddeleri ihlâlden defalarca mahkûm oldu! ‘AİHM Kararları’na uymadan, AB ile uyum sağlama ihtimali milyonda bir bile değildir. Nasıl uyum sağlayacaksın? AİHM’de işkence davası nedeniyle mahkûmiyetine sebep olan polisi terfi ettirerek mi? İşkence davalarını zaman aşımına uğratıp düşürerek mi? “Polisimi yedirmem” diyerek mi? Ülkenin sorunlarını yazan gazetecileri, aydınları susturmaya çalışarak mı?
Sedat Selim Ay’ın ‘İstanbul Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanması Meclis’te, medyada, hukuk çevrelerinde ve uluslararası insan hakları kuruluşlarında büyük tepkilere neden oldu. Ama RTE “Bu arkadaşımızı yedirtmeyiz” diyerek, tepkilere kulak tıkadı. Avukat Bey, müvekkilinin ‘yenmez’liğinden aldığı güçle, “Sedat Selim Ay işkencecidir” diyen herkese “Müvekkilime işkenceci demek iftiradır, hakarettir” diye dava için kolları sıvadı! Demek ki; vicdan bir gövdeyi terk ederken, utanma duygusunu da birliğinde götürüyor! ‘Avukat Bey’in müvekkilini ‘işkenceci’ sıfatından kurtarma girişimlerinin sonuçlarına gelince; İstanbul Başsavcılığı Basın Bürosu, Sedat Selim Ay’ın ‘bianet’ çalışanları hakkında ‘internet yoluyla iftira ve hakaret’ iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu “Medyanın kamuya haber iletme fonksiyonu vardır ve hukuka uygunluk sebebidir” diyerek reddetti. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Öz, ‘bianet’le ilgili yapılan 2. şikayet için de “Kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Sedat Selim Ay’ın işkence konulu haberleri için Taraf’a açılan ‘iftira, hakaret’ soruşturmasında, savcı ‘kamu yararını göz önüne alarak’ takipsizlik kararı verdi. Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Ahmet Faik Kapluhan ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ karar vererek dosyayı kapattı. Taraf yazarları için Anadolu Adliyesi 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada ise, Av. Veysel Ok mahkemeye AİHM kararlarını sundu ve işkence görenlerin tanık olarak dinlenmesini talep etti. Mahkeme AİHM kararlarını yeterli buldu ve davayı reddetti. Bu kararla ‘Sedat Selim Ay’ı eleştirmenin, görevden alınmasını talep etmenin hukuka uygunluğu’ tescil edilmiş oldu.
Birçok kişi Sedat Selim Ay’ın şefi olduğu ‘Tim3’ polislerinin insanlık dışı tecavüz ve işkencesine maruz kaldıklarını söyleyerek yargıya başvurmuştu. Bu kişilerden Asiye Zeybek Güzel, maruz kaldığı tecavüz ve işkenceleri ‘Asiye / İşkencede Bir Tecavüz Öyküsü’ adıyla kitaplaştırdı. Okumaya yürek dayanmaz acılarla dolu bir kitap. Bu acıları unutmamak gerekir. ‘İşkence’ insanlık suçudur. İşkenceye karşı mücadele korkusuzca sürdürülmelidir. Bu, en temel insanlık görevidir.
***
Voltaire:
“Yanlış yapan iktidar karşısında haklı olmak çok tehlikelidir!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder