30 Ocak 2015 Cuma

Sol dergi yazi

Cehaletle vahşet kol kola gezer
“Dinin siyasallaşması canavarlaşması anlamındadır!”
Katliamcı yobazların tarihi eserleri de yakıp yıkmasından adam öyle ürkmüş ki,“İyi ki bir kısmını vaktinde Batı’ya kaçırmışlar, en azından insanlığın kültür birikimi güvencede; barbarlık her şeyi yok ederdi!” diyor! Gel de bu kafaya, “Bari ülkeyi de teslim et, o da ‘müzede’ güvence altında olsun!” deme! Dinci barbarlığın güncel starı IŞİD’in tüylendiği kuluçka “Ilımlı İslam” değil mi? Peki, ‘Müslüman Coğrafya’ya “Ilımlı İslam” kostümünü biçen kim? Ya peki, o “Ilımlı İslam” hangi kuluçkada beslendi? Vahşi kapitalizm herkesi kendine razı etmeyi planlıyor; dinci barbarlık bu planın sonucu; bunu görmemek için ya onun ortağı ya da ‘çifte kavrulmuş aptal’ olmak gerekir!
Charlie Hebdo katliamı “Uygar Batı” medyasında gece gündüz tartışıldı! Ama özü es geçilip, ‘müze sahibi hırsızların’ çıkarına dayalı olarak. Yorumcular, “İnançlara karşı değiliz, terörizme karşıyız; radikal İslamcı bireysel terrörün faturasını inançlı halka kesmeyelim” gibi, bulanık ve dibi görünmediği için ‘derin’ diye sunulan ‘sığ tespitlerde’ birleşti! Çuvalla program izledim, ama, ‘eğri otursa da doğru konuşana’ rastlamadım! En basiti: sorun laizsizmde düğümlendiği halde, laisizmden söz edilmedi! “Laisizmin ana vatanı” denilen Fransa’da bile. “Sosyalist” Hollande veya diğer Batılı liderlerin katliam hakkında konuşurken “laizsizm sorununa” değindiğini duyan var mı? O noktaya dokunmazlar, çünkü ‘İslam Alemi’ndeki dinci yönetimlerin hamileri kendileri. Oysa sorunun düğümü bu: ‘İslam Alemi’nde tüm yönetimler din odaklı ama Batılı yorumcular “Radikal İslamcı bireysel terör” demekle yetiniyor! Sorunun özüne dokunmadan kendilerine sıçrayan kan damlasını ’yargılayıp’ geçiyorlar! “Laik Batı” rahat! Çünkü Papa’nın, aklına estikçe, “Tanrı adına” ettiği lafların yasalaşma gücü yok. Ama ‘Müslüman Alem’de İmam’ın ağzından çıkan anında “torbalanıp” yasalaşıyor! Laisizmin olmadığı yerde demokrasi ve halkta demokrasi kültürü mümkün mü? Hangisi olursa olsun, dinin siyasallaşması canavarlaşması anlamındadır. Siyasete bulaşan dinin besini kandır, vahşet ve barbarlıktır. İnsanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur. Tarih boyu dinci barbarlık milyonlarca insanı boğazlamış; insanlığın nice kültür mirası, bilgi birikimi yakılıp yıkılmıştır. İnsanlık laisizmin hayati önemine kan denizinde yüzerek ulaştı. Peki, ‘Müslüman Alem’de laik bir tek ülke var mı? Türkiye’deki kırıntısı da yağmacı kapitalizmin hesaplarıyla yok edildi? ‘Kapitalist, emperyalist efendiler’ neyi, nasıl, neden yaptıklarını bilmiyor mu? Afganistan’da besledikleri dincilere “halk kahramanı mücahit” diyorlardı;Libya’da Suriye’de çihatçıları “bahar savaşçıları” diye silahla donatan; halkı Müslüman ülkeleri “yeşil kuşağa” saran; Ortadoğu’yu Batı uşağı şeriatçı şeyhlerle yöneten; Anadolu’ya “Ilımlı İslam” kostümü biçen onlar değil mi? Yoksul Müslüman ülkelerden Batı’ya topladıkları ucuz iş gücünü “farklı kültürlerin özgürlüğü” örtüsü altında inanç odaklı dernekler ve camiler çevresinde getolaştıran; emekçilerin sendikalaşmasını, devrimcileşmesini engelleyen; farklı ulus ve kültürlerden emekçilerin sınıf bilinciyle bütünleşmesini çelmeleyen; dinci güruhları mantar gibi türeten ve bu kesimlerden cihatçı devşirilmesine göz yuman “Uygar Batı” değil mi? Batı uyanık: hem Müslüman alemde dinci güçleri besliyor, hem de ‘dinci terörden üstlerine kan sıçramasın’ istiyor! Dinciler de uyanık: hem Batı’daki anti rasist, anti faşist gösterilere katılıyorlar, hem de “Siyasi İslam” ve “cihatın zaferine” duacılar! IŞİD’i besleyen dinci hükümetler “Evet besledik!” diyor mu ki, Batı TV lerinde Charlie Hebdo konulu programlara çağrılan sakallı, takkeli dinciler “evet canavarız” desin! Sadece Suriye’de 60 bin dolayında devşirme yabancı cihatçı var. ‘Cihatçı kaynağı’ konusunda Fransa ve İngiltere başta. Asıl “Hanya’yı Konya’yı” cihatçı caniliğin yenilgisinden sonra görecekler! Savaşı bitirmek istemeyişlerinin bir nedeni de bu korku. Batı’nın ‘sol, sosyalist’ denen kesimleri de büyük oranda bizim “Ilımlı İslamcı; IŞİD’e karşı ama ÖSO’ya hayran” liberal zevzeklerden farklı değil. Sosyal demokratlarsa ‘evlere şenlik’! Hele ki bizdekiler! CHP lideri ayet okuyup “İslam’ın barış dini olduğunu dünyaya gösterelim!” dedi! İslam aleminde kan ve katliamsız devlet olmadığına göre acaba nasıl gösterecek? Hadi bunu geçtik; Sünni dikta altında kendi dinsel inancı özgür mü? Hadi bunu da geçtik; sosyal demokratlık dediği şey “dinin barışçı özünü gösterme” işi mi? Bunların laiklikten anladıkları acaba ne? “İnanç özgürlüğü” kavramını “din kıvamlı” çorbaya çevirdiler! ‘Ayet ateşi’nde pişirilen “barış, demokrasi, özgürlük” nasıl bir çorbaysa artık! Batı veya Doğu, ne yana baksan, zengiler yoksullara ‘demokrasi tası’nda din soslu bu çorbayı sunuyor! Taslarını başlarına geçirmekten başka çare yok! Aşını taştan çıkaracaksın!

İNSANLIK ÖĞÜTÜ
İnsanlık yürekçe zengin
Hilafla, tavafla değil
Sevenler gönülce engin
Kubbeyle, hutbeyle değil
İnsan ol sevgiyle dolaş
Kafire küfürle değil
Cennete dünyada ulaş
Ahrete seyirle değil
Bilimin peşinde yürü
Yobazın, dinbazın değil
Yoksulun düşünde büyü
Hırsızlık işinde değil
Hayata katkınla anıl
Malınla, mülkünle değil
Mazlumun bağrında sağıl
Zalimin koynunda değil

*soL dergisinin 26. sayısında yayınlanmıştır


23 Ocak 2015 Cuma

Sol Dergi Yazi


Sol Dergi Yazi


Hayat düşmanlığı
“Türbanın Zulası” başlıklı yazımda “7-8 yaşında çocuğa türban savunmak ile çocuk pornosunu savunmak arasında fark yoktur. Sunumu dinsel de olsa, öz olarak türban ‘dinsel’ değil ‘cinsel’ bir motiftir! Dinselliği cinselliğin örtüsüdür. Tahrik edici buldukları saçın, tıpkı tahrik edici buldukları diğer uzuvlar gibi ‘mahrem’ sayılıp örtülmesi düşüncesine dayalıdır. Çocuğa türban, çocuğu cinsel obje görmektir ki, çocuk pornosuyla ilintilidir ve ciddi bir hastalık  türüdür. Dahası: insanlık suçudur!... İnsanlığı tehdit eden hastalığın tedavisi ve insanlığa karşı işlenen suçun cezalandırılması gerekir” diye yazmıştım. Dr. Nur Canoğlu, bana yazdığı iletide sorunun bir başka boyutuna dikkat çekiyor: “Ben üniversite medikosunda doktor olarak çalışıyorum. Hızla artan türbanlılar bana geldiğinde bir tahlil yapılması gerekirse vitamin D oranlarına da bakıyorum. Hepsinde korkunç düşük! ‘Kendinizi bu kadar kapatınca güneş göremiyorsunuz, kalsiyum emilemiyor, kemikleriniz kolayca kırılacak, kısalacaksınız’ diye anlatıyorum. ‘Bunu ilaçla telafi etmeye çalışacağız ama nereye kadar? Daha bu yaşta bir sürü ilaç mı kullanacağız? Güneş görsün vücudunuz’ diye uyarıyorum. Bu çocuklar büyük olasılıkla 13 yaşında kapandılar. Ya onlardan çok daha önce kapananların hali ne olacak? Yani çocukların hem beden, hem ruh sağlığı bozuluyor... Çok üzücü... Bu konunun birçok yönü var, ben de bu yanına dokundum...”
Bu sevgili doktorun, “çocuklara türban” konusundaki mesleki ve insani çığlığı karşısında içim dişleniyormuş gibi sızladı. İnanç motifi diye topluma, hele ki çocuklara dayatılan “örtünme”nin savunulacak hiçbir yanı olamaz. Çocuğa düşmanlık içeren bir anlayışı ‘inanç özgürlüğü’ diye kutsamak veya savunmak değil, hayat adına toplumdan dışlamak gerekir. Tıpkı bu duyarlı doktorumuz gibi, çocuk  psikologları, eğitimciler, hukukçular, toplum bilimciler ve tüm hayat ve çocuk dostu insanların  kendi uzmanlık alanlarından ‘çocuğa türban’ın ne menem bir şey olduğunu topluma açıklaması, toplumu ve ebeveynleri geleceğimiz adına uyarması gerekir. Çocuklar geleceğimizdir. Geleceğin kaderi dinci yobazın fetvasına bırakılamaz!
Sorunun bu yönleri “demokrat aydın” sıfatlı  eblehlerin hiç umurunda değil! “Örtünmek isteyen hanımların hakları” diye yıllarca öttüler! Türban anaokullarına dayandı! Bunlar hâlâ sorumsuzca ötmeyi sürdürüyorlar. Nuray Mert, “Ebeveynlerin çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme hakları var, çocuğu türbana teşvik bu hak ve özgürlük alanı içinde değerlendirilmeli” diyebiliyor! Acaba, IŞİD’in ‘ebeveynler’ için yayınladığı “Cihatçı çocuk yetiştirme rehberi” de bu hanımefendiye  göre “hak ve özgürlük kapsamı” içinde mi? “Türbanın zulası” nda bu anlayışa ilişkin şöyle demiştim: “Peki ‘ebeveyn’ sapık, cani, sadist ruhluysa ne olacak? Çocuklar (ve doğadaki korunmasız canlılar) ‘ebeveynler ve sahipler’den önce  insanlığın koruması ve güvencesi altındadır. İnsanlık değerleriyle çelişme temelinde bir ‘özgürlük’ mümkün değildir! Bir arzuya ‘özgürlük’ sıfatı takmak, o arzunun özgürlük anlamı taşımasına yetmez! Çocuk pornosu insanlık düşmanlığıdır!” Doktor okurumun saptamasıyla buna bir de “hayat düşmanlığı”nı ekliyorum. Hangi gerekçeyle olursa olsun ‘çocuğa türban’ hayat düşmanlığıdır! Çocuğu ‘türbana sarmak’, geleceğimizi ‘yalana sarmak’la eşanlamlıdır. Bunu, hayatı  ‘yılana sarmak’ diye de yorumlayabilirsiniz. Çocuklara karşı işlenen suçun karşısında susan herkes ‘hayata düşmanlığın’ ortağıdır!
***
Doğadaki tüm canlıların üreme, soyunu sürdürme, hayatta kalma isteği; yavrusunu  besleme, büyütme ve canı pahasına tehlikeden koruma özelliği, canlının ‘temel içgüdüsü”  olsa da, canlılar âleminde sadece insanda görülen dinci cehalet açısından bir anlam taşımaz! Dincinin hayat kavramı tapındığı inançla sınırlıdır! Bu nedenle: Yavrusunu “ulaşılabilecek en yüksek mertebe cihat yaparken şehitlik” diye ‘cihatçı’ yetiştiren, ‘kara çarşafa’ sarıp güneşten yoksun bırakan; kendi soyuna karşı yalana, yağmaya alıştıran; kurşunlatan, kırbaçlatan; ‘ahret’ diye tanımladığı ‘yokluğa’ kurban kılan; kızıl saçlı doğan kızı “içinde şeytan var” diye kazanda kaynatan, köle pazarlarında satan insan kılıklı dinci yobazın “analık en kutsal kariyerdir” sözünde, cehaletle vahşet kol kola gezer! Öksüz oğlağı emziren kangalın, öksüz kızıl panda yavrularını yavrusu edinmiş finonun iyi ki ruhsal sağlığında dinci cehaletin ‘kariyer’ izi değil, hayatın anlamı gizli!