Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
“Örtülü faşizm”miş! Ne “örtülüsü”? Bu artık, düpedüz “açık faşizm”dir. “İleri demokrasi”ye bak: Engin Ceber’in Metris Cezaevi’nde, Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde işkenceyle öldürülmeleri; “Hayata Dönüş” adıyla yapılmış toplu katliam; Ayhan ve Ali Efeoğlu’nun gözaltında kaybedilmeleri; Ferhat Gerçek’in polis kurşunuyla felç bırakılması; TAYAD’lılara linç girişimi; Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’in pankart açtığı için tutuklanması; işten atılan tekstil işçilerinin hakları gibi davaların avukatları ve Grup Yorum’un sanatçıları yüzlerce polisin katıldığı “helikopterli operasyon”la toplandılar.
HHB (Halkın Hukuk Bürosu)’nu kuran avukatlar, avukatlık niteliklerini, “Toplumsal muhalefetin, ezilenlerin, Kürtlerin avukatlarıyız!” diye açıklamışlardı. Demokrasiden, hukuktan yana, insan olan herkesin göğsünü kabartan bir açıklamaydı. Bu açıklamada halka verdikleri sözde de durdular. Bununla da kalmadı: HHB avukatları, “Alo, Polis İmdat!” hattını kurdular. Polisin işkence, dayak gibi yasadışı davranışlarının bildirilmesi halinde anında gerekli yasal müdahalenin yapılacağı ve mekâna hiçbir ücret talep etmeksizin gönüllü avukatların yollanacağını halka açıkladılar.
ÇHD ve HHB’ye yönelik baskı, saldırı ve pusular sinsi sinsi geliştirildi. Birçok kez bu avukatlar dayak dahil polisin saldırılarına hedef oldu. Geçtiğimiz aralık ayında HHB, İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde bir basın toplantısı yaparak, kendilerine yönelik baskı, gözdağı ve tertipleri madde madde kamuoyuna açıkladı. Gözaltına alınan ve “pişmanlık yasası”ndan faydalanmak isteyen kişilere, “HHB’nin DHKP-C Hukuk Birimi olduğunu biliyorum!” türü komplocu ifadeler imzalatıldığını; gözaltına alınan gençlerin ailelerine “HHB’dan avukat tutmaları halinde çocuklarının tutuklanacağı” gibi santajların yapıldığını belgeleriyle açıkladılar. Aynı basın toplantısında, karanlık güçlerce Çağlayan’daki bürolarına yerleştirilmiş kamera ve dinleme cihazını da basına göstererek teşhir ettiler.
7 ilde eş zamanlı düzenlenen ve onlarca kişinin gözaltına alındığı operasyonların bir hedefi işte bu avukatlar. Tam da, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (CHD) olaya ilişkin yaptığı açıklamadaki gibi: “Düşman ceza hukukunu uygulamaya koyan siyasi iktidar, toplumsal muhalefeti hukuki açıdan savunmasız bırakmak için saldırıları da özel olarak uygulamaktadır!”
Hedef bununla da sınırlı değil: kapıları kırılarak basılan yerler arasında Yürüyüş Dergisi, Grup Yorum’un sanat çalışmalarını sürdürdüğü İdil Kültür Merkezi ve bu kurumlarda çalışanların evleri de var. Planladıkları şey, yüzbinleri konser alanlarına toplayan ve bir ağızdan yurtsever, devrimci şarkılar söyleten, barış ve halkların kardeşliği duygusunu yaygınlaştıran Grup Yorum’dan intikam. Faşizmin köpürmesi bu değilse nedir? Polis bu kültür kurumlarına gaz bombalarıyla giriyor! Açıklamaya bak: “İdil Kültür Merkezi’nde, DHKP-C’nin kozmik odası” varmış! “Önceki operasyonda, 7 çelik kapılı kozmik odaya polis kapıları kırıp girene kadar militanlar belgeleri imha etmiş”! Şimdi, “Bunu önlemek için bu kez polis kapıdan değil pencereden girmiş”! La Fontaine masalları gibi! Yiyene!
İddiaları da saldırıları gibi klasik: “HHB, terör örgütü DHKP-C’nin Hukuk Birimi; İdil Kültür Merkezi, Yürüyüş Dergisi ve Grup Yorum, örgütün legal kurumları!” Bu iddiaları, poster, kitap, dinleme tutanağı ve gizli tanık, CD, el bombası gibi “düzmece mühimmat”la süslediler mi, davalara iddianame tamam!
Hesap açık: Halkın teslim olması. Sisteme itirazı olanı, anti faşisti, yurtseveri, savaş karşıtını, mazlumun hakkını soran herkesi “susturma sırası”na koydular. Sırası gelene şahlanıyorlar! Acı olansa, birçok kesimin, “sırayı kabullenmiş” olması ve kendine dönük olmayan zulmü görmezden gelmesi! Tek çare: faşist komplo kime yönelik olursa olsun, bütün demokrasi güçlerinin ortak tepki göstermesidir. İktidarın bu saldırısına, Meclis’teki muhalefet partileri dahil, sessiz kalan, gerekli tepkiyi göstermeyen ya da “öylesine beyanatlar ve kınamayla” geçiştiren herkes, faşizme ortak olacaktır.
Gorge Orwel
“Pasifistler nesnel olarak faşizme yandaştır!”
HHB (Halkın Hukuk Bürosu)’nu kuran avukatlar, avukatlık niteliklerini, “Toplumsal muhalefetin, ezilenlerin, Kürtlerin avukatlarıyız!” diye açıklamışlardı. Demokrasiden, hukuktan yana, insan olan herkesin göğsünü kabartan bir açıklamaydı. Bu açıklamada halka verdikleri sözde de durdular. Bununla da kalmadı: HHB avukatları, “Alo, Polis İmdat!” hattını kurdular. Polisin işkence, dayak gibi yasadışı davranışlarının bildirilmesi halinde anında gerekli yasal müdahalenin yapılacağı ve mekâna hiçbir ücret talep etmeksizin gönüllü avukatların yollanacağını halka açıkladılar.
ÇHD ve HHB’ye yönelik baskı, saldırı ve pusular sinsi sinsi geliştirildi. Birçok kez bu avukatlar dayak dahil polisin saldırılarına hedef oldu. Geçtiğimiz aralık ayında HHB, İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde bir basın toplantısı yaparak, kendilerine yönelik baskı, gözdağı ve tertipleri madde madde kamuoyuna açıkladı. Gözaltına alınan ve “pişmanlık yasası”ndan faydalanmak isteyen kişilere, “HHB’nin DHKP-C Hukuk Birimi olduğunu biliyorum!” türü komplocu ifadeler imzalatıldığını; gözaltına alınan gençlerin ailelerine “HHB’dan avukat tutmaları halinde çocuklarının tutuklanacağı” gibi santajların yapıldığını belgeleriyle açıkladılar. Aynı basın toplantısında, karanlık güçlerce Çağlayan’daki bürolarına yerleştirilmiş kamera ve dinleme cihazını da basına göstererek teşhir ettiler.
7 ilde eş zamanlı düzenlenen ve onlarca kişinin gözaltına alındığı operasyonların bir hedefi işte bu avukatlar. Tam da, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (CHD) olaya ilişkin yaptığı açıklamadaki gibi: “Düşman ceza hukukunu uygulamaya koyan siyasi iktidar, toplumsal muhalefeti hukuki açıdan savunmasız bırakmak için saldırıları da özel olarak uygulamaktadır!”
Hedef bununla da sınırlı değil: kapıları kırılarak basılan yerler arasında Yürüyüş Dergisi, Grup Yorum’un sanat çalışmalarını sürdürdüğü İdil Kültür Merkezi ve bu kurumlarda çalışanların evleri de var. Planladıkları şey, yüzbinleri konser alanlarına toplayan ve bir ağızdan yurtsever, devrimci şarkılar söyleten, barış ve halkların kardeşliği duygusunu yaygınlaştıran Grup Yorum’dan intikam. Faşizmin köpürmesi bu değilse nedir? Polis bu kültür kurumlarına gaz bombalarıyla giriyor! Açıklamaya bak: “İdil Kültür Merkezi’nde, DHKP-C’nin kozmik odası” varmış! “Önceki operasyonda, 7 çelik kapılı kozmik odaya polis kapıları kırıp girene kadar militanlar belgeleri imha etmiş”! Şimdi, “Bunu önlemek için bu kez polis kapıdan değil pencereden girmiş”! La Fontaine masalları gibi! Yiyene!
İddiaları da saldırıları gibi klasik: “HHB, terör örgütü DHKP-C’nin Hukuk Birimi; İdil Kültür Merkezi, Yürüyüş Dergisi ve Grup Yorum, örgütün legal kurumları!” Bu iddiaları, poster, kitap, dinleme tutanağı ve gizli tanık, CD, el bombası gibi “düzmece mühimmat”la süslediler mi, davalara iddianame tamam!
Hesap açık: Halkın teslim olması. Sisteme itirazı olanı, anti faşisti, yurtseveri, savaş karşıtını, mazlumun hakkını soran herkesi “susturma sırası”na koydular. Sırası gelene şahlanıyorlar! Acı olansa, birçok kesimin, “sırayı kabullenmiş” olması ve kendine dönük olmayan zulmü görmezden gelmesi! Tek çare: faşist komplo kime yönelik olursa olsun, bütün demokrasi güçlerinin ortak tepki göstermesidir. İktidarın bu saldırısına, Meclis’teki muhalefet partileri dahil, sessiz kalan, gerekli tepkiyi göstermeyen ya da “öylesine beyanatlar ve kınamayla” geçiştiren herkes, faşizme ortak olacaktır.
Gorge Orwel
“Pasifistler nesnel olarak faşizme yandaştır!”
http://www.yurtgazetesi.com.tr/fasizmin-kopurusu-makale,3180.html
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder