24 Mart 2013 Pazar

Savaş mevzilenmesinin medya cephesi



24 Mart 2013, 12:40
Savaş mevzilenmesinin medya cephesi
Biz, “sistem yandaşı” diye yakınırken, O, “Batsın böyle medya, olmaz olsun” diye yakınıyor! Nasıl bir medya istediğini artık hesap edin! Hazır ol halinde, kendine kapıkulu, emir eri, yüzde yüz mürit. Öyle ya, dincilikte “bağlılık” anlayışı böyledir. Ya tam, ya hiç! %51 inanç olmaz. %100 olmalı.

Diyelim ki hükümetten biri, “Darwin’i tabi ki sansürlerim, yukarıda Allah var, maymun musunuz yani?” dediğinde, eleştirinin “e” sini aklından geçirmeyip, aynen katılacaksın. Gülünç bulmak, hele ki katıla katıla gülmek, hem Allah’ın hem Hünkâr’ın inkârıdır ki, yeri cehennem! Hemen ve %100 mürit ruhuyla, evinde, elinde “Darwin kafirine” ilişkin ne varsa ateşe atmak için kapıp geleceksin!

Medyanın sarıklı, şalvarlı yağdanlıkçılarından geçtik, ya o “bağımsız” maskeli, “uygar görünüşlü, çağdaş dilli, yüksek eğitimli” süslü, besili ünlüler? Ya onlar? Gıkları çıkıyor mu? Hadi, diyelim ki, RTE’ye yandaş olmalarının, “vesayeti kırdığı, demokrasinin yolunu açtığı, darbecilerle hesaplaştığı” türü “mazeret maskeleri” vardı ya peki, bilime, sanata, kültüre aleni şeriatçı kafayla yapılan bu saldırılara neden gıkları çıkmıyor? Onlar da mı “ileri demokrasi”nin merdiven basamakları?

En ufak utanma, kızarma duyguları yok. Pişkinler. Hem de ne pişkinlik! Her konuda. Sözgelimi, barbarların Irak ve Libya’yı işgal günlerinde öttüler de öttüler. Ötüşleriyle öyle bir manzara yarattılar ki, insanlığın, uygarlığın, çağdaşlığın, barışın, baharın önündeki en büyük engel Saddam, Kaddafi! Hele onlar bir yıkılsın, dünyaya güldür güldür bahar kokusu dolacak! Barbarların işgal, katliam günlerinde, medyadaki süslü, besili çanakçılarının misyonu bu manzarayı yaratmaktı. Aynen polisiye, ajan, casusluk filmlerindeki gibi. Hani bu filmlerde, görevini tamamlayan ajan, dönüp bir daha ona bakmaz, misyonun yenisine hazırlanır ya, savaşın medya mevzilerinde de aynen öyle. “Zaliminden kurtulunca bahar kokusu dolacak” dedikleri ülkelere, kan kokusu dolmuş, insanlık tarihinin en büyük katliamları olmuş; aydınlar, bilim adamları, tarih, müzeler, kültür mirası katledilmiş, yağmalanmış, yok edilmiş; bunlar, ajanın sorunu değil, dönüp bakmaz. O, kendisine verilen yeni misyonuna hazırlanır. Dün, medyada sabah akşam “Kaddafi zulmü” diye ötenlerin, ağızlarında bugün Libya’nın “L” sini duymazsınız. Yeni misyon Suriye. Zalimin adı “Esed”!

Yani cephedeler. Bu haliyle, sistem yandaşı medya cephe örgütlenmesidir; “emir komuta” zincirinin halkasıdır; mevzilenmesi, görev ifası ona göredir. Bu cephedeki ajanın maskesi “aydın, çağdaş, uygar, demokrat , tarafsız vb.” ne olursa osun, görevi merkezden aldığı komutu uygulamasıdır. “Çağdaş”lık maskesiyle şeriatı savunabilir; “asker karşıtlığı” NATO’culuğuyla çelişmez; “seçim sandığı” demesi  ÖSO desteğine engel değildir; “uygarlık” diyerek ABD barbarlığına övgü düzebilir; “ileri demokrat”lığı sol düşmanlığına engel değildir; “derin devlet” kaygısı CIA’ya MİT’e yakınlığına ters düşmez; “muhalif” sıfatıyla iktidarı destekler; “tarafsızlık” söylemiyle taraf’tır; “bilimsel”liği dincinin bilim kiniyle örtüşür; “darbe karşıtlığı” ABD darbelerini içermez! Bütün bunlar emperyalist savaşın medya cephesinde misyon yüklenenlerin, görev icaplarıdır! Hal böyle olunca, RTE’nin bu cepheden kendine %100 itaat, emir kulluğu, müritlik istemesi doğal. ABD, savaş taşeronu AKP’den aynısını istemiyor mu?

TAYAD’lı aileler Star TV önünde “Polis, evlatlarımızı canlı bomba diye hedef gösteriyor; bu tarz habercilik katliamlara ortak olmaktır!” diye açıklama yaparak, polis sözcüsü medyayı protesto etti. O tür medya, mevzileri gereği, misyonlarını yerine getiriyor. Tabi ki, evlatları yanında saf tutan TAYAD’lı aileler gibi, bütün demokrasi güçleri de halkın safında cepheleşecek. Zulme, karanlığa, bilim ve insanlık düşmanlığına, kirli savaş tuzaklarına teslim olmamanın başka yolu yok.


Troçki:

“Savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ama savaş sizinle ilgileniyor!”

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder