Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
Ortalığı, “Zebani” hocalar doldurdu. Kim ve hangi davranış “Cehennemlik”, bunlar karar veriyor! Sanmayın ki din hocalarından söz ediyorum. Bunlar YÖK’çü hocalar! Dinci hocalar bunların yanında “zemzemle yıkanmış” kaldı!
Hani, kapanmayı “demokratik açılım”, geriye gidişi “ilerleme”, dincileşmeyi “özgürleşme”, faşizmi “ileri demokrasi”, vesayetin el değiştirmesini “vesayetin yıkılması” diye pazarlayan liberaller vardı ya; hani, adam açık sözlülükle, “biz muhafazakârız, yeşiliz, dindar ve kindarız” dedikçe, “yok yok, siz halk hareketisiniz, dışınız yeşil de olsa, içiniz karpuz gibi kırmızı” diyen liberaller; işte onların, o “yok yok”larla “İslâm entelektüeli” referansı verdiği “hocalar” şimdi ortalığı doldurdu. Yobazlıkta, bunların yanında dinci hocalar zayıf kalır. Çünkü “entelektüel, profesör, bilim adamı” gibi sıfatları var!
Yok yokçu YÖK hocaları “entelektüel yobazlar”ın sadece bir bölümü. Diğer bir bölümü medya ve “kültür dünyası”na saçıldı. Hocaefendi tutkunundan, şeriat yutkununa; Darwin küfürbazından, ahlâk bağnazına kadar “entelektüel yobazlar” maşallah, artık sürüsüne bereket. Medya ve yayın dünyasına onlar egemen. “Meydan”ları ekran. Dövüşe hasımlarıyla değil, hısımlarıyla çıkıyorlar. Anlata anlata bitiremiyorlar. Tartışırken, karşısındaki ya kendisi gibi biri, ya piyonu. Ve nerdeyse tümünün, “demokrat” ve “entelektüel”lik “referans”ı soldan devşirme liberallerce tasdikli.
Geçenlerde, başımdan bir olay geçti: Yanıma bir genç oturdu. Otururken gülümsedi. Sonra konuştuk. 9’unda başlayıp 13’ünde hafızlığı tamamlamış. “Arapçan nasıl?” diye sordum. “Arapça bilmiyorum ama mühim değil, Kuran ezberimde!” dedi! Dedim ki, “Hafız, 3 senede, Arapça dahil 3 dil öğrenirdin!” Gözleri merakla ışıldıyordu ki, imam kolundan tutup yerini değiştirdi! Öyle baktı ki bana, sanki otobüste değil de cehennem kazanındayım; o da kazan başındaki Zebani! “Entelektüel yobazlar”ın da, esasında gedikli yobazlardan hiçbir farkı yok. Ezberleri bozulmasın, neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Gerek gedikli yobaz, gerek türeme “entelektüel yobaz” sonuçta aynı telden, aynı çalgı, aynı akort. Biri şeriat yeşili “do diyez”, diğeri liberal aşılı “sol bemol”! Aydınlık olan her şeye düşmanlar! Tek farkları, bir kesim “entelektüel” olarak düşman! Ezberlerine basıldığı yerde, yuvasına ışık tutulmuş köstebek gibi panikliyor, kurt gibi saldırganlaşıyorlar. Tek farkları, bir kesim “demokrat” olarak saldırıyor!
Önceki bir yazımda, “Şuarâ (Şairler) Suresi” ve Hocaefendi’nin yorumunu yazmıştım. Yeni Şafak’ın “entelektüel” geçinen Salih Tuna adlı yobazının rahatı kaçmış. Bir insanda mercimek kadar bile beyin olsa, yine de, ateist ya da Müslüman olmayan bir şair hakkındaki “şeytana kulak veren, aşırı yalancı ve günahkâr, başı dönmüş bakışı bulanmış” türü yorumlar ve “kılıçtan geçirmeli, kafir, içinde şeytan var” türü sözlere sadece güler. Hani kafasını kaldırsa, yerel, evrensel bin kayaya çarpacak. Ama “Şuarâ Suresi” böyle söylüyor, Hocaefendi de güncellemiş! “Entelektüel yobaz”ın onaydan başka çaresi mi var? Hele ki benim, “Hocaefendi aynen böyle söylüyor, inanmayan açıp dinler!” demem karşısında kopmuş! “Entelektüellik” düzeyi “Şuarâ Suresi”yle sınırlı! Cahil cesaretine bak: Ne Nâzım kaldı, ne Tevfik Fikret, ne Mayakowski ne Brecht; ne kadar büyük değer varsa, ”entelektüel yobaz” tümünü, zebani gibi cehennem kapısında sıraya dizdi! Eh, dinci faşizanlığın “ileri demokrasi” diye sunulduğu yerde, yobazın sanat, kültür gibi konularda ağzı lâf tutanına da “entelektüel” denmiş, çok mu?
“Adam” kılığında ortada dolaşıyorlar. Ecdatları Yavuz ve Şeyhülislam Ebu Suud. Kafaları mercimek tası. Onun da çevresi örümcek ağı! Buna rağmen, ukâla mı ukâla! Bunlar ekrandayken, sesini kesip bakacaksın ki, tavus kuşu edalarına kanasın. “Evet, ama yetmez!” En iyisi süpürüp atacaksın!
Dörtlük
Adamın haline bakan
Sanır ki dünyanın sahibi odur
Oysa ki ciğeri beş para etmez
Yüreği çalıdan bodur
Hani, kapanmayı “demokratik açılım”, geriye gidişi “ilerleme”, dincileşmeyi “özgürleşme”, faşizmi “ileri demokrasi”, vesayetin el değiştirmesini “vesayetin yıkılması” diye pazarlayan liberaller vardı ya; hani, adam açık sözlülükle, “biz muhafazakârız, yeşiliz, dindar ve kindarız” dedikçe, “yok yok, siz halk hareketisiniz, dışınız yeşil de olsa, içiniz karpuz gibi kırmızı” diyen liberaller; işte onların, o “yok yok”larla “İslâm entelektüeli” referansı verdiği “hocalar” şimdi ortalığı doldurdu. Yobazlıkta, bunların yanında dinci hocalar zayıf kalır. Çünkü “entelektüel, profesör, bilim adamı” gibi sıfatları var!
Yok yokçu YÖK hocaları “entelektüel yobazlar”ın sadece bir bölümü. Diğer bir bölümü medya ve “kültür dünyası”na saçıldı. Hocaefendi tutkunundan, şeriat yutkununa; Darwin küfürbazından, ahlâk bağnazına kadar “entelektüel yobazlar” maşallah, artık sürüsüne bereket. Medya ve yayın dünyasına onlar egemen. “Meydan”ları ekran. Dövüşe hasımlarıyla değil, hısımlarıyla çıkıyorlar. Anlata anlata bitiremiyorlar. Tartışırken, karşısındaki ya kendisi gibi biri, ya piyonu. Ve nerdeyse tümünün, “demokrat” ve “entelektüel”lik “referans”ı soldan devşirme liberallerce tasdikli.
Geçenlerde, başımdan bir olay geçti: Yanıma bir genç oturdu. Otururken gülümsedi. Sonra konuştuk. 9’unda başlayıp 13’ünde hafızlığı tamamlamış. “Arapçan nasıl?” diye sordum. “Arapça bilmiyorum ama mühim değil, Kuran ezberimde!” dedi! Dedim ki, “Hafız, 3 senede, Arapça dahil 3 dil öğrenirdin!” Gözleri merakla ışıldıyordu ki, imam kolundan tutup yerini değiştirdi! Öyle baktı ki bana, sanki otobüste değil de cehennem kazanındayım; o da kazan başındaki Zebani! “Entelektüel yobazlar”ın da, esasında gedikli yobazlardan hiçbir farkı yok. Ezberleri bozulmasın, neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Gerek gedikli yobaz, gerek türeme “entelektüel yobaz” sonuçta aynı telden, aynı çalgı, aynı akort. Biri şeriat yeşili “do diyez”, diğeri liberal aşılı “sol bemol”! Aydınlık olan her şeye düşmanlar! Tek farkları, bir kesim “entelektüel” olarak düşman! Ezberlerine basıldığı yerde, yuvasına ışık tutulmuş köstebek gibi panikliyor, kurt gibi saldırganlaşıyorlar. Tek farkları, bir kesim “demokrat” olarak saldırıyor!
Önceki bir yazımda, “Şuarâ (Şairler) Suresi” ve Hocaefendi’nin yorumunu yazmıştım. Yeni Şafak’ın “entelektüel” geçinen Salih Tuna adlı yobazının rahatı kaçmış. Bir insanda mercimek kadar bile beyin olsa, yine de, ateist ya da Müslüman olmayan bir şair hakkındaki “şeytana kulak veren, aşırı yalancı ve günahkâr, başı dönmüş bakışı bulanmış” türü yorumlar ve “kılıçtan geçirmeli, kafir, içinde şeytan var” türü sözlere sadece güler. Hani kafasını kaldırsa, yerel, evrensel bin kayaya çarpacak. Ama “Şuarâ Suresi” böyle söylüyor, Hocaefendi de güncellemiş! “Entelektüel yobaz”ın onaydan başka çaresi mi var? Hele ki benim, “Hocaefendi aynen böyle söylüyor, inanmayan açıp dinler!” demem karşısında kopmuş! “Entelektüellik” düzeyi “Şuarâ Suresi”yle sınırlı! Cahil cesaretine bak: Ne Nâzım kaldı, ne Tevfik Fikret, ne Mayakowski ne Brecht; ne kadar büyük değer varsa, ”entelektüel yobaz” tümünü, zebani gibi cehennem kapısında sıraya dizdi! Eh, dinci faşizanlığın “ileri demokrasi” diye sunulduğu yerde, yobazın sanat, kültür gibi konularda ağzı lâf tutanına da “entelektüel” denmiş, çok mu?
“Adam” kılığında ortada dolaşıyorlar. Ecdatları Yavuz ve Şeyhülislam Ebu Suud. Kafaları mercimek tası. Onun da çevresi örümcek ağı! Buna rağmen, ukâla mı ukâla! Bunlar ekrandayken, sesini kesip bakacaksın ki, tavus kuşu edalarına kanasın. “Evet, ama yetmez!” En iyisi süpürüp atacaksın!
Dörtlük
Adamın haline bakan
Sanır ki dünyanın sahibi odur
Oysa ki ciğeri beş para etmez
Yüreği çalıdan bodur
http://www.yurtgazetesi.com.tr/%E2%80%9Centelektuel%E2%80%9D-yobazlar-makale,3247.html
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..