Binlerce halk evladıyla dolu zindanlardan gelen mektuplar yine birikti. Her biri cihan parçası, her biri halka adanmışlığın, zalime boyun eğmeyişin bileğitaşı tutsaklardan aldığım mektupların keşke tümünü yayınlayabilsem, seslerine ses olabilsem. Bugün, birikmiş mektupların ortak duygusunu yoğuran bir mektup var köşemde. “1 No’lu Kocaeli F Tipi Cezaevi”nden yazan Taylan Tanay’ın mektubu.
Taylan Tanay, bu halkın öz be öz, en yiğit evlatlarından, bu ülkede yetişen en değerli hukukçulardan biridir. Yazık ki, zindanda. Onun kollarındaki zincir yurt sevgisine, emperyalizme duyulan nefrete, anti-faşist diklenişe, insan haklarına, adalete, bilime, çağdaş eğitime, umuda, emeğe, kısacası halka vurulmuştur. Bu değerlerden intikam alırcasına Taylanları zincirlediler. İstanbul Barosu kapsamında ‘İşkence ve kötü muameleye Karşı Mücadele Kurulu’ oluşturup, işkence ve işkencecileri halka teşhir eden Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları ve İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay’dan intikam alıyorlar. Halkın Hukuk Bürosu’ndan intikam alıyorlar. Müvekkili Engin Ceber’i cezaevinde işkenceyle öldürenlerin yakasını bırakmayan, bu kıyımı dünyaya duyuran Taylan’dan intikam alıyorlar. Güler Zere’nin avukatı olmasından intikam alıyorlar. 1992 de gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan Ayhan Efeoğlu’nun kaybedilen bedeninden iz bulabilmek için çırpınan Taylan’dan intikam alıyorlar. Nerede halka, devrimcilere, emekçilere yönelik bir zulüm ve katliam varsa, mazlumu savunan avukatlardan intikam alıyorlar. Taylan’a ‘terör örgütüne üyelik’ suçlamasıyla 53 yıl isteniyor. 9’u tutuklu, aynı suçlamayla yargılanan 22 ÇHD ve HHB avukatından intikam alıyorlar. Bu avukatların evleri, büroları zalimane yöntemlerle basıldı; sorguda, cezaevlerinde darpa maruz kaldılar. Sanmayın ki, Taylan Tanay zindandan gönderdiği mektubunda “Acılara, işkenceye maruz kaldık” diye yakınıyor. Tam tersi, dimdik. Ülkesi hakkında düşünmeyi, mücadelesini sürdürüyor. İşte mektubu:
“Sayın Nihat Behram, 17 Aralık günü başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ülke gündeminde tartışılıyor. Her yanıyla çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun, ‘hukuk devleti’ söylemlerinin yalan olduğunu; kardeşliğin, dinin, imanın, hiçbir kuralın tanınmadığını görüyoruz. Biz bu tartışmada iki tarafı da iyi tanıyoruz. İkisi de hırsızdır, ikisi de halk düşmanıdır. Bu yaşananlar iki egemen güç arasındaki iktidar çatışması ve özünde ABD operasyonudur. Daha dün halka karşı kol kola baskı, zulüm ve yoksulluğu bizzat uygulayanlar bugün pisliklerinin üzerini örtemiyor. Halka karşı yaptıkları tüm pislikleri şimdi birbirleri arasındaki çatışmada yapıyorlar. Bu çatışmada her türlü pislik ortaya saçılıyor, hiçbir kural tanınmıyor; bunları görüyoruz. Operasyonda yolsuzluk kadar yargı kurumu da ciddi anlamda tartışılır hale gelmiştir. Yargı kurumu yerden yere vuruluyor; adaletsizlik, hukuksuzluk, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı, çıkıyor. Biz haklar ve özgürlükler mücadelesi veren devrimciler olarak, yargının adaletsizliğini, hukuksuzluğunu çok iyi biliyor ve tanıyoruz. Yıllardır halka karşı bir silah olarak kullanılan yargı kurumu, hak ve özgürlük talep edenlere yıllarca hapis cezaları yağdırdı. Hukuksuzca tutuklandık, yargılanıyoruz. Bugün Başbakan bile yargıyı ‘devlet içinde çöreklenmiş bir çete’ olarak tanımlıyorsa mahkemeler, yargılamalar bir orta oyununa çevrilmişse hangi adalet sağlanacak? Bizim yaşamımızda söz konusu olan mahkemelerin adaletsizlik ürettiğidir. 17 Aralık operasyonunu yapan polisler, savcılar ve hakimlerin hiçbiri göreve yeni başlamamıştır. Bugün tartışılan yargı kurumu biz siyasileri tutuklayarak yargılıyor. Sahte belgelerle, komplo davalarıyla, sahte gizli tanıklarıyla, hiçbir delil olmadan onlarca yıla varan hapis cezaları veren savcılar ve hakimlerden oluşmaktadır. Yani yargılanmalarımız hukuk çerçevesinde adil, tarafsız, güvenli bir yargı tarafından yapılmamıştır. Düşünün ki bizzat önceki Adalet Bakanı, Yargıtay’ın karar aşamasındaki dosyasını Pansilvanya’ya gönderip ne karar verilmesi gerektiğinin sorulduğunu açıklıyor. Ötesi var mı? Bu mahkemelerde alınan tüm kararlar iptal edilmeli ve tüm tutukluluklara derhal son verilmelidir. Mevcut yargı kurumu içinde gayrimeşru durum ortadadır. Çetevari yapıların olduğu ve yönlendirdiği, bağımsız olmayan yargı kurumlarının kapatılıp tüm mensuplarının açığa alınması gerekir. Tüm halk düşmanları, hırsızlar, rüşvetçiler, çeteciler halka açık mahkemelerde halkın katılımıyla yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Bunların ne cemaat ne AK tarafından yapılamayacağını biliyoruz. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Tüm hukuksuzlukların, adaletsizliklerin kaynağı bizzat düzendir. Tüm adaletsizliklere, yolsuzluklara, pisliğe ve bunların kaynağı olan bu düzene karşı mücadeleyi yükselterek kazanırız. Zulmün, yoksulluğun, sefaletin sorumlularından ancak halk hesap sorabilir. Ekmeğe, adalete, özgürlüğe susamış bu ülkenin yoksul, emekçi halkı son verebilir. Bu pisliği devrim temizler. Sevgiler”
-------
Dörtlük:
Sen insanlık katında yücelirken
Seni dişleyenler cüce kaldılar
Sende bilgi, sende duygu, sende direnç bilendi
Bilmem ki sana saldıranlar nice kaldılar
Taylan Tanay, bu halkın öz be öz, en yiğit evlatlarından, bu ülkede yetişen en değerli hukukçulardan biridir. Yazık ki, zindanda. Onun kollarındaki zincir yurt sevgisine, emperyalizme duyulan nefrete, anti-faşist diklenişe, insan haklarına, adalete, bilime, çağdaş eğitime, umuda, emeğe, kısacası halka vurulmuştur. Bu değerlerden intikam alırcasına Taylanları zincirlediler. İstanbul Barosu kapsamında ‘İşkence ve kötü muameleye Karşı Mücadele Kurulu’ oluşturup, işkence ve işkencecileri halka teşhir eden Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları ve İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay’dan intikam alıyorlar. Halkın Hukuk Bürosu’ndan intikam alıyorlar. Müvekkili Engin Ceber’i cezaevinde işkenceyle öldürenlerin yakasını bırakmayan, bu kıyımı dünyaya duyuran Taylan’dan intikam alıyorlar. Güler Zere’nin avukatı olmasından intikam alıyorlar. 1992 de gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan Ayhan Efeoğlu’nun kaybedilen bedeninden iz bulabilmek için çırpınan Taylan’dan intikam alıyorlar. Nerede halka, devrimcilere, emekçilere yönelik bir zulüm ve katliam varsa, mazlumu savunan avukatlardan intikam alıyorlar. Taylan’a ‘terör örgütüne üyelik’ suçlamasıyla 53 yıl isteniyor. 9’u tutuklu, aynı suçlamayla yargılanan 22 ÇHD ve HHB avukatından intikam alıyorlar. Bu avukatların evleri, büroları zalimane yöntemlerle basıldı; sorguda, cezaevlerinde darpa maruz kaldılar. Sanmayın ki, Taylan Tanay zindandan gönderdiği mektubunda “Acılara, işkenceye maruz kaldık” diye yakınıyor. Tam tersi, dimdik. Ülkesi hakkında düşünmeyi, mücadelesini sürdürüyor. İşte mektubu:
“Sayın Nihat Behram, 17 Aralık günü başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ülke gündeminde tartışılıyor. Her yanıyla çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun, ‘hukuk devleti’ söylemlerinin yalan olduğunu; kardeşliğin, dinin, imanın, hiçbir kuralın tanınmadığını görüyoruz. Biz bu tartışmada iki tarafı da iyi tanıyoruz. İkisi de hırsızdır, ikisi de halk düşmanıdır. Bu yaşananlar iki egemen güç arasındaki iktidar çatışması ve özünde ABD operasyonudur. Daha dün halka karşı kol kola baskı, zulüm ve yoksulluğu bizzat uygulayanlar bugün pisliklerinin üzerini örtemiyor. Halka karşı yaptıkları tüm pislikleri şimdi birbirleri arasındaki çatışmada yapıyorlar. Bu çatışmada her türlü pislik ortaya saçılıyor, hiçbir kural tanınmıyor; bunları görüyoruz. Operasyonda yolsuzluk kadar yargı kurumu da ciddi anlamda tartışılır hale gelmiştir. Yargı kurumu yerden yere vuruluyor; adaletsizlik, hukuksuzluk, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı, çıkıyor. Biz haklar ve özgürlükler mücadelesi veren devrimciler olarak, yargının adaletsizliğini, hukuksuzluğunu çok iyi biliyor ve tanıyoruz. Yıllardır halka karşı bir silah olarak kullanılan yargı kurumu, hak ve özgürlük talep edenlere yıllarca hapis cezaları yağdırdı. Hukuksuzca tutuklandık, yargılanıyoruz. Bugün Başbakan bile yargıyı ‘devlet içinde çöreklenmiş bir çete’ olarak tanımlıyorsa mahkemeler, yargılamalar bir orta oyununa çevrilmişse hangi adalet sağlanacak? Bizim yaşamımızda söz konusu olan mahkemelerin adaletsizlik ürettiğidir. 17 Aralık operasyonunu yapan polisler, savcılar ve hakimlerin hiçbiri göreve yeni başlamamıştır. Bugün tartışılan yargı kurumu biz siyasileri tutuklayarak yargılıyor. Sahte belgelerle, komplo davalarıyla, sahte gizli tanıklarıyla, hiçbir delil olmadan onlarca yıla varan hapis cezaları veren savcılar ve hakimlerden oluşmaktadır. Yani yargılanmalarımız hukuk çerçevesinde adil, tarafsız, güvenli bir yargı tarafından yapılmamıştır. Düşünün ki bizzat önceki Adalet Bakanı, Yargıtay’ın karar aşamasındaki dosyasını Pansilvanya’ya gönderip ne karar verilmesi gerektiğinin sorulduğunu açıklıyor. Ötesi var mı? Bu mahkemelerde alınan tüm kararlar iptal edilmeli ve tüm tutukluluklara derhal son verilmelidir. Mevcut yargı kurumu içinde gayrimeşru durum ortadadır. Çetevari yapıların olduğu ve yönlendirdiği, bağımsız olmayan yargı kurumlarının kapatılıp tüm mensuplarının açığa alınması gerekir. Tüm halk düşmanları, hırsızlar, rüşvetçiler, çeteciler halka açık mahkemelerde halkın katılımıyla yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Bunların ne cemaat ne AK tarafından yapılamayacağını biliyoruz. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Tüm hukuksuzlukların, adaletsizliklerin kaynağı bizzat düzendir. Tüm adaletsizliklere, yolsuzluklara, pisliğe ve bunların kaynağı olan bu düzene karşı mücadeleyi yükselterek kazanırız. Zulmün, yoksulluğun, sefaletin sorumlularından ancak halk hesap sorabilir. Ekmeğe, adalete, özgürlüğe susamış bu ülkenin yoksul, emekçi halkı son verebilir. Bu pisliği devrim temizler. Sevgiler”
-------
Dörtlük:
Sen insanlık katında yücelirken
Seni dişleyenler cüce kaldılar
Sende bilgi, sende duygu, sende direnç bilendi
Bilmem ki sana saldıranlar nice kaldılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder