15 Şubat 2015 Pazar

Sol Dergi yazı




Diren, ulaşırsın!
 Seçimde oyların yüzde 36,3’ünü alsa da Çipras, yemin törenindeki tavrıyla halkının en az yüzde 80’inde sempati ve destek buldu. Dini yemini reddetmesine bir-iki cızırtı dışında tepki gelmemesi bunun kanıtı. Yunanistan “din ve devlet işlerini birbirinden ayırmayan” tek AB üyesi. Anayasasında “devletin Ortodoks kimliği”ne vurguyla “devlet ve Kilise ilişkilerinin birliği” öngörülüyor. Bir yanı bu, fakat diğer yanına, yani “din ve devlet işleri” konusundaki gelişmelere ve halkın bu konudaki kültür düzeyine bakmadan, bizim Hacı Arınç gibi “bu vesileyle laiklere bir şey söyleyeceğim, meğer Yunanistan laik değilmiş” diye “mavra” yapan, tıpkı Hacı Arınç gibi balıklama daldığı çamura çakılır! Yunan halkının büyük çoğunluğu Çipras’ın “yemin tavrı”nı saygı ve sempatiyle karşıladı. Ateist olduğunu belirtmesini de  “kâfir”liğinin değil, “dürüst”lüğünün kıstası saydı.
2000 öncesinde Yunanlı kimliğinin din hanesinde kişinin “Ortodoks Hıristiyan” olduğu kaydı vardı. Simitis hükümetinin “AB Uyum Yasaları” nedeniyle “kimlik belgelerinden din hanesinin kaldırılması” için hazırladığı önergeye Kilise karşı çıkmış, dahası “halkımızın çoğunluğu din devlet birliği istiyor, inancımız gururumuzdur” sloganlarıyla karşı kampanya açmıştı. Kilise’ye rağmen önerge yasalaşmıştı. İnsan hakları kuruluşları, aydınlar, sosyalist ve komünist hareketler, “devlet-Kilise ilişkisinin insan haklarına dayalı, çağdaş ve laik ölçülerde düzenlenmesi” için mücadele ettiler. İnsan Hakları Kuruluşu’nun hazırladığı yasa taslağı kamuoyunda olumlu yankı buldu. Fakat 2004 Karamanlis hükümeti bu konuda Anayasa değişikliği istemedi. PASOK da “oy kaybederiz korkusu”yla üstüne gitmedi. Din ve devlet işlerinin ayrılması ve laisizme geçilmesi konusunda, sadece Yunanistan Komünist Partisi ve Sol İttifak ısrarlıydı. 2010’da Papandreu hükümeti, ekonomik krizden çıkmanın bir olanağı olarak Kilise mülklerini  devletleştirmeye başladı. Kilise’ye de “mensuplarının maaşlarını devlet ödeyecek” güvencesiyle “sus payı” verdi! Aynı dönemde insan hakları kuruluşları ve devrimci kuruluşların laisizm konusundaki mücadele ve yasa önerileri halkta büyük sempati topladı. Anketler halkın yüzde 76’sının laisizm istediğini gösterdi. Kilisenin “halkın çoğunluğu din devlet birliği istiyor” tavrının ayakları havada kaldı! 
Yunanistan’da her yeni hükümet, Başpiskopos huzurunda yemin ediyor. Parlamento bu törenle “taktis” ediliyor. Bu törenlerde oturdukları yerden ayağa kalkmayarak Yunanistan Komünist Partisi (KKE) vekilleri “dini yemin töreni”ni proresto etmekteydi. Çipras’ın yemin etme tavrı, bu gelişmelerin üstünde çiçeklendi! Yani temelsiz bir çıkış değil, gelişmeleri doğru toplamış, mücadele kökü olan bir tavırdı. Seçim zaferiyle birlikte Çipras tartışma odağı oldu. Herkes onu bir yanıyla tartışıyor. Tartışsın. Tartışmak da gerekir. Ama daha ilk günkü yemin töreni tavrı, başlı başına gelişmedir. Hem de o noktadan artık geriye dönüşü olmayan. Halka verdiği sözlerden yüzde kaçını tutabilir, bilmem! Ama laiklik konusunda verdiği sözü layıkıyla tuttu ve yerli yerine oturttu: Yunanistan’da din sultası temelinden sarsıldı. Darısı Türkiye’nin başına. Çipras’ın yeminde İncil’e el basmama tavrını, onun “ateist olmasına” bağlamak da eksik kalır. Hatta bizim sinsi dinciler, “dinsize normal” diye yorumladı! Oysa o tavır, inançlı ya da ateist, laik siyasetçi tavrıdır. Halkın tepki değil, tam tersi saygı ve sempati duymasındaki anlam budur. Çıkarılması gereken diğer ders ise: demek ki dinciliğe ödün vermeden mücadele mümkün. 
Bu  şöyle de söylenebilir: Mücadelede kazanmak için “inançlara saygı” örtüsü altında dini siyasete bulaştırmak (yani dinciliğe ödün), demek ki safsataymış! Düşünün ki, dinciliğin “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” gibi “ruh ve zekâ özürlü” dejenere bir lafı bile, kendini “sol”da sayan çok kişide maya tuttu! Yobazın oltasına takılıp birçok değeri bu lafla karalayan “sol”cu az mı? Aziz Nesin gibi bir dehayı bile, “Müslüman mahallesinde salyangoz satıcısı” yaptılar! Sonuç ortada: Dinci faşizm!
*    *    *
Ne deprem korkunç geliyor bana, ne sel, ne yanardağ
Korkunç olan zulüm, talan ve doğaya ihanettir;
Yeter ki kucaklasın barışkın ve sevecenlikle
Doğa insana korku değil, sadece coşku verir





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder